50. Bölüm | "Yeni Bir Canavar Yaratmak"

1.1K 47 8
                                    

Hailie

   Pişmanlığı, acımasızlığı ve merhameti aynı anda yansıtıyordu gözleri. Birini önemsemek, sevgiyi hissetmek ya da aşık olmak onun için uzak kavramlardı.

Yaşadığı saplantılı duyguları aşk zannediyor, kendine bile itiraf edemiyordu bu gerçeği.

Daha fazla dayanamadı, kan ve çiziklerle dolu bacağımı çekti kendine. Yaralarımı gördükçe korkuyor, elleri titriyordu.

Gördükleri yıpratmıyordu onu, geçmişi hatırlamaktan korkuyordu.

Ramak kalmıştı suçluluk duygusunu yaşamasına. İstfimi bozmadan o anı bekledim.

"Ne bakıyorsun?! Yardım et, canım yanıyor!"

Gidip geliyordu aklı, neye uğradığını şaşırmıştı. Öfkesi vicdan azabına dönüyordu ağır ağır.

"Sana söylüyorum! Yukarı kattaki ilk yardım çantasını getir, hemen!"

Boş bakışlarını çekti bacaklarımdan. Kendine gelmeye çalışıyor, mantıklı düşünemediğinin bilincine varıyordu. Hızlıca çıkmaya başladı merdivenleri, uzaklaşana kadar bekledim.

Merdiven boşluğundan yukarı yokladım. Ortalıkta görünmüyordu, hışımla kalktım oturduğum basamaktan. Mutfağa koştum.

Sürekli arkamı kontrol ediyor, kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum elimden geldiğince. Yapacağım tek düşüncesiz hareket, dakikalardır oynadığım bu oyunu mahvedebilirdi.

Gözümü hiç olmadığı kadar karartmıştım bu sefer. Ondan ya da ölümden korkmuyordum. Yanında kaldığım süre boyunca bunu öğrenmiştim Nick'ten.

Zaaflarımı ve tüm korkularımı geride bırakmıştım bu eve girdiğimde.

Meyvelerin yanında duran bıçağı aldım aceleyle. Keskin ucundaki yansımamı inceliyor, kendime olan güvenimi kaybetmemeye uğraşıyordum. Nick'in soğuk ve rahatsız edici sesiyle ayırdım bakışlarımı. Kapının arkasına ilerledim olabildiğim kadar sessizce.

Bana yaklaştığını hissetmemle bileğime sıkıştırdım bıçağı. Kapının aralığından onu izliyor, ne yapacağımı oturtmaya çalışıyordum kafamda. Bunu başarabilecek miydim?

"Hailie?" Diye sesleniyor, beni arıyordu gözleriyle. Ben ise bir anda çıkıp elimdekini ona saplamamak için zor duruyordum.

Soğukkanlı olmalıydım, bir canavarı alt etmenin tek yolu yeni bir canavar yaratmaktı.

"Hailie, neredesin?!"

Ses tonu sertleşmeye, adımları sakinliğini kaybetmeye başlıyordu. Belki pisliğin tekiydi, belki de hasta.

Ama aptal değildi, bir oyun çevirdiğimi çoktan anlamıştı o.

Ayak seslerini daha yakından duyuyordum artık. Dudaklarında hâlâ ismimi mırıldanıyor, ritim tutuyormuşçasına çağırıyordu beni.

Yavaşça bıçağı bileğimden çıkardım, nefes almayı unutmuş, avımın düşmesini bekliyordum sadece.

İlk defa rolleri değişmiştik.

Birkaç dakikanın ardından tam karşımda duruyordu. Arkasını dönmüş, beni davet ediyordu adeta.

Kapının arkasında geçirdiğim her saniye, kurtulacağıma olan inancımı azaltıyordu. İçimden üçe kadar saydım, kalbimin sesi kulaklarımda yankılanıyor gibiydi.

Bir anda çıktım olduğum yerden. Bıçağı sırtına doğrulttumda döndü arkasını. Var gücümle çabalıyordum ölmesi için.

Ne yaparsam yapayım benden güçlüydü, gittikçe uzaklaşıyordu bıçak ondan. Bir şeyler düşünmeliydim, çalıştırmalıydım kafamı!

Bıçağı kendime çektiğim gibi koşmaya başladım çıkış kapısına. İçimde fırtınalar kopsa da tepkisizdim, kendimi bile şaşırtıyordu bu tepkisizliğim...

Peşimden geldiğini hissettiğimde, sırtımı yasladım kapıya. Bıçağı ona doğrultuyor, bir yandan da kapının kolunu zorluyordum.

Bugün bitecekti yaşadıklarım; öleceğimi bilsem de bitirecektim.

"Yaklaşma!" Dediğimde geri adım attı Nick. Sinirli ya da öfkeli görünmüyordu, şaşkınlık vardı yüzünde.

- Kim olduğumu göstereceğim sana. Anahtarı ver!

Söylediklerimle kahkaha atmaya başladı Nick. Gerginliğini saklamak için yapıyordu bunu. Fakat başarılı değildi.

- Sevgilim lütfen beni öldürme, tüm anahtarları vereceğim sana. (!)

Kahkahasına son vermiyor, ona tahammülümü daha da yok ediyordu. Derin bir nefes aldım;

- Tüm kontrol sende sanıyorsun değil mi hâlâ? Yanılıyorsun, ben istediğim zaman bu hikayeye son verebilirim!

"Hadi ver!" dedi birden. Beni ciddiye almıyor, rahatsız edici sırıtışını silmiyordu yüzünden.

- Nasıl son verecekmişsin? Elindekiyle beni korkuttuğunu mu sanıyorsun Hailie? Karşımda hiç bu kadar komik görünmemiştin.

Göz kapaklarımı yumdum sıkıca. Yaşayacağım hiçbir şey şu ankinden daha kötü olamazdı. Bana sahip olduğunu sanıyor, onun sözünden çıkamayan evcil bir köpekle bir tutuyordu belki de.

Hayatta böyle kalmaktansa, ölmek daha iyi değil miydi?

"Kontrol sende değil artık, bende!"

Sesim hiç olmadığı kadar titrek çıkmıştı. Korkudan ya da başka bir duygudan ötürü değildi bu. Taşıdığım nefret bedenime fazla geliyordu.

Aniden ciddileşti Nick. O yemyeşil gözlerine bakarak bileğime dayadım bıçağı. Yavaşça derimden kaydırıyordum kesikler açarak.

Bana doğru gelmeye yeltendiğinde, "Yaklaşma!" Diye tekrarladım. Panikten ne yapacağını bilemiyordu. Şakaklarındaki damarları hiç olmadığı kadar belirgindi bu sefer.

"Hailie yapma! Bırak elindekini!"

Kolumu yere eğmemle avuç içlerimi doldurmaya başladı kan. Öleceksem de bu evde olmayacaktı, savaşarak gidecektim ben.

"Anahtarı ver!"

Korkuyla ceplerini karıştırıyor, bana yalvarıyordu bu durumu düzeltmesine izin vermem için.

Oysa ki beni bu hale getiren oydu.

Yere bıraktı anahtarı. Ayağıyla bana doğru sürüdüğünde, gözlerinin dolduğunu fark ettim.

Tedirginlikle yere eğildim. Açtığım kesiklerin etkisiyle başım dönüyor, bıçağı bile net göremiyordum.

Kilide taktığım gibi çevirdim anahtarı. Nick'ten gözlerimi ayırmıyor, olmadığım gibi gösteriyordum ona kendimi.

Güçlüymüş gibi.

Hâlâ inanamıyordum yaptıklarıma. Bitecek miydi, tamamen geride bırakabilecek miydim tüm bu kabusları?

Kolu indirdiğim gibi sertçe vurdu yüzüme rüzgar. Son kez baktım arkama.

Peşimden koşmak için hazırlanıyordu.

KilitleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin