Hailie
Koridorda yürüyor, sıradan bir insanmışçasına şarkı mırıldanıyordu dudaklarında. Başımı yasladım dizlerime. Onu yok saymaya, unutmaya uğraştıkça varlığıyla huzursuz ediyordu beni.
Yanımda olması bile zararlıydı. Sesini duymak bile kaldırıyordu midemi.
Kapının gıcırtısıyla başımı kaldırdım dizlerimden. Aralıktan beni süzüyordu, gözlerimiz buluştuğu anda bir gülümseme yerleştirdi suratına. İçeri girdi, elindeki yiyecek paketini bıraktı önüme.
- Bir şeyler atıştır. Seni böyle görmek istemiyorum.
Nasıl görünüyordum ben? Eğer hissettiğim gibiyse berbat olmalıydım. Banyodan banyoya kendimi görüyor, gün boyu boş duvarı izliyordum sadece.
Aynaya bakmam bile bir adamın insafına kalıyordu artık.
Yanıma çöktü, nazikçe geriye aldı saçlarımı. Hemen başımı çevirdim. Bu, ondan nefret ettiğimi söylememin farklı yoluydu.
- Hailie dinle. Korktuğunu, benden iğrendiğini ve ne pahasına olursa olsun buradan gitmek istediğini biliyorum.
Biliyor muydu? Öyleyse neden evcil hayvan gibi bağlı tutuyordu beni?
- Seni uyurken ilk seyrettiğimde anladım kaybetmemem gerektiğini. Benden gitmene izin veremem, seni bulmuşken kaybedemem.
Gözlerim doluyordu, fark etmemesi için ona dönmüyordum. Gözyaşlarımın yanaklarıma uzanmaması için sıkıyordum kendimi.
Ellerimdeki bağı çözdü, göğüsüme yasladı başını. Bana dokunduğu her an, kalp ritmim delicesine hızlanıyordu.
"Başımı okşa."
Duyduğum sözle afalladım. Sonra da dediğini yaptım hemen. Olabildiğince yumuşak gezdiriyordum parmaklarımı başında.
Sessiz olmaya çalışsam da, saklayamıyordum gözyaşlarımı. Fakat Nick fark edemeyecek kadar huzurluydu göğüsümde.
Kolunu sardı belime. Geçen her dakika daha da yerleşiyordu üzerime. Rahatsız olmaması için nefes alışverişimi kendim yönetmeye başlamıştım.
Başını gömdü boynuma. Nefesini bu kadar yakından hissetmek korkularımı arttırıyordu. Öpmeye başladı, sımsıkı kapattım gözlerimi.
"Nick, lütfen."
Durmuyor, devam ediyordu öpmeye. Daha yüksek sesle tekrarladım.
"Nick, lütfen!"
Geriye çekildiğinde tuttuğum nefesimi serbest bıraktım. Gözlerimi ayırmadım ondan. O da aynını yaptı, sonra da kalktı ayağa.
"Beni isteyeceğin zamana kadar bekleyeceğim."
Duyduklarım yüzünden ağlamaya, kahkaha atmaya başladım. Vazgeçmediği bu ısrarı deliye çevirmişti beni. Sinirlerim boşalıyor, yavaş yavaş kaybediyordum davranışlarım üzerindeki irademi.
- Seni isteyeceğim zamana kadar bekleyecek misin? Seni istemeyeceğim Nick. Hemde hiçbir zaman.
Vurgulayarak konuşuyordum karşısında. Bir yandan da dalga geçiyordum. Kahkahalarımı durduramıyor, tahrik etmeye oynuyordum sadece.
- Hayatını umutsuzca bir kızın peşinde, seni istemesini bekleyerek mi geçireceksin!?
Gözlerimi kırpıştırarak konuşuyor, sinirimi ve gülmelerimi alıkoymuyordum hiç. Benimkinin aksine istifini bozmuyordu.
Yerden kaldırdı beni. Debeleniyor, kurtulmak istiyordum ondan. Tekmeler savurup çığlık atmak dışında hiçbir şey gelmiyordu elimden.
Beni yatağa yatırdı. Sertçe asılıyordu koluma. Direniyor, olabildiği kadar sınıyordum sabrını.
Sonra ise teslim ettim kendimi. Bir eliyle beni yönetirken, diğeriyle başucundaki çekmeceyi kurcalamaya başladı.
O kadar güçsüz ve çaresizdim ki, tek eline bile karşı koyamadım. Çekmeceden çıkardığı kelepçeyi gördüğüm gibi son gücümle debelenmeye başladım yatakta.
Kelepçeyi önce yatak başlığına, sonra da koluma geçirdi sakince. Ağlıyor, bırakması için yalvarıyordum. Oralı bile değildi.
Aşağılarcasına baktı yüzüme. Elindeki anahtarı camdan dışarı fırlattı. Çıkıp gitti odadan.
Kolumu çekiştiriyor, bileğimi morartana kadar asılıyordum kelepçeye. Kimsenin duymayacağını bilsem de, yardım istiyordum bağırarak.
Yatak başlığına hasar vermeye çalışıyordum elimi boşa çıkarmak için. Olmuyordu, sağlamdı başlık.
Diğer elimle gözlerimi sildim, teselli etmeye çalıştım kendimi çaresizce.
Ağlamak beni yalnızca güçsüzleştiriyor, mantıklı düşünmemi engelliyordu. Elimden geldiği kadar sakin olacaktım artık. Kurtulacaktım bu ruh hastasından!
Duvarların ardından gelen seslerle duraksadım. Kolumu hareket ettirmeyi bırakıp sese odaklandım sadece.
Sesler yan daireden geliyordu. Jenna tatilden dönmüş müydü?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kilitle
General FictionTakıntılı, sevdiği kişiyi kendine saplantı haline getiren biri, bir ilişkide nasıldır?