Keşke hep uzakta kalsa ama bu dünyada nefes almaya devam ediyor olsaydı.

159 23 0
                                    

Evine gitmek için bedenen ve ruhen iyi olduğunu herkese göstermesi gerekiyordu. Sonrasında Yiğite güvende olması için başka bir yol bulabileceğini inandırması gerekecekti. Başlarına açtığı belalar yüzünden Gözde ve Yiğit’e  özgürlüklerini geri vermeliydi.

Yiğit tarafından Gözde ve kendisinin işe gitmeleri bir süre yasaklandığından beri arkadaşı sabahları saat 10:00 dan önce kalkmıyordu. Böyle devam ederse aldığı izin yakında bitmiş olacak ama Yiğit yasağı devam edeceği için işten atılma ihtimal büyük  olasılıkla gerçek olacaktı. Buda Eylül’ün kendini suçladığı başka bir konuydu. ‘Kim bilir daha benim yüzümden başlarına ne gelecek.’ Diye günlerdir kendi kendini yiyip bitiriyordu.  

Zaman hızla akıp  geçiyordu ama Yiğit yaşadığı  kaybın sebebi olarak kendini suçlamaya devam ediyor ve iyi olduğunu görene dek evinde misafir edeceğin açıkça dile getiriyordu. Oysa en başından onu dinleyip evde kalmayı kabul etseydi şimdi bebeğinin varlığından güç alacak ve hayata sıkı sıkıya sarılması için bir nedeni olacaktı. Aklından ‘Keşke  Mert’in gittiğini gizlemiş olsaydım.’ diye geçti ama artık iş işten geçmişti ve zararın neresinden dönülürse kardı. İlk olarak evine dönecek ve ikinci olarak ta Gözde’yi kendi hayatına geri dönmesi için ikna edecekti. Gerekirse İzmir’e teyzesinin yanına taşınacaktı. 

Bu düşüncelerle kendini toparladığını göstermek için ilk  olarak sabah erkenden kalkıp kahvaltı hazırlamaya karar verdi. Zaten çok fazla uyuyan biri değildi, o her zaman günün en güzel saatlerinin sabahla olduğuna inanırdı. Bu alışkanlıkta Mert’ten kendisine miras kalmıştı. 

Yiğit sabahları erken kalkıyor sahilde biraz koşup kahvaltıyı öyle yapıyordu o gelmeden  masayı hazırlamaya karar verdi, Eylül çayın altını yakıp kahvaltılıkları çıkartıyorduki girişten gelen “Erkencisin!” sesiyle olduğu yerde sıçraması bir oldu.  

Elini kalbinin üzerine  koyup derin nefesler alarak sakinleşmek için bekledi. Normalde bu kadar çabuk ve basit  şeylerden korkan biri değildi. Aramalar başladığında korkusu da gün geçtikçe büyümeye başladı. “Beni korkuttun!” Dediğinde Yiğit çoktan dolaptan bardak almış ve su dolduruyordu. Eylül’ün verdiği tepki kendisinde korkutmuştu. “Al bir kaç yudum iç.” Dediğinde iyi olduğundan emin olmak için merakla genç kadını izledi.

Eylül uzatılan bardağı alıp ”Teşekkür ederim.”  Diyerek birkaç yudum aldığında hızla atan kalbi biraz olsun sakinleşmişti.

“Üzgünüm seni korkutmak istemedim.”

“Senin bir suçun yok, ben dalmışım geldiğini fark etmedim.”

“Biraz daha iyi misin?”

“Merak etme, iyiyim dedim ya.”

Yiğit  duvardaki saati gösterip “Neden bu kadar erken kalktın?” Diye sordu.

Toparlanması için çabalaması gerektiğini hatırlayarak “Unuttun mu bir anlaşmamız vardı.” diye yanıtlarken küçükte olsa tebessüm etti.

“ Anlaşma için biraz erken değil mi?”

Aslında haklıydı omuzlarını kaldırıp “ Uykum  kaçtı.” Diye söylerken daha erken kalktığını dile getirmek yerine kendine saklamayı seçti. 

Yiğit koşmak için sahile gidecekti bunu fırsat bilip “Kahvaltı hazırlamak için daha çok erken Gözdede uyuyacağına göre , sahilde biraz yürüye biliriz dönüşte de simit  poğaça alırız , tabi istersen.“ dedi.

Hastaneden  çıktığından beri bir kaç kere dışarı çıkmıştı oda isteği dışında. Kim kocasını toprağa vereceği zaman isteyerek dışarı çıkar ki. Eylül’de kalabalık ortamlarda boğulduğunu hissediyordu ama hayatına kaldığı yerden devam ettirdiğini göstermesi gerekiyordu ve bu bir başlangıç olabilirdi.  Zaten telefonla aramalar günde bir kereden fazla olmuyordu artık. Evine gitmesi için engeller yavaş yavaş yok olurken cevabı da ” Tamam ama bana 10 dakika izin ver.“ oldu. Çayın altını kapatıp yukarı çıkarken, ” Sende Gözde’ye not bırak uyanıp ta bizi merak etmesin.“ dediğinde davetini kabul ettiğinin farkına yeni yeni varan şoka girmiş bir Yiğit bıraktığından habersizdi.

SENİN İÇİN (AŞKIN SINAVI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin