Keşke bir ömür yanımda kalsan.

141 18 0
                                    

Dağ evinde ikinci günlerine merhaba diyen Eylül gözlerini açtığında  kendini dinlenmiş ve mutlu hissetti. Bunun bir diğer nedeni de akşam Yiğit’in sözlerine kulak verip peşindeki adamları düşünmemeye çalışarak doğanın güzellikleriyle birkaç günün keyfini çıkaracaktı.

Her şey bu kadar karışmışken huzurlu bir uyku çekmesi anlamsızdı, ama kendini iyi hissetmesinin sebebini düşündüğünde  bulunduğu yerle bir ilgisi olduğuna karar verdi. Yoksa yaşadıkları unutulacak kadar basit şeyler değildi. Keşke unutmak mümkün olsaydı. Önceden hafızasını kaybeden insanlar için üzülürdü. Geçmişi olmadan insanın  kendini bir boşlukta hissedeceğini inanırdı. Şimdi ise mutlu olmak için gereken tek şey unutmaktan geçiyordu. Böylelikle ailesinin özlemi içini kor gibi yakmayacak, varlığından haberi olmadan kaybettiğini öğrendiği bebeği için gözyaşı dökmeyecek,  Mert’in yalanlarıyla gözünü kör eden aşkı hatırlamayacakdı. 

Yorulmuştu artık geçmişi hatırlayarak yaşamaktan. Gece aldığı kararı uygulamak için ilk işi yataktan kalkıp üzerini değiştirmek oldu. Güzel bir kahvaltı hazırlayıp  yeni güne ilk adımını atmak için odadan yavaş adımlarla çıktığında Yiğit’in yerinde olmadığını gördü. Tıpkı kendisi gibi oda güne erken başlayanlardandı. Dışarıda olduğunu düşünürken banyonun kapısının açıldığını gördü. Saçları yaştı ve elindeki havluyla kurulamaya çalışıyordu. Kulübe küçük olunca bu durumla karşılaşmaları çok doğaldı. Kendisi de duş almak istiyordu ama Yiğit etrafta olduğu için çekiniyordu. Aklından geçen düşünceyi yok sayıp “Günaydın.” dedi.

“Günaydın. Bu sabahta geç kalkarsın diye düşünmüştüm.”

“Dün bir istisnaydı. Şimdi normal halime döndüm ve elimi yüzümü yıkayıp kahvaltıyı hazırlayacağım.”

“Bekle birlikte hazırlayalım.”

Eylül mutfakta tek olmaya o kadar çok alışmıştı ki  Yiğit’in yardımı hoşuna gitse de kendini özgür hissettiği alanında yalnız kalmak için “Gerek yok ben hazırlarım.” Dedi.

“Tamam sen hazırla bende sofrayı kurmaya yardım edeyim, ama kahvaltıyı bu sabah dışarda yapsak hava çok güzel.”

“Olur ben bir elimi yüzümü yıkayım geliyorum.”

Eylül peynirli omleti  hazırlarken göz ucuyla Yiğit’in kahvaltılıkları dışarı taşırken küçük tepsiyle gelgit yapmasına gülüyordu. Kendini yormaması için büyük tepsiyi önerecekti ama son anda vazgeçti dağ başında zaten zaman geçirirken fazla hareket şansları yoktu. Bu nedenle kendini yormasını büyük keyifle izleyip eksik bir şey var mı diye hazırladıklarına çaktırmadan bakıyordu.

Büyük bir meşe ağacının altında kahvaltılarını yaparken yaprakların arasından sızan güneş ışınları sofraya ve üzerlerine düşerken ikisi de derin düşünceler içindeydi. Aslında aynı şeyi düşünüyorlardı. İstanbul’a döndüklerinde ne ile karşılaşacaklar. Bir birini tedirgin etmemek için susmayı seçerken sessizliği Eylül genç adamın boş bardağını görüp bozdu. “Bardağını uzatır mısın?”

“Teşekkür ederim temiz hava iştahımı açtı.” Derken bardağını doldurması için genç kadının önüne bıraktı.

Eylül tebessüm edip “Temiz havanın iştah açtığı doğru.” Diye söyleyip genç adamın iştahla  kahvaltısını yapmasını izledi.

Kahvaltıya başlayalı neredeyse bir saate yakın bir zaman olmasına rağmen ikisi de halinden memnun olup çay keyfini kuş sesleri eşliğinde uzattılar.  

Yiğit kalkma zamanın geldiğini hissedip dağ başında zamanı geçirmek için birkaç seçenekten biri olan ava çıkmayı önerdiğinde Eylül huzursuzca oturduğu yerde kıpırdandı. Aklından geçenleri dile getirmek için doğru kelimeleri ararken genç adam ondan önce “İstemezsen gitmeyiz.” diye söylediğinde kararı kendisine bırakmıştı.  

SENİN İÇİN (AŞKIN SINAVI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin