28. Bölüm | "Yalnızca Tanrı Bağışlar"

1.5K 65 12
                                    

Nick

   Var gücümle yumrukluyordum kapıyı. Ne kadar sert vurursam vurayım, hırsımı bastırmaya yetmiyordu bu. O piçi elime geçirene kadar da yetmeyecekti.

Tekmeler savuruyor, "Jake!" Diye bağırıyordum birinin duyup kapıyı açması için. Sokaktaki insanlar beni izliyor, o küçük beyinlerinde polisi arayıp aramamanın hesaplarını yapıyorlardı.

Tabii hiçbirinin, telefonlarına uzanmak için elleri cebine gitmiyordu. Hızlıca uzaklaşmaya bakıyorlardı yanımdan.

Kapı aniden açıldı. Annem telaş ve kızgınlıkla bakıyordu yüzüme.

- Nick neyin var senin!? Ne yaptığını sanıyorsun sen!?

Anneme durumu açıklamaya tenezzül bile etmeden daldım içeri. Jake'i arıyor, evi geziniyordum bağırırken.

"Neredesin orospu çocuğu!?"

Bunu o kadar şiddetli söylemiştim ki, Lily kapısını hızlıca çarptı. Korkmuş olmalıydı, beni görmek için bile gelmemişti içeri. Olabildiğince sakin görünmeye çalışarak tıklattım kapısını.

- Lily, girebilir miyim?

Cevap vermediğinde, yavaşça çevirdim tokmağı. Kapıyı araladığımda, onu bir köşeye sinmiş halde buldum. Sesimden korkmuştu, ona aynı şeyleri defalarca yaşatıyordum ben.

Onu güvende olmasını istediğimi söyleyerek buraya yolladığımda ise yalnızca kendimi kandırıyordum!

Sakin adımlarla yanına ilerledim. Dizlerimin üzerine eğilip sımsıkı sarıldım ona. Lily'de aynını yaptı.

- Seni alacağımı söylemiştim, hatırlıyor musun?

Sarılmaya son verip geri çekti kendini. Başını aşağı yukarı salladı. Bakışlarım yere kayarken Lily'nin kolundaki bileklik dikkatimi çekmişti. Bu bilekliği en son Hailie'de görmüştüm.

"Benimle gelmek ister misin?" Dedim gülümsemeye çalışarak. Hayatım boyunca hiç bu kadar zoraki gülümsememiştim.

- İstemiyorum Nick. Annemle kalmayı artık seviyorum.

Verdiği cevaba o kadar hazır değildim ki, birkaç saniyeliğine afalladım. Kız kardeşim bu sapıkla mı yaşamak istiyordu yani?

İçeriden Jake'in seslerini duymamla kalktım dizlerimin üstünden. Hızlı adımlarla odadan çıkarken tekrar döndüm Lily'e.

- Ne duyarsan duy, bu odadan çıkma Lily.

Kapıyı kapatıp içeri ilerlediğimde Jake, "Vay vay vay!" Dedi oldukça yapmacık bir tonda. Benimse az önceki sakinliğimden eser yoktu.

- Artık suçsuz insanların evlerini basıyorsun ha!? Serseri olduğunu, seni ilk gördüğümde anlamıştım.

O anda hissettiğim öfkenin herhangi bir tanımı yoktu. Kendimi daha fazla tutamayarak Jake'e doğru ilerledim. Yumruklamaya başladım yüzünü.

Attığım her yumrukta daha da rahatlıyordum. Annem ise araya atladı. Adeta kıyamıyordu Jake'e.

Gözüm o kadar dönmüştü ki, annemi bile umursamıyordum. Tek istediğim Jake'i orada gebertmekti. Onu yere yatırdım. Üzerine çıkarak devam ettim suratını yumruklamaya.

Ağzından saçılan kanları zevkle seyrediyordum.

Annem dış kapıyı açarak bağırmaya, yardım istemeye başladı. Fakat sadece Jake için.

Bu yerde yatan herif, annem için benden daha fazla şey ifade ediyordu. Zor da olsa alışmıştım, ya da alıştığımı sanıyordum bu duruma.

Karar vermiştim, kendi kanıyla boğacaktım Jake'i. Boğazına akan kanla öksürüyor, bırakmam için yalvarıyordu. Ama yaptığı en büyük hata, yaşamak için doğru kullanması gereken nefesini, Hailie'ye küfür ederek harcıyordu.

Ölmek istediği belliydi. Ama seçeceği en kötü yolu seçmişti.

Yarısına kadar açık olan dış kapı, aniden duvara çarptı. Görmeyi beklemediğim biri duruyordu karşımda.

- Hailie!?

Ağlıyor, güçsüzce yalvarıyordu bana.

"Nick lütfen, lütfen yapma!

Bir anlık boş bulunmamla Jake, cebinden çıkardığı çakıyı bana doğrulttu. Hailie çığlık atıyor, elini ağzına götürerek sesini alçaltmaya çalışıyordu.

Son anda kavradım kolunu. Bileğini döndürerek aldım elinden çakıyı. Sandığımdan da güçsüz bir adam yatıyordu karşımda.

Bıçağı boynuna saplamaya çalıştığım anda elimi ittirmeye başladı. Bir yandan bıçağı kendinden uzaklaştırmaya çalışıyor, diğer yandan ise lehine çevirmeye uğraşıyordu durumu.

Kim güçlüyse o kazanacaktı. Yaşaması bileğine bağlıydı.

Hailie yere çökmüş bir vaziyette beni çekiştiriyor, Jake'e zarar vermemi engellemeye çalışıyordu.

Ben ise yaralı dizleri yere her değdiğinde kahroluyordum.

"Nick lütfen! Bu adam için seni kaybedemem!"

Hailie'nin yanımda olması ben daha da hırslandırıyordu. Kolumu kurtarıp bıçağın üzerindeki hakimiyetimi korudum.

Tüm gücümü topladığımda, Jake kahkahalar atıyordu.

- Beni öldürecek misin Nick? Sen de o potansiyeli göremiyorum.

Bıçağı kaldırarak sertçe sapladım.

Jake'in başının hemen yanına.

Şok geçirmişti. Bir bıçağa bakıyordu bir de bana. Çenesini tutarak sallamaya başladım kafasını.

- Öleceksin Jake! Ama bugün değil. Seni bugün bağışlıyorum.

Yüzüme bakarak kahkahalarını devam ettirdi. Dudaklarındaki kanın üzerinde gezdirdi dilini.

- Yalnızca tanrı bağışlar.

"Evet" dedim. "Karşında kimin olduğunu çabuk öğreniyorsun."

Ayağa kalktım, Hailie'yi kaldırdım yerden. Dışarıdan gelen siren seslerini duymam uzun sürmedi. Anneme baktığımda, kızarmış gözlerle izliyordu beni.

- Cezanı çekmeyeceğini mi sandın!? Defol evimden, defol ve polislerle uğraş!

Daha ne kadar düşebilirdi bu kadın gözümde? Hayal kırıklığı ve iğrenircesine süzdüm onu.

- Polisi yerdeki herif için çağır. Lily bu adamla aynı evde kalıyor be!

KilitleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin