Ferda'nın verdiği adrese saat tam sekizde varmıştı. Fakat genç kız kahvaltı yapmadan şurdan şuraya gitmem diye ısrar edince mecburen içeri girmek zorunda kaldığında kendi kendine lanet etti.
Yola çıktıklarında saat 10:30'u geçiyordu. Üstelik önlerinde büyük bir kaza olmuştu trafikte sıkışıp kalmışlardı. Yiğit daha İstanbul'u çıkmadan sinir küpüydü. Bir ara genç kızı ve valizini alıp bir otobüse bindirip benim acil bir işim çıktı demeyi bile düşündü. Söz vermişti üstelik gevezeliğini bilmeden güzelliğine kapılacak erkeğe acıyıp katlanmak zorunda hissetti. Zaten eve gitse ne yapacaktı. Duvarlar kendisine kendi de Eylül'ün resmine bakıp olmayacak hayaller kuracaktı. Demir haklıydı gitmesini engelleyemediği gibi bulsada geri dönmesini sağlayamazdı. Mecburen yanındaki susmak bilmeyen yol arkadaşına katlanmak zorunda hissetti.
"Yiğit bey size nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum. Eğer siz olmasaydınız bu sıcakta otobüsle gitmek zorunda kalacaktım."
Genç adam gönülsüzde olsa "Hiç sorun değil. Sayenizde dikkatim dağılmadan yola kendimi verebiliyorum." derken konuşmasına hitaben söylendi ve araba yolculuğunu biraz olsun keyifli hale getirmek için radyoyu açtığında anında pişman oldu.
Susuz kaldı menekşeler dönüp bakmadım.
Mektubunu bir kez okudum bırakmadım.
O gün bugün kimselerle konuşmadım.
Ne olur dön bana, dön bana
Biter mi aşklar hiç
Tozlu raflarda, resimlerde
Unutur musun beni
Gittiğin uzak şehirlerde
İmkansız bir aşka yok olmuşum anlasana
Ne olur dön bana
Yiğit çalan parçayla içindeki acıya tuz basan sözlere daha fazla dayanamadı ve kapatıp dikkat çekmek yerine frekansı değiştirdi.
Çalan her parça sanki onu anlatıyordu frekansı değiştirdiğinde sıradaki parça Soner Arıca'dan Deniz Gözlüm çıkınca aklı daha fazla karışmasın diye müzigi tamamen kapattı ve kendini yola vermeye çalıştı.
Daha cevre yola çıkalı bir saat olmasına rağmen genc kız ilk mola yerinde durmayı teklif edince mecburen uymak zorunda kaldı. Aslında iyide olmuştu susmak bilmiyordu kendisinin de biraz dinlenmeye ihtiyacı vardı.
"En son iki ay önce oradaydım aslında İstanbul'da fazla kimseyi tanımıyorum. Sık sık gitmekte zor oluyor."
"Tayininizı aldırmayı düşüne bilirsiniz."
"Maalesef daha 3 sene hiç bir yere kıpırdayamam. Bekar olunca bir neden göstermek zor oluyor. Bir kaç hemşire arkadaşım kocalarının işini bahane edip gittiler."
"Sizin adınıza üzüldüm."
"Üzülmeyin. Her geçen gün kendimi daha az yalnız hissediyorum. Mesela dün sizinle karşılaşmak kaderimde varmış."
"Kader mi!"
"Evet kader."
Yiğit genc kadına inanmıyormuş gibi bakıp "Açıkçası merakımdan soruyorum. Çay davetiniz de mi kaderdi?" diye sordu.
Ferda duyduklarına gülümseyip "Yok o kadarı kader değildi." dediğinde içten içe 'Sizi tanımak istedim.' diye geçirdi.
"Neydi peki."
Ferda genc adama yandan bakıp "Yalnız çay içmeyi sevmeyen birinin daveti diyelim." dedi ve ilerdeki benzinliği gösterip "Şurda bir çay daveti hiç fena olmazdı." diye söylediğinde kolundaki saate bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENİN İÇİN (AŞKIN SINAVI)
Romance(Göl Serisi-1 ve Göl Serisi-2 birbirinden bağımsız iki ayrı hikayedir.) Fırtınanın ortasında küllerinden yeniden doğmaya çalışan bir kadın, o külleri bir arada tutmaya yeminli bir adam. ................. Yiğit yedek anahtarları arabada unuttuğunu fa...