26. Bölüm | Suçluluk

1.6K 64 15
                                    

Medyadaki müzikle birlikte okumanızı rica ediyorum. Bölüm hakkında yorum yapmayı unutmayın

Nick

Kendime kızmak dışında hiçbir şey gelmiyordu elimden. Mesajdaki sesi kulağımda yankılanıyor, öfke ve hırsla daha da hızlı koşuyordum.

İmkansız olduğunu bilsem de, zamanı geriye almayı, her ne yaşadıysa korumayı diliyordum Hailie'yi. O kadar gülünecek ve savunmasız bir durumdaydım ki, Hailie'yi koruma planlarım zamanı geri almanın ötesine geçemiyordu.

Hissettiğim neydi? Çaresizlik mi, yoksa suçluluk duygusu mu?

Nefesimin kesildiğini hissetmemle, ellerimi dizime koyup soluklandım. Belki de hayatımda ilk defa bu kadar hızlı koşmuştum. Gelen ayak sesleriyle kaldırdım başımı.

Süratle geçen arabalar, yağmuru haber edercesine koyulaşan bulutlar da çevredeki her şey gibi kaybolmuştu.

Çünkü gözlerim odaklamaya çalışan bir fotoğraf makinesi gibiydi. Onun dışındaki her şey bulanıktı.

Dudaklarım yarı açık, gözlerim ise doluyordu. Ağzımdan tek kelime çıkaramıyordum o anda.

Bacaklarında kuruyan kanları, eteği yırtık siyah elbisesini, dağılmış saçlarını ve ağladığından parıldayan masmavi gözlerini gördükçe, kalbimde hissettiğim acı daha da derinleşiyordu.

Onu koruyamamıştım, bu halde olmasının sebebi bendim!

İçimden geçen tonlarca sözcüğün ardından, dudaklarımdan sadece "Hailie" adı döküldü. Ellerim titremeye, bedenim ayakta durmakta zorlanmaya başlıyordu.

Canının yanmasından çekiniyor, yavaşça yaklaşıyordu yanıma. Bana doğru attığı her adımda gözleri daha da doluyordu. Benim de öyle.

Başını göğüsüme yasladığında, göz dolmaları ağlamaya dönüştü. Hıçkırıyor, daha da gömülüyordu göğüsüme.

Ellerimle başını kavrayıp saçlarını öptüm. Kokusunu içime çekiyor, sımsıkı sarılıyordum ona. Birkaç dakika öylece bekledikten sonra kucakladım. Bu halde yürümesine izin veremezdim.

Başını boynuma gömüyor, gözlerini kapatıyordu. Eli omzumdaydı. Bedenini tamamen bırakmıştı kollarıma.

O anda tek istediğim, Hailie'ye neler olduğunu öğrenmekti. Eğer buna biri sebep olduysa, elimden sağ kurtulmasının ihtimali yoktu.

- Arabayı ileride bırakmak zorunda kaldım.

Hiçbir şey demeden kafasını salladı. Yürüyor, bir yandan da elbisesinin yırtmacından bacaklarına göz gezdiriyordum. Yarasını sarmaya çalışmış, yırttığı kumaş parçasını bacağına bağlamıştı. Kan damlalarıysa ayakkabılarına kadar uzanmıştı.

Gözlerimi çektim üzerinden. Onu bu halde görmeye dayanamıyordum. Bu yaralarla ya da ağladığında değil, gülümsediğinde parıldayan gözleriyle hatırlamak istiyordum ben.

O kadar güçlüydü ki, bu durumda bile yaralarını sarmayı bilmişti. Şaşırmamıştım, evinin önüne can çekişerek geldiğimde benim de yaralarımı sarmıştı Hailie.

Kollarımdaki kadın, tanıdığım en güçlü insandı.

Sana söz veriyorum Hailie, ne pahasına olursa olsun, seni koruyacağım. Benim yüzümden düştüğün bu durumu unutturacağım sana.

Arabaya vardığımızda, ön kapıyı açıp dikkatle bindirdim Hailie'yi. Koşar adımlarla bagaja ilerleyip ilk yardım çantasını kaptım.

"Bacağını uzat" dedim panikle. Dediğimi yaptığında, saten kumaş parçasının yarasına işlediğini fark ettim.

- Biraz canını yakabilirim.

Dalgın bakışlarla baktı yüzüme. Bir o kadar da derin.

"Zaten yanıyor."

KilitleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin