57. Bölüm | "Biliyorum"

912 41 15
                                    

Nick

   Ömrüm boyunca unutamayacağım hissi ekliyordum bilinçaltıma. Tarifi olmayan bu duygunun sebebi sendin Hailie; Yalnızca sen.

Tüm uzuvlarım işlevini unutmuş, yürümekte bile zorlanıyordu ayaklarım. Geriye kalan son mecalimle yere yığılmamayı diliyordum tanrıdan.

Gerçekten birkaç adım uzağımda mıydın Hailie? Yoksa zihnim yine hayaller mi gösteriyordu bana?

O muazzam yüzüyle karşılaştığımda, umutsuzca seyrettim bir süre. Aramızdan kaybolan her mesafeden sonra ise, neden beni gördüğü halde yardım istemediğini sorguluyordum.

Buraya öyle şeyler kurgulayarak gelmiştim ki, ona böylesine yaklaşabilmem bile büyük şanstı.

"Hadi" diyordum içimden. "Bağırmak üzere, yardım isteyecek şimdi."

Ama o başını bile kaldırmıyordu yastıktan. Gözleriyle takip ediyordu beni.

Ona dokunabilecek kadar yakınındaydım bu sefer. Son kez hazırladım kendimi ismini dudaklarımdan dökebilmek için.

Derin bir nefes çektim. Ağzımı açtığım an benden önce davrandı Hailie.

"Sen kimsin?"

Sorduğu sorunun ciddiyetiyle kaldırdı başını yastıktan. Doğruldu, oturumuna gelmeye çalışıyordu.

Ben ise kafamın içinde kopan fırtınayı dindirmeye.

Ne demişti o, neyi ima ediyordu? Tedirgin gözlerimin yerini donuk ve dipsiz bakışlarım alıyordu, fark ediyordum.

Öyle afallamıştım ki, dipsiz uçurumdan aşağı savrulmamla eş değerdi bu duygu.

İçimde ona dair her parça da şiddetli düşüşümle birlikte etrafa saçılıyordu.

Hailie ise zoraki bir gülümseme yerleştirmeye çabalıyordu yüzüne. Neden yapıyordu bunu? O içine denizleri sığdıran gözlerini tekrar bana diktiğinde, bu sefer bakışlarımı kaçırmadım.

- Hastanede mi çalışıyorsun, yoksa annemin yakını mısın?

Sertçe yutkundum. Boğazımda duyduğum acıyla yumdum gözlerimi. Karşımda neler olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu.

Düğümlenmiştim, ne kadar uğraşırsam uğraşayım tepki veremiyordum.

Dikkatle seyrettiğim yüzü bulanıklaşıyor, her bir detayını daha zor seçiyordum artık. Ağladığımın farkındaydım,  onun gibi bir manzarayı kaçırmak istemediğimden hızla sildim gözyaşlarımı.

Ağladığımı onun da fark etmesi uzun sürmemişti. Dizlerindeki yorganı aceleyle kenara ittirdi, kalkmaya yeltendi yataktan.

Ani bir hareketle ona doğru uzandım. Tekrar ellerimden kayıp gitmemesi için her şeyi yapardım bu defa.

Başucunda duran bardağı aldı, sorularına yanıt beklerken suyu boşaltıyordu sürahiden aşağı.

Ben ise karşımdaki kadının kim olduğunu sorgulamakla meşguldüm.

"İyi görünmüyorsun, su iç."

Zoraki bir tebessümle kavradım bana uzattığı bardağı. İlk kez bu denli çıldırmanın eşiğindeydim ben. Kendimden bile fazla tanıdığımı sandığım kadının, hatıralarında canlanmıyordum bile.

Yaşadıklarımı hazmetmeye çalışırcasına bir yudum aldım sudan. Olmuyor, boğazımdaki düğümü ortadan kaldıramıyordum bir türlü.

Aşkın en kötü yanı da buydu, yaşattıkları somut bir hasar bırakıyordu bedenimde.

Eşit değildik, hiçbir zaman da eşit olmadık onunla. Ben daha fazla sevdim, benim daha fazla canım yandı.

Ben ona dair hiçbir şeyi kafamdan atamazken, onun beni unutarak ödüllendirilmesi adil miydi?

Teyzesi ve babası olacak herifin sesleri koridorda yankılandığında, güçlükle gözlerimi ayırdım Hailie'den. Buraya tekrar dönmek istiyorsam şimdi gitmeliydim.

O benden yanıtlar bekliyor, ben ise ona arkamı dönüyordum. Arkamda kalan sadece Hailie değil, büyük bir enkazın izleriydi.

Bunca zamandır ettiğim dualar, af dilemek için içimde biriktirdiğim her bir kelime de o kadınla birlikte geride kalmıştı.

Dolan gözlerimi hiçe sayarak kapıya ilerliyor, şu siktiğimin hastane odasında neler döndüğünü öğrenmek için can atıyordum!

Öfkeliydim, herkesi yakardı benim öfkem.

Fakat bir tek gerçek sebebine karşı savunmasızdı.

Hailie'ye.

Geri gelecektim değil mi? Halletmem gerekenlerin üstesinden gelir gelmez sevdiğim kadının yanına dönecektim tekrar.

Tam odadan çıkıyordum ki, arkamdan duyduğum sesle yerimde donup kaldım. Kulağımın tekrardan onun eşsiz tınısıyla dolması bile inanılmazdı.

"Bu arada" dedi bana yaklaşarak. Ayak seslerini ne kadar yakınımda hissedersem, o kadar geçiyordum kendimden. Gözlerimi devirip yavaşça ona doğru döndüm.

Yanına her gelişim, gidişimi zorlaştırıyordu.

"Ben Hailie."

Ondan duymuştum ismini bu kez. Tanışmadığımızı düşünüyor, kendini tanıtıyordu bana.

Kalbime saplanan acıyla daha da doldu gözlerim. Anlamamalıydı, hızla göz kapaklarımı indiriyordum fark etmesin diye.

Gülümsedim, belki de bunca senelik hayatımda yüzümde oluşan en acı gülümsemeydi bu. Umutsuzca salladım başımı derin bir iç çekerek.

Ona arkamı tekrar döndüğümde, kendimi kandırmamakta kararlıydım. Dindirmeye çalışmadım ağlamamı.

Odadan ayrılırken Hailie'nin son sözleri hâlâ yankılanıyordu beynimin içinde

"Ben Hailie."

O güzel yüzünü anımsayıp tekrar gülümsedim belli belirsiz. Kimsenin duyamayacağı kadar sessizce cevap veriyordum.

Onun bile.

"Biliyorum."

KilitleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin