Nick
Belki de ilk kez iliklerime kadar hissediyordum kaybecek bir şeyimin kalmadığını. Çaresizlik ilk defa canımı yakmaktan çok rahatlamama neden olmuştu. En dibe battığımı biliyor, bundan kaçmıyordum.
Kafamın içinden bir an olsun silinmiyordu eski benliğim. Her konuda bir planı olan, kaybetmeyi kabullenemeyen Nick...
Şimdi ondan eser var mıydı üzerimde?
En acısı da bu değil miydi? Benimsediğin her şeyin senden uzaklaştığını fark etmek, aynadaki yansımanı bile tanıyamamak bu dünyanın cehennemi değil miydi?
Şiddetle akan yağmur damlaları vücuduma çarptıkça, serbest bıraktım kendimi soğuk zemine. Terasıma esen rüzgar, ıslak kıyafetlerimin içini esintiyle dolduruyordu. Ne yapıyordum ben, kendimi mi cezalandırıyordum?
Sertçe yutkunup indirdim göz kapaklarımı. Yine sevdiğim kadının yüzüyle baş başa kalmıştım işte. Bu bana geriye kalan tüm cezalardan bile ağırdı.
Kapalı hava, delicesine soğuk zemin, yağmur ve yalnızlık aklımda tek bir şeyi uyandırıyordu.
Çekip gitmeyi.
Ne amacım kalmıştı artık? Benim olan ne vardı etrafımda? İnsanların hayatının amına koymak dışında neye yarıyordum?
Duyduğum ayak sesiyle irkilip kalktım yerden. Karşımda duruyordu Scarlet. Bir de onu kaybettiğim günkü elbisesi.
"Ne istiyorsun?" Dedim kalan son dermanımla. Konuştuğumda şakaklarımda belirginleşen damarları hissedebiliyordum. Tepkisizce yanıma yanaştı. Sırtını korkuluklara yasladıktan sonra yavaşça çöktü yere.
Beyaz elbisesi ıslanıyor, vücut hatlarını belirginleştiriyordu. Onun her şeyini böylesine hayalleyebilmem, hastalığımın ilerlediğinin işareti miydi?
"Ne istiyorsun?!" Diye tekrarladım tedirginlikle. Zavallının tekiydim ben. Öylesine büyük bir zavallılıktı ki bu, kendi bilinçaltımdaki kadınla konuşuyordum.
Dizlerini kendine çekerek bana döndü Scarlet. Dudakları yarım açık, konuşmaya başlamak için doğru kelimeyi seçmeye uğraşıyordu.
"Kendine yalan söylüyorsun Nick." Dedi fısıltı gibi bir ses tonuyla. Saçlarının bir tutamını kulağının arkasına aldı.
- Hiçbir şeyin kalmadı. Tıpkı geçmişte olduğu gibi değer verdiğin her şeyini yitirdin sen.
Dudaklarımda oluşan gülümsemenin tek nedeni sinirdi. Bacaklarım titriyor, yumruğumu sıkıyordum.
O ise beni hiçe sayarak devam ediyordu.
- Buna rağmen kendine zarar veremeyecek kadar narsistsin. Hailie'yi sevdiğini görebiliyorum, ama kendinden çok değil.
Yalandan ibaretti söyledikleri...
Değil mi?
Bir kadının yansıması hislerimi bile şüpheye düşürüyordu. Duygularımın bile bana ait olmadığını o zaman anladım.
"Kapat çeneni Scarlet! Yaşamıyorsun artık, beynimin içindeki bir oyundan ibaretsin."
Dizlerimin üstünde Scarlet'a uzandım. Bakışlarımdaki öfkeyi öylesine hissediyordum ki, bu nefret içimi kavuruyordu.
- Hailie ve bana dair ne biliyorsun?! Acımasız, duygusuz ve çıkarcı kahpenin biriydin sen.
Nefretimin yakıcılığını bir an olsun hissetmiyordu. Ona acı çektirebileceğimi sandığım her şey için bağışıklık kazanmıştı adeta.
- Onu öldürmeyi başaramadın Nick. Yaşıyor, ama emin ol sen etrafında dolandıkça kaderi bana benzeyecek.
İnce kumaşın altındaki bacağını uzattı bana doğru. Yağmur damlaları yaralarıyla karşıyordu. Sarı saçlarını geriye aldığında ise ona verdiğim her zararı daha net görüyordum.
Bunu neden yapıyordun Scarlet?
Gözümden akan yaşla birlikte yere attım kendimi tekrar. Ağlıyor, bastırmaya bile uğraşmıyordum acımı. Ne var ne yoksa içimi dökecektim bu sefer.
- Niye buradasın Scarlet!? Bütün bunları bana neden gösteriyorsun?
Beni en çok korkutan şey ise yüzündeki soğukluktu. Acıma duygusunun olmadığı, bir saniye bile değişmeyen bakışlarında gizliydi.
- Bunları bana sen yaptın Nick. Canımı yaktın, beni ailemden ve sevgilimden ayırdın!
Duyduklarımla daha da şiddetlendi ağlamam. Acılarım, pişmanlıklarım ve keşkelerim yağmura karışıyordu.
- Peki ya hayallerim, planlarım... hiç düşündün mü? Senin dışında bir hayatım olabileceğini hatırladın mı hiç?
Bana doğrulup acımasızca baktı yüzüme. Sorusuna ise kendi cevap verdi.
- Düşünmedin. Tüm dünyanın etrafında döndüğünü sanan bir zavallasın çünkü. Hayatımı elimden aldın, geriye benim için gözyaşı döken insanları bıraktın.
Ağlamalarımın arasında gitmesi için yalvarıyordum ona. Durmak bilmeden canımı yakmak için konuşuyordu.
"Hastasın narsist herif! Ben ise senin korkularınım, pişamanlıkların ve unutmak istediklerin..."
Dudakları yavaşça yukarı kıvrıldığında bana bunları yaşatmaktan keyif aldığını görebiliyordum.
- Beni hafızandan silmeye her çalıştığında ise sana kendimi göstereceğim Nick. Çektirdiklerini yüzüne vuracağım. O güçlü kişiliğe bürünen adamın çocuk gibi ağlamasını seyredeceğim.
Yara içindeki eliyle yüzüme dokunarak gözyaşımı sildi. Alay edercesine gülmeye devam ediyordu bunu yaparken.
- Hailie'nin etrafında dolanmaya devam edersen ne olacağını biliyor musun Nick? Onu öldüreceksin.
Yerden kalkarak korkuluk demirlerini kavradı. Sanki son kez bakıyormuşçasına iyice izledi beni.
"Onu öldürdüğünde ise unutmak istediklerinin arasına bir yeniyi daha eklemiş olacaksın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kilitle
General FictionTakıntılı, sevdiği kişiyi kendine saplantı haline getiren biri, bir ilişkide nasıldır?