Medyadaki Scarlet karakteridir.
Nick
Kafamın birkaç çizimi daha kaldıramayacağını fark edip, kenara bıraktım defterimi. Beynim başka şeylerle o kadar meşguldü ki, ne eskisi kadar hızlı, ne de fazla resim çizebiliyordum.
Yerimden kalkıp mutfağa yürüdüm sarsak adımlarla. Dolabı araladım, bir bira açtım kendime. Günün en sevdiğim saatlerine gelmiştim işte. Terastan esen rüzgar içeri doluyor, gecenin karanlığını loş ışığım aydınlatıyordu. Soğuk bira ise bal gibi geliyordu bana.
Elimdeki şişeyle terasa doğru ilerlerken, zil sesiyle irkildim. Bir kenara bıraktım birayı. Kapıya yönelerek indirdim kolu. Kot şortu, siyah salaş tişörtüyle karşımda duruyordu Hailie.
Kızarmış gözleri, nefes kesici maviliğini daha da belli ediyordu. Dağılan makyajı ise seksi gösteriyordu onu.
- Hailie, iyi misin?
Hiçbir şey demeden içeri girdi. Sırtıyla itekledi kapıyı. Bana doğru ilerleyip, yaslandı göğüsüme.
Elimi saçlarına attım, başını öptüm yavaşça. Tereddütle tekrarladım sorumu. "İyi misin sen?"
Bedenini ayırdı göğüsümden. Yüzümü avuçlarının arasına aldı.
"Soru sorma Nick. Son gecemiz gibi geçirmek istiyorum bu geceyi. Hiç unutmamak, aklıma her geldiğinde seni düşlemek istiyorum sadece."
Tepkisizce bakmaya devam ettim suratına. Bir yandan da dediklerine anlam vermeye çalışıyordum.
"Bu ne demek? Son gec..."
soru sormama bile fırsat vermeden öpmeye başladı beni. Kucağıma atladı aniden, hiç olmadığı kadar ayak uydurabiliyordu bana.
Salaş tişörtü omzundan düşüyor, ensemi kavrıyordu. Onu odama kadar taşıyıp bıraktım yatağıma. Üzerine eğildim.
Öpücüklerim dudaklarından uzaklaşıyor, boynuna iniyordu. O kadar güzeldi ki teni, ona dokunmak deli ediyordu beni.
Boynundan aşağılara indiğimde, tek bir hamleyle yırttım tişörtünü. Gülümsedi, dudağını ısırdı gözlerini üzerime dikerek.
Bu hareketi beni öylesine uzaklara götürmüştü ki, yatakta uzananın Scarlet olduğunu hayalledim bir an. Gözlerim kararıyor, hareket edemiyordum. Bakışlarım o kadar boştu ki, Hailie defalarca aynı soruyu soruyordu bana.
"Nick neyin var?"
Koşarak banyoya ilerledim. Kapıyı çarptım, kilidi çevirdim arkasından. Sırtımı duvara yaslayıp yere çöktüm güçsüzlükle. Gözlerim doluyor, bedenimi taşıyamıyordum. Aklım, korkunç oyunlar oynuyordu bana.
Beyaz eteği ve siyah sütyeniyle yanımdaydı Scarlet. Dalgalı sarı saçları omzuma değiyor, gözlerini ayırmıyordu üzerimden. Yanımda olmadığını biliyordum, hayal görüyordum yine.
Ne zaman onu aştığımı düşünsem, rüyalarıma geliyordu Scarlet.
Titreyen sesimle "Neden buradasın!?" Diye sordum ona. Hailie'nin banyo kapısını zorlaması ya da bana seslenmesi umrumda bile değildi.
Sağa yatırdı başını. Daha da dikkatli baktı suratıma.
"Bu karakterin değil mi Nick? İnsanların hayatını mahvetmeden duramıyorsun."
"Doğru yapmaya çalışıyorum" dedim açıklamaya çalışırcasına. Adeta yaşamayan birine yalvarıyordum.
Gülümsedi, daha da yaklaştı bana.
"Benimle yapmadığın gibi mi?"
Zorlanan kapıya göz gezdirdi, ayağa kalktı.
"İlaçlarını ne zamandır almıyorsun?"
Sorularına cevap vermeden eğdim başımı. Bitmesi için yalvarıyordum sadece.
- Hailie için yanlış kişisin Nick. Gerçek yüzünle karşılaştığında, arkasına bakmadan kaçıp gidecek.
Sabır diliyordum. Gözlerimi kapatıp derin nefesler almaya başladım.
- Ona da zarar vereceksin. Sonu benim gibi olacak.
Ne olduğunu bile anlamadan kalktım yerimden. Hailie'ye zarar verme düşüncesi deliye çevirmişti beni.
"Sen burada değilsin, hayalden ibaretsin sadece!"
Yumruğumu aynaya öyle sert vurmuştum ki, kan içindeydi kolum. Kırık cam parçaları lavaboya dökülüyor, Tahammül edilemez bir gürültü yaratıyordu beynimde.
Hailie ise duyduğu her seste daha da zorluyordu kapıyı.
"Nick lütfen aç! Seni merak ediyorum."
Elimi hareket ettiremiyor, sıkamıyordum yumruğumu. Scarlet'ın durduğu yere tekrar baktım başımı çevirip.
Hayali kaybolmuştu. Geriye sadece söyledikleri ve bende uyandırdığı hisler kalmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kilitle
General FictionTakıntılı, sevdiği kişiyi kendine saplantı haline getiren biri, bir ilişkide nasıldır?