Nick
Özenle dilimliyordum kesme tahtasındaki muzları. Hailie'nin acıktığını hissederek daha hızlı davranıyor, birlikte kahvaltı yapacak olmamızın mutluluğuyla gülümseyip duruyordum.
Bir yandan da ona bakmaktan alıkoyamıyordum kendimi. Tüm güzelliğiyle oturuyordu arkamdaki sandalyede.
Bacaklarını kendine çekmiş, ben hareket ettikçe, nefes kesen gözleriyle takip ediyordu beni. Bu ilgisini neye borçluydum?
"Sevgilim, bir şey mi söyleyeceksin?"
Kafasını yere eğdi hemen. Benimkinin aksine, hiç mutlu görünmüyordu yüzü. İstifimi bozmadan meyveleri dilimlemeye devam ettim.
- Neden Jenna'nın öldüğünü söyledin bana?
Nihayet o meraklı bakışlarının ardındakileri dökmeye başlamıştı ortaya. Jenna'ydı konuşmak istediği. Başka ne olabilirdi ki? (!)
O günü tekrar hatırlarken yüzüm düşmüştü. Konuşmak istemediğimi belli ederek kestirip attım sorusunu. Dolaba ilerledim, bir şişe süt çıkardım hiçbir şey olmamışçasına. Hailie ise tekrarladı.
"Bana neden yalan söyledin Nick? Neden Jenna'nın öldüğüne inandırdın beni?!"
"Bunu sen istedin" dedim arkamı bile dönmeden. Ben tartışmaktan ne kadar kaçıyorsam, o da o kadar üzerime gidiyordu.
- Bunu ben mi istedim?! Neler yaşadığımdan haberin oldu mu hiç? Bir kadının ölümünden kendimi sorumlu tuttum günlerce.
Gülümsedim, sinirimden gülüyordu yüzüm. Bıçakla tabağa sıyırdım tahtadaki meyveleri.
"Öpüşerek mi yas tutuyorsun? Bunu sevdim."
"Ne ima ediyorsun?!" Diyerek kalktı ayağa. Arkamı dönmesem de gelen seslerden anlayabiliyordum yaptıklarını.
- Seni ben öpmedim. Bunun tek suçlusu sensin!"
Sakinliğimden ödün vermemem beni bile şaşırtıyordu.
"Evet seni öptüm, ama sen de bana karşılık verdin."
Derin bir nefes alıp sıkıca kapattı gözlerini. Tane tane tekrarladı.
- Nick son kez soruyorum; neden yalan söyledin bana?"
Daha fazla dayanamayıp döndüm arkamı. Onu baştan aşağı süzdükten sonra tezgâha yaslandım. Yüzleşmek istiyordu, ben de istediğini yapacaktım.
- Neden yalan söylediğimi mi merak ediyorsun? Canını yakmak istedim çünkü. Beni çok kızdırmıştın, gözlerime baka baka kullanmaya çalışıyordun iyi niyetimi! Tıpkı..."
Son anda tuttum kendimi onun adını söylememek için. Hailie ise fark etmişti. Göğüsünde birleştirdi kollarını, bana doğru yürüyordu ağır ağır.
"Tıpkı ne?"
Amacı sınırlarımı zorlamaktı. Beni canavara çevirecek, sonra da canavar olmamla suçlayacaktı.
Tutmalıydım kendimi. En azından elimden geldiği kadar.
- Hailie seni kırmak istemiyorum. Daha fazla zorlama, lütfen.
Ne söylersem söyleyeyim durmaya niyeti yoktu. Gözlerinde gördüğüm korku, her geçen gün daha da yok oluyordu.
"Tıpkı kim gibi Nick? Saplantı derecesinde aşık olduğun eski kız arkadaşın mı?!"
Gözlerini kaçırdı üzerimden. Düşünüyormuşçasına yukarıya yöneltti bakışlarını. Gülümsemeye başladı sonra da.
"Sahi ismi neydi?... Scarlet."
Ayağımı sallıyor, sabır diliyordum pişman olacağım bir şey yapmayayım diye. Hailie benim kadar bile korkmuyordu.
- Seni sevmedi, sadece kullandı değil mi? Sen de kendini benimle tatmin etmeye çalışıyorsun.
Çok yaklaşmıştı bana. Neredeyse aramızda mesafe kalmamıştı. Sertçe ittirdim onu.
"Hailie git, daha fazla zorlama sabrımı."
Gülmelerini arttırdı. Bana acıyormuş gibiydi bakışları. Bu kız ne yapmaya çalışıyordu böyle?!
- Hiçbir zaman gerçek sevgiyi yaşamadın Nick. Annen tarafından bile.
Öylesine zor tutuyordum ki kendimi, şakaklarımda belirginleşen damarlarımı hissediyordum. Kaşlarım çatık, fırtınalar kopuyordu gözlerimde.
- Sevgi gibi temiz bir duygu üzerinde sırıtıyor senin. Kendi kız kardeşin tarafından bile sevilmeyi hak etmiyorsun!
Üzerimdeki tüm iradeyi kaybetmiştim. Bir anda saçına asıldığım gibi sürüklemeye başladım onu. Ellerim titriyor, dengeleyemiyordum nabzımı. Acı çeksin istiyordum, benimkinden daha çok yanmalıydı canı.
Gözlerim hiçbir şeyi görmüyordu. Adeta tüm bilincim kapanmıştı bunları yaşarken. Nefret beni öyle bürümüştü ki, çığlıkları bile son vermiyordu olanlara.
Merdivenleri çıkıyor, ardıma bile bakmıyordum. İyilikten anlamıyordu o. Hak ettiğini verecektim.
Korkuluklara tutunuyor, kurtarmaya çalışıyordu saçlarını parmaklarımın arasından. Daha da sert kavradım bu sefer.
"Senin için yaptıklarımı hak etmiyorsun! Sana acımıyorum artık orospu!"
Bırakmam için yalvarıyor, kollarıyla korumaya uğraşıyordu başını. Gördüğüm hiçbir manzara kinimi azaltmıyordu. Sabretmiştim, susmasını istemiştim sadece.
Tüm bunların sorumlusu ben miydim, yoksa kendi elleriyle mi inşa etmişti Hailie?
Merhaba bebeklerim. Bölümler için ne kadar uğraştığımdan bahsetmeyeceğim size. Tek istediğim 1 saniyenizi ayırıp bölümü oylamanız. Eğer isterseniz de yorum bırakmanız. Öpüyorum hepinizi🤍
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kilitle
General FictionTakıntılı, sevdiği kişiyi kendine saplantı haline getiren biri, bir ilişkide nasıldır?