Hailie
Tek katlı, beyaz bir evin önünde park etmişti arabayı Nick. "Burası" diye mırıldandı benim duyacağım bir ses tonuyla. Kemerini çözerek indi arabadan.
Peşinden gittim. Arabaya yaslanmış, eve göz gezdiriyordu. "Burada mı yaşıyordun?" Dediğimde, düşünceli bir tavırla salladı başını. Bir şeyler hatırlıyor, bu evdeki anıları tekrar canlanıyordu hafızasında sanki.
- Babamın öldüğü günü hatırlıyorum. Bu eve her geldiğimde, unuttuğumu düşündüğüm her şeyi tekrar yaşıyorum Hailie.
Lily'nin kapıyı çarpmasıyla, yanımdan ayrıldı Nick. Bagaja ilerledi, çantayı sırtladı. Lily'e bakıp gülümsemeye zorladı kendini. Olmuyor, gelmiyordu içinden. Gerçek gülümsemesini biliyordum onun.
Ve bu gülümseme, gerçek değildi.
Kapıya ilerleyip zile bastı. Ne yapacağımı bilmiyordum, çocukluğunu geçirdiği evi ve annesini ilk defa görecektim. Lily elimi tutarak, beklemeye başladı kapının açılmasını.
Sarı saçlı, yeşil gözlü, uzun boylu bir kadın açtı kapıyı. Nick'in gözlerini kimden aldığını anlamıştım.
Lily'i mutlulukla kucakladı hemen. "Seni çok özledim" diye tekrarlıyor, öpüyordu. Sonra ise gözü bana takıldı.
"Merhaba" dedi gülümsemeye çalışarak. Kibar görünüyordu, sandığımdan da sıcakkanlı bir izlenim yaratmıştı o anda. Lily'i kucağında taşımaya devam ederek, içeriyi işaret etti. "Neden girmiyorsunuz?"
Nick'le birkaç saniye bakışmanın ardından, girdik içeri. Ben ise evi inceliyordum. Güzel döşenmiş, temiz bir evdi burası.
- Sana odamı göstermemi ister misin?
Gülümseyerek, "Evet" diye cevap verdim sorusuna.
- Senelerdir girmiyorum. Ne çıkacağı hakkında hiçbir fikrim yok.
Sinirlenmiş gibi yapıyor, dalga geçtiğimi belli ediyordum. "Kim bilir, belki bu sefer de başka bir kızın yarı çıplak fotoğraflarıyla karşılaşırız."
Konuyu değiştirmek istercesine koridor sonundaki kapıyı gösterdi. "Şu oda."
Kapıyı aralayıp odaya girdiğimizde, Nick'in hiç değişmediğini anlamıştım. Duvarları koyu renk, kitaplığı adeta taşıdığı yükten ayakta durmakta zorlanıyor gibiydi.
Cam kapaklı, beyaz dolabının içerisini görebiliyordum. İçerisi birçok cd, ve plaklarla doluydu. Heyecanla karıştırmaya başladım etrafı.
- Yeni evindeki odandan bile güzel burası.
Kitaplarını kurcalıyordum Nick'in. O ise kapıyı kapatarak kilidi çevirdi. Arkamdan sarıldı bana. Başını boynuma gömdü.
Boynumu öpüyor, "Sen her şeyden güzelsin" diye mırıldanıyordu. Elini yavaşça yukarı çıkarıp, vücudumda gezdirmeye başladı.
Kulağıma yaklaştı, "Seni istiyorum" diye fısıldadı beni öpmeye devam ederken. Arkamı dönüp birleştirdim dudaklarımızı.
Bunu bekliyormuş gibi, sertçe yasladı kitaplığa bedenimi. Eliyle kitaplıktan destek alıyor, hiç öpmediği kadar sert öpüyordu dudaklarımı.
Aniden kucakladı beni. Adımlarını yatağa doğru atmasının ardından, Beni yatırıp üzerime eğildi. Dudaklarımdan ayrılıp yavaşça aşağı iniyordu.
Sanki bana dokunuşu yeterince tahrik etmiyormuş gibi, bir de üstüne bunu gizli yapıyorduk.
Elbisemin askılarını çekiştiriyor, boynumdan aşağı kayıyordu yavaşça. Dudaklarını sütyenimden taşan göğüslerimle birleştirdiğinde nefes alışverişim hızlanıyordu. Aldığım zevkle kavradım yatak örtüsünü.
Her ne kadar bitsin istemesem de, bu evde bu kadar ileri gidemezdik. "Nick" dedim üzerimi toparlarken.
- Sanırım içeri gitsek iyi olacak.
Üzerimden kalkarak kapının kilidini açtı. Ben ise elbisemi düzeltmekle uğraşıyordum. Yanıma tekrar yaklaştı. Parmaklarını saçlarımdan geçirip, sıkıca kavradı saç diplerimi. "Beni çok azdırıyorsun."
Gülümseyerek dudağımı ısırdım. Sonra da çıktım odadan. Mutfağa ilerledim.
Nick'in annesi, fırından çıkardığı tavuğu tepsiyle beraber tezgâha bıraktı aniden. Elini yakmıştı, suyu açmaya çalışırken bileğini sallıyordu.
"Yardım edebilir miyim?" Diye sordum panikle. Tam o sırada kapı zilinin sesi doldurdu kulağımı.
"Teşekkür ederim" dedi Nick'in annesi. Elini soğuk suyun altında tutarken. "Kapıya baksan yeterli."
Hızlı adımlarla koridora ilerleyip açtım kapıyı. Karşımda kemikli yüz hatlarına sahip, uzun boylu bir adam duruyordu. Anlamsızca baktım suratına. Kimdi bu?
"Merhaba" dedi sırıtarak. Gözünü üzerimden ayırmıyor, baştan aşağı süzüyordu beni. Bana bakmayı sürdürerek içeri girmeye yeltendi.
"Ben Jake" diyerek elini uzattı. Havada kalmaması için sıktım elini. Bir an olsun üzerimden ayırmadığı bakışları, geçen her saniye beni daha da rahatsız ediyordu.
Gelen ayak sesleriyle, gözlerini benden ayırıp hemen arkama odakladı. Neşeli bir ifade takındı yüzüne.
- Rose! Hayatım, erken döndüm bugün.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kilitle
General FictionTakıntılı, sevdiği kişiyi kendine saplantı haline getiren biri, bir ilişkide nasıldır?