Yoksa sende melek yüzlü şeytan mısın?

132 21 0
                                    

Eylül gözlerini açtığında kaldığı hücrenin kapısının sonuna kadar açık olduğunu gördü. İçini saran kurtulma umuduyla başına bir şey gelip gelmeyeceğini düşünmeden kendini dışarı attı.

Kalbi deli gibi atıyordu, sevdiği insanları tekrar görebilme umudu içinde yeniden filizlenmeye başladı.

Yüzüne vuran esintiyi takip edip başka bir kapının daha sonuna kadar açık olduğunun farkına vardı. Ne ile karşılaşacağını bilmeden ayakları çıkışa doğru yol aldığında arkasına bakmayı akıl bile edemedi. Gecenin karanlığında dışarı çıktığında karşısında ağaçlık alanı gözüne kestirdi. İzini kaybettirip saklayacak bir yer bulma umuduyla ormana doğru koştu.

Arkasına bakmadan sadece ileriye doğru yürüdü. Gözde ve Yiğit kendisini ararken deliye dönmüş olmalıydılar. Acaba teyzem kaybolduğumu öğrenmişmidir diye merak etti. Gecenin karanlığında ormandan gelen ürkütücü sesler her ne kadar tüylerini ürpetsede kurtulma umuduyla korkusunu yok saymaya çalışarak ilerledi. Farkında olmadan kendini bir uçurumun başında buldu. Geri dönmek istediğinde artık çok geçti. Kulağına gelen köpek seslerine bir taraftanda ağaçların arasından fenerlerin ışıkları eşlik edip kendine doğru yaklaşıyordu.

Oysa kurtulduğunu zannederken daha beter bir duruma düştüğünü fark etti. Ayın ışığını arkasına almış üç adamın kendisine doğru yürüdüğünü gördü. Yüzlerini göremediği için ne tepki vereceğini bilmiyordu.

Arkasına baktı dibi görünmeyen uçuruma doğru bir adım daha attı. Rüzgarda saçları havalanırken adamlar kendine doğru yaklaşıyordu. Korkuyla "Yaklaşmayın atarım kendimi." diye engellemeye çalıştı ama nafileydi. Kimse sözlerini umursamadı bir adım daha attıklarını gördüğünde kendi de uçuruma doğru döndü. Artık son noktaya geldiğini hissediyordu ya teslim olacaktı yada kendini boşluğa bırakacaktı. 

Seçimini yaptı ve düşünmeden kendini uçuruma bıraktı. Sanki hayat durmuş kuş gibi süzülüyordu. Korkması gerekiyordu, nereden geldiğini bilmediği ama kimin olduğunu bildiği ses kulaklarına 'Dayan yalvarırım biraz daha dayan. Seni almaya geleceğim.' diye ulaştığında anlamsız bir huzur içini sardı. Her an ölüme biraz daha yaklaştığında hissettiği huzur anlamsızdı. Yinede mutluluktan tebessüm ediyordu. Yiğit'in kendisini bulacaktı. Belki canlı olmayacaktı ama en azından bedeni huzur içinde toprakla buluşacaktı.

Eylül yüzünü gıdıklayan saçını uyku sersemi çekmek istediğinde bileğimin acısıyla neler olduğunu hatırladı. Kaçırılmıştı elleri ve ayakları bağlı uykuya dalmıştı. Şimdiyse ellerinini kimin çözdüğü, ne kadar süre uyuduğu aklını kurcalarken bir taraftanda gördüğü rüyayı düşünüyordu. Yiğit kendisini arıyordu. Aklı bir an ikilemde kalmıştı ama kalbi hiç şüpheye düşmemişti.  

Elini siper yapıp tepesinde yanan lambanın ışıklarından gözlerini korumaya çalıştı. Hareket ettikce yattığı yatağın gıcırdama sesi bilincini toplamasına yardımcı oluyordu. Ellerini çözdüklerine göre artık karşısına çıklaya karar vermiş olmalıydılar. Kulak kabarttı ama etrafta ölüm sessizligi vardı ve durumuna bakılırsa ilk sırada da kendisi yer alıyordu.

Kapıya doğru baktı , saatlerdir bağlı olan elleri ve ayaklarını hareket ettirdiğinde yüzünde acının izleri  belirdi. Plastiklerin geldiği yerler iz yapmıştı ve sızısını azaltmak için ovalarken kaç saat uyuduğunu merak etti. 

Bulunduğu yerde geceyi gündüzü ayırt edeceği hiç bir şey yoktu. Uzaktan gelen ezan sesiyle zamanı tahmin etmeye çalıştı. Ama hücrede bulunduğu süreyi tahmin etmesine imkan yoktu. Sürekli uyuma isteği ile zaman kavramını kaybetmişti. 

Yerde duran ayakkabılarını giyip ayağa kalktı. Lavaboda elini yüzünü yıkayıp uykusunu dağıtmaya çalıştı. 

Üç tarafı kırmızı tuğlalardan oluşan duvarın  bir tarafında da parmaklıklar la üzerinde asma kilidi bulunan kapıya yaklaştı. Garip bir şekilde hala uykusu vardı ve başı dönüyordu. İki adımda hücrenin parmaklıklardan destek alarak etrafa göz attı. Depo gibi büyük bir alandı ve bulunduğu yer özel olarak bölünmüştü. 

SENİN İÇİN (AŞKIN SINAVI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin