39. Bölüm | Canavar

1.3K 53 1
                                    

Nick

   Yavaşça yanına bıraktım elimdeki yiyecekleri. Başını çevirip yutkundu. Suratıma bile bakmıyordu babasıyla konuştuğundan beri.

- Bir şeyler ye. Öleceksin açlıktan.

Gözlerini kapatıp dişini sıktı. İçinden sabır dilediğine yemin edebilirdim. Bana hissettiği şey, korku ve nefretti artık.

"Senin gibi bir rahatsızla aynı evde tutulmaktan iyidir."

Derin bir nefes aldım. Kalbini kırmamaya, alttan almaya çalıştıkça durumu zorlaştırıyordu Hailie. Uğraştığım tonla sorunun arasında bir de onun kaprislerini çekiyordum!

- Seni ikimiz için de durumu zorlaştırmaman hakkında uyarmıştım. Şu an tam da bunu yapıyorsun.

Birkaç dakika süren sessizliğin ardından yüzüme baktı. İlk defa bu kadar dik başlı görünüyordu karşımda.

"Scarlet'ı anlat bana. Ona ne olduğunu bilmek istiyorum."

Adını duyduğum anda büyüdü göz bebeklerim. İçimi bir heyecan kapladı onu ilk gördüğümdeki gibi. Hailie neden Scarlet'ı öğrenmek istiyordu?

- Sana onu anlatmayacağım. Önündeki yemeğini ye sessizce.

Ellerindeki halatı işaret etti kaşlarıyla. Dağınık saçlarını ve bitkin yüzünü Scarlet'ın adını duyduktan sonra fark ettim.

- Yüzümü yıkamak istiyorum. Banyoya götür beni.

Yavaşça ilerledim yanına. İç çekerek çöktüm yere, elindeki bağları açmaya başladım. Kıpkırmızıydı mavi gözlerinin etrafı. Belinden ve bacaklarının altından tutarak aldım kucağıma.

Banyoya vardığımızda yere indirdim onu. Suyu açtı, aynadaki yansımalarımızdan göz teması kuruyorduk. Soğuk suyu sertçe çarptı suratına.

Musluğu kapattıktan sonra yüzünden akan su damlalarıyla sürdürdü yüzüme bakmayı.

"Bana Scarlet'ı anlatmanı istiyorum."

Onu odaya götürmeye hazırlanıyor, söylediklerini kestirip atmaya çalışıyordum ki, koridordan geçen bir karartıyla bakışlarımı aldım üzerinden. Scarlet'tı bu, yine hayaller görüyordum.

Öyle hayallerdi ki bunlar, bitmesini istemediğimden ilaçlarımı bile almıyordum artık.

Yüzümde oluşturduğum tebessümü fark etsem de, engel olamadım izlemeye. İlk gördüğümdeki gibiydi o, beyaz saten elbisesiyle yürüyordu yanımdan.

"O kadar güzeldi ki gülüşü, saçları, dudakları..."

Her ne kadar anlatmak istemiyor olsam da, kelimelerin kendisi dökülüyordu dudaklarımdan. Yanıma daha da yaklaştı Scarlet. Kafamın içinde hala onu yaşıyordum ben. Gülümsedim.

"Anlattıklarımın da, anlatacaklarımın da fazlası o. Güzelliğiyle, zekasıyla belki de acımasızlığıyla..."

Tekrar aynanın önünde duran Hailie'ye çevirdim kafamı. Beynim, kötü anılara odaklanmaya başlamıştı yavaştan.

- Ünlü bir sevgilisi, keyifli olduğu tartışılır bir hayatı vardı. Sevgilisinin sorunları o kadar fazlaydı ki, ilgisiz bıraktı Scarlet'ı. Bir kadın ilgisiz kalırsa daima gider, tereddüt bile etmez. Scarlet'ta öyle yaptı.

Hailie aynanın karşısında duruyor, elleriyle destek alıyordu lavobodan. Benimse kaşlarım çatılıyor, daha da vurguluyordum kelimelerimi.

- Karakter olarak uzaksınız birbirinizden. Ama ikiniz de dayanamıyorsunuz hasta adamlara!

Scarlet'ın kahkahasıyla gözlerimi ayırdım Hailie'den. Parmağını dudağında gezdiriyor, sırıtmaya devam ediyordu önümde. Tıpkı tanıştığımız günlerdeki gibiydi görünüşü, hareketleri ve seksiliği...

Kapıya yaslanmış en büyük pişmanlığımdan bahsediyordum kız arkadaşıma. Belki de en güzel yanlışımdan.

- Normal bir adamdım ben Hailie. İyi niyetimi kullandı, beni aldattı, yalan söyledi ve canımı çok yaktı o.

"Ona ne yaptın!?" Dedi korkularının arasında. Gözlerimi tekrar Scarlet'a diktim.

- Yanımda istedim sadece. Bana yaptıklarının tek bedeliydi yanımda kalması. Gitti benden, onsuz kalmamak için çocuklar gibi ağladım. Her şeyi gözden çıkardım onunla uyanacağım sabahlar için.

Hailie ilk defa bu kadar dikkatli dinliyordu beni. Gözlerinden akan yaşları umursamıyordu.

- Her şeyi gözden çıkarırken, onu da çıkardığımı geç anladım ben. Zorla arabaya bindirdim. Direksiyonu yoldan saptırıyor, camı yumrukluyordu. Kabiliyetimi kaybetmemek için ittirdim onu. O gece sadece ölmemesi için oynadım.

Hailie'nin geçen her saniye tedirginliği artıyor, Lavobodan destek aldığı kolları titriyordu. Devam ettim.

- Oynayıp kaybettiğim tek oyundu bu Hailie. Süratle sürdüğüm arabadan atladı, bacağındaki hasarları umursamadan koşmaya başladı ormana. Dizi aksıyor, üzerindeki kıyafetler yavaşça kanının rengini alıyordu. Yolun ortasına bıraktım arabayı. Peşinden gittim.

"Yeter!" Diye atladı, hüngür hüngür ağlamaya başladı içini dökercesine. Tezgahtan tutunarak yere çöktü.

- Geri kalanını duymak istemiyorum ruh hastası! Jake'e iğnerek baktığını unutamıyorum. O senin için neydi? Tacizci mi, sapık mı?

Sinirle elimi ısırmaya başladım. Jake'le mi kıyaslıyordu beni!?

Susmasını bekliyor, kendini daha ne kadar zora sokacağını izliyordum canlı olarak.

- Sadece şunu bilmeni istiyorum. İğrenerek bakman gereken tek şey, şu gördüğün ayna.

Solgun bir sesle, yorgunluktan kapanmak üzere olan gözleriyle işaret etmişti aynayı. Hayır, tutmalıydım kendimi. Ona verdiğim zarar benim canımı daha çok yakıyordu.

"Senden korkmuyorum orospu çocuğu. Belki de sonum ölüm olacak ama bir canavar olduğunu yüzüne vurmaktan çekinmeyeceğim."

KilitleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin