Hailie
Yemek masasında, kadehteki şarabımı yudumluyordum. Lily ise son lokmasını almıştı tabağından.
- Tatlımı alabilir miyim?
Rose, tam masadan kalkmak üzereyken durdurdum onu. "Ben hallederim."
Mutfağa ilerledim, soğuması için dolaba koyduğumuz tatlıyı tezgâha çıkardım. Parmak uçlarımda üst rafa uzandığımda, belimde hissettiğim elle gülümsedim. Kendimi daha da yasladım ona.
- Bu kadar sabırsız olduğunu düşünmemiştim.
"Neye sabırsızlanmam gerekiyor güzelim?"
Duyduğum sesle şok geçirdim. Bu ses, Nick'in sesi değildi. Arkamı döndüm hemen. Karşımda Jake duruyordu. Sırıtıyor, dilini gezdiriyordu dudağında.
Konuşamıyor, hareket edemiyordum. Ne kadar istesem de vücudum hiçbir komutuma uymuyordu sanki. Saçlarımla oynamaya başladı.
- Nick için fazla güzelsin bebeğim. İçerideki serseriyle ne işin olabilir senin!?
Aniden ittirdim Jake'i. Yaşadığım şoku atlatamıyor, ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Bağırmalı mıydım? Peki ya Rose? Yoksa hiçbir şey yapmadan kendimi onun insafına mı bırakmalıydım?
Panikle ne yapmam gerektiğini düşünürken, bana tekrar yaklaştığını bile yeni fark etmiştim.
O sırıtışı yüzünde, gözleri ise bedenimdeydi.
"Git buradan" dedim. Ani bir refleksle tezgâhın üzerinde gördüğüm bıçağı aldım elime. Jake'e doğrultuyor, korkutmaya çalışıyordum onu. O ise korkmaktan çok içten içe dalga geçiyordu benimle.
- Sana yemin ederim bağırırım!
Yaklaşmaya devam ediyor, aldırış etmiyordu beni. "Jake şakam yok git buradan!"
Bir anda kapattı ağzımı. Bileğimi sıkarak bıçağı aldı elimden.
- Eğer bunu birine söyleyecek olursan, güzel yüzünü asla unutmayacağımı bil.
Ağzımı bıraktı. Elindeki bıçağı dudağımda gezdiriyordu. Korkuyla ittirdim onu.
- Demek sert seviyorsun ha!? Şimdiden bir sürü ortak yönümüz var.
Hızlı adımlarla salona döndüm. Öyle kötü hissediyordum ki, ağlamamak için zor tutuyordum kendimi. Lily beni gördüğünde gülümsedi.
- Hailie, bana tatlı getirmeye gitmemiş miydin?
Ah! Her şey tatlı yüzünden olmuştu zaten. Nick sanki bir şeyler anlıyormuşçasına bakıyor, Rose ise Lily'le birlikte gülümsüyordu.
- Kendime de alacağım zaten. Sen otur Hailie.
Rose masadan kalktığında Nick'e döndüm hemen.
- Nick, kendimi iyi hissetmiyorum gidelim lütfen.
"Neyin var?" Dedi panikle. Elinin yüzümde gezdiriyor, anlamsız bakışlarla izliyordu beni. "Nick, gerçekten iyi değilim."
"Tamam gidelim o halde" diyip, masadan kalkmaya yeltendiği an Lily; "Hailie, biraz daha kal" dedi yalvarırcasına.
Kendimde burada daha fazla kalmaya yetecek gücü bulamıyordum. Bakışları, dokunuşu ve gülüşünü düşündükçe aklımı kaçırıyordum.
Rose'un tatlı tabaklarıyla içeri girmesinin ardından, o da gelmişti. Yüzünü görmek bile kalp ritmimin hızlanmasına neden oluyordu. Kahretsin!
Şarap şişesini açarak Rose'un bardağını tamamladı. Sonra da Nick'in.
Bana yaklaştıkça hissettiğim iğrenme duygusunu tarif bile edemiyordum. Bardağımı doldururken bir yandan da sırıtıyordu. Karşıma oturdu.
"Bu kadehten sonra kalkalım" dedi Nick kulağıma yaklaşarak. Sabrediyordum, başka da şansım yoktu zaten. Lily tatlı tabağını alıp odasına ilerlediğinde, hepsi kadeh tokuşturdu.
Benim dışımda hepsi.
Bütün gözler bana çevrildiğinde, zoraki kaldırdım bardağımı. "Şerefe."
O karşımda konuştukça ne yapacağımı şaşırıyor, başıma dikiyordum kadehi. Adeta sınırlarımı unutmuştum. Bir kadeh daha ve bir kadeh daha...
"Hailie, fazla içtin" dedi Nick endişeli bir ses tonuyla. Umursamıyor, devam ediyordum başıma dikmeye. Yerinden kalkarak kollarımı kendine sardı. Kucakladı beni. "Sanırım gitsek iyi olacak" diye seslendi Rose'a.
Bana bir saniye gibi gelen göz kararmasından sonra, arabada buldum kendimi. Kaşları çatık, derin nefesler alıyordu. Başını yoldan çevirip baktı bana. "Hailie, neden bu kadar abarttın?"
"Bu halde eve gidemem Nick" dedim yerimden doğrularak. Hızlı manevralarla midem daha da bulanıyordu. "Durdur arabayı!"
Sakince sağa çekti, ben ise aceleyle indim arabadan. Peşimden geldi, bir anda yere çöktüğümde, yüzümdeki saçlarımı geriye aldı. Kusmaya başladım.
Nasıl göründüğümü tahmin edebiliyordum. Bu görüntünün Nick'e nasıl hissettirdiğini de.
Su şişesini açtı. Elini biraz ıslatıp yüzüme dokundu. Duyduğum soğuklukla gözlerimi kapattım. Her ne olursa, yanımda olduğunu bildiğim tek insandı Nick. Benim için endişeleniyor, üzerime titriyordu. Ben ise bugünden ona bahsedemiyordum bile.
Alkolün etkisiyle yaşadığım duygu karmaşasından ve günün ağırlığından kendimi tutamadım. Ağlıyordum. Beni kucaklayıp arabaya taşıdı. Hışımla bağladı kemerimi. Kapıyı çarptı.
Sürücü koltuğuna geçtiğinde, telefonunu uzattı bana.
- Benimle kalıyorsun. Anneni arayıp gelemeyeceğini söyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kilitle
General FictionTakıntılı, sevdiği kişiyi kendine saplantı haline getiren biri, bir ilişkide nasıldır?