Nick
Sırtımı duvara yaslamış oturuyordum. Tüm hırsımı almıştım fotoğraflardan. Ama o fotoğrafları yakmak, bana Hailie'yi getirmiyordu, gördüklerini unutturmuyordu ona. Kapının ittirilmesiyle, yönümü kapıya çevirdim. İçeri Lily girdi. Yavaş adımlarla bana yaklaşıyor, tedirginliği yüzünden okunuyordu. Çevremdeki herkesi tedirgin ediyordum ben.
- İyi misin?
Oldukça alçak, ve tereddüt ederek sormuştu bunu. Tabii odamın haline göz gezdirdiğimde, altı yaşındaki bir çocuğun neden böyle davrandığını kolayca anlayabiliyordum. "İyiyim" dedim gülümseyerek.
- Hailie gitti mi? Biraz daha kalır sanmıştım.
- Halletmesi gereken işleri vardı Lily. Yakında tekrar dönecek.
Yerimden kalkarak Lily'e doğru yürüdüm. Sarı saçlarını okşadım yavaşça. Gözlerim doluyor, konuşacağım kelimeleri seçemiyordum karşısında. Diz çöktüm.
- Senden özür dilerim. Görmek zorunda olduğun ve yaşadığın her şey için.
Arada duraksıyor, gözlerine bakıyordum onun.
- Seni seviyorum Lily. Yaptığım çoğu şeyde seni korumaya çalıştığımı anlayacaksın. Belki şu anda anlayamıyorsun bunu. Ama sana söz veriyorum ki, bir gün anlayacaksın.
Konuştukça daha da kötü oluyordum. Söylemekte en çok zorlandığım şeye gelmiştim işte. "Lily" dedim.
- Benimle yaşamak seni kötü etkiliyor. Ve artık bunu istemiyorum. Güvende olduğunu bildiğim bir yere bırakacağım seni.
Şaşkınlıkla yüzüme baktı. Ayağa kalktım hemen. Ağladığını görmek istemiyordum çünkü. Salona doğru yürümeye başladım. Ağlayarak peşimden geliyor, tişörtümü çekiştiriyordu. "Başka bir yere gitmek istemiyorum hayır Nick!"
Üzüntümü belli etmemek için her şeyi yapıyordum o anda. Başımı bile çeviremiyordum ona doğru.
Lily durmuyor, daha da asılıyordu tişörtüme. Her saniye sesi daha da artıyor, bağırıyordu. Aniden döndüm arkamı. Onu omuzlarından tuttum.
- Lily dinle beni. Denedim olmuyor, alamıyorum ben senin sorumluluğunu. Emin ol elimden gelenin fazlasını yaptım burda kalman için. Bir gün dayak yediğimi görmeni, ertesi gün hastanede sabahlamanı istemiyorum ben anlıyor musun? Lily gideceksin. En iyisi bu senin için!
Hiçbir şey demeden yüzüme baktı. Sessizdi, kesmişti ağlamayı. Gözlerindeki yaşı almak için elimi uzattığımda, anında çekti kendini geriye. Bana bu kadar nefretle baktığını hiç görmemiştim daha önce.
Koşar adımlarla odasına gitti, kapıyı çarptı. Sonrasında gelen kilit sesini duydum. Derin bir iç çektim. Biraz daha büyüdüğünde neden böyle davrandığımı anlayacaktı, affedecekti beni.
Belki de sadece teselli ediyordum kendimi.
Banyoya girdim, tişörtümü çıkardım. Aynadaki yansımamı izliyordum bir yandan da. Yüzümdeki bantları, kolumdaki bandajı ve birçok yerimdeki sargı bezlerini.
O gün yediğim dayak gözümün önünden geçiyor, soluğu Hailie'nin yanında aldığımı hatırlıyordum. İyileşebilmem için elinden geleni yapmış, üstüne bir de hastanede sabahlamıştı. Bir dakika, gülümsüyor muydum ben?
Hailie aklıma her geldiğinde, kaslarım benden bağımsızca geriliyor, yüzümde gülümseme oluşturuyordu.
Yüzümdeki bantları çıkarıyor, kolumdaki bandajı açıyordum. Hepsinden tamamen kurtulduğumda, toplayıp çöpe bastım onları. Yaralarım hâlâ ıslaktı. Dayanamayacağım kadar değildi ama yine de acı hissetmeme sebep oluyordu.
Suyu açıp girdim altına. Ilık su yaralarıma temas ederek aktığında canımı yakıyordu. Uzun sürmedi, bir süre sonra alıştı bedenim. Hiçbir şey hissetmiyordum artık.
Hailie, senin de bir süre sonra hissettirdiklerin bu acı gibi son bulacak mıydı? Tek istediğim buydu aslında. Seni çıkarmak istiyordum aklımdan.
Çünkü doğru söylemiştin, ben sana iyi gelmiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kilitle
General FictionTakıntılı, sevdiği kişiyi kendine saplantı haline getiren biri, bir ilişkide nasıldır?