Bölüm okunmaları kötü olmadığı halde oylar düşük :( eğer önceki bölümleri okuyup, oylamadıysanız birkaç dakika ayırmanızı rica ediyorum. Muah❤️
Nick
Sebzeleri dilimliyor, arada başımı kaldırıp Hailie'yi izliyordum. Tişörtümün altındaki porselen tenini ve hatlarının kusursuz orantısını hissettikçe gözlerimi ayırmak istemiyordum ondan.
"Bardaklar nerede?"
Gülümseyerek üst dolabı işaret ettim. Onunla kahvaltı hazırlamak bile hayallere dalmama sebep oluyordu.
Her sabah yanımda uyandığını, birlikte mutfağa girdiğimizi geçiriyordum içimden. Ah Hailie, yaşayacaklarımızın arasında bu da var mıydı?
O bardakları masaya götürürken, kızgın ateşteki tavaya bıraktım sebzeleri. Gelen ayak seslerinden yanıma döndüğünü anlayabiliyordum.
Yavaş adımlarla yaklaşıp, arkamdan sarıldı bana. Başını sırtıma yasladı.
"Her şeyde bu kadar iyi olman beni çıldırtıyor."
Sakince arkamı döndüm. Yüzümde kendimden emin bir sırıtış vardı.
"Yalan yok, çoğu konuda başarılıyım."
Gülümsediğinde gerilen kasları, gamzelerini ortaya çıkarıyordu.
"Ama şu anda yanımda olman, en büyük başarım Hailie."
Masmavi gözlerini daha da açtı. Eşi ya da benzeri yoktu onun gözlerinin. Hiçbir mavi göz, denizi böylesine hissettirmiyordu.
Aniden dudaklarımızı birleştirdi. Ben ise tek elimle ince belini sarıyor, diğeriyle de ateşi kısmaya çalışıyordum.
Sonrasında boşverip bıraktım ocağı. Kalçasını sıkarak kucağıma çıkardım onu. Bacaklarını belime sardığında, birkaç adımın ardından sertçe duvarla buluşturdum sırtını. Hafifçe inledi.
Öpüşmemiz geçen her saniye daha şiddetli hâl alıyordu. Bir o kadar da şehvetli.
Karşısında soğukkanlı kalamıyor, onu öperken kendimi kaybediyordum adeta. Bana uyum sağlamakta zorlansa da deniyordu.
Burnuma gelen yanık kokusuyla ayırdım dudaklarımızı. Hailie'de kokuyu aldığında sinsice gülmeye başlamıştı.
"Gülme!" Dedim sinirli görünmeye çalışarak. Altında saklayamadığım bir sırıtış vardı.
Onu kucağımdan indirip ocağa koştum. Ateşin başına geldiğimde ortada yiyecek bir şey kalmadığını anlamam uzun sürmemişti. Hailie'ye döndüm.
"Ee, ne yiyoruz?"
Tedirginlikle ocağa yaklaşıp yemeğe göz gezdirdi. Başını bana çevirdiğinde de gülmeye başladı tekrar.
- Sanırım seni övmemeliydim. Karşımda bir fiyasko duruyor.
"Büyük talihsizlik" dedim. "Yiyeceğin en güzel yemeği az önce kaçırdın."
Bir şey söylemeye hazırlanıyordu ki, telefonunun sesiyle irkildi. Koşar adımlarla tezgâhın arka tarafına geçip, koltuğun üzerindeki çantasını kaptı. Ben ise dirseklerimle tezgâhtan destek alıyor, Hailie'yi seyrediyordum.
Birkaç saniye çantasını kurcaladıktan sonra çıkardı telefonunu. Bıkkınlıkla cevapladı aramayı. "Efendim teyze?"
Yüzünde az önceki gülüşlerinden eser yoktu. Bir şey söylemiyor, sadece teyzesini dinliyordu.
Uzun süren sessizliği "Teyze tamam" diyerek böldü Hailie. Ne olduğunu anlamasam da az çok kestirebiliyordum.
- Eve gelmeni mi istiyor?
Gözlerini kapatıp parmaklarını saçlarından geçirdi. İçinden sabır diliyordu neredeyse.
"Gece hakkında çok soru soracak Nick. Kaldırabilir miyim bilmiyorum."
Gülümsedim. Gerçekten alkol almasından ya da eve gidemeyecek kadar kötü olmasından bahsedeceğini sanıyordu teyzesinin.
- O fotoğrafları görüp eve geldiğinde, teyzene ikimizden bahsettin mi Hailie?
"Bunun ne önemi var?" Dedi sakince. Daha da vurgulayarak tekrarladım sorumu. "Bahsettin mi?"
Gönülsüzce aşağı yukarı salladı başını. Hailie'yle tartışırken içimden hep aynı şeyi geçiriyordum. "Lütfen artık haklı çıkmayayım."
- Teyzen sana gece hakkında değil, benim hakkımda sorular soracak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kilitle
General FictionTakıntılı, sevdiği kişiyi kendine saplantı haline getiren biri, bir ilişkide nasıldır?