13. Bölüm | Yeniden Hissetmek

3K 100 25
                                    

Nick

   Sonunda çıkmıştı okuldan. Kalabalığın arasında onu seçmek, hiç de zor değildi. Herbir ayrıntısıyla sıyrılıyordu diğerlerinden çünkü.

Rüzgarla uçuşan saçlarını düzelterek kulağının arkasına aldı. Elini boynunda gezdirirken gülümsüyor, yanındaki kızı dinliyordu. Güzelliği, metrelerce uzaktan bile çarpıyordu yüzüme.

Arkasından bir çocuğun yaklaşmasıyla doğruldum araba koltuğundan. Kimdi bu? Kumral saçlı, uzun boylu ve tüm hayatını spor salonunda geçirdiği belli olan biriydi bu çocuk. Hailie ona sarıldığında, arabadan çıkıp çocuğun ağzının üzerine bir tane indirmemek için zor tutuyordum kendimi.

Birlikte yürüyorlardı. Konuşuyorlar, Hailie heyecanla bir şeyler anlatıyordu ona. Sanki bir gün önce aniden önüne çıkmamışım gibi görünüyordu, sanki beni hiç tanımamış gibi...

Ben onu aklımdan çıkaramazken, onun hayatına devam etmesi haksızlık değil miydi?

Çok geçmeden kız, ikisiyle de vedalaşıp ayırdı yolları. Şimdi daha da sinirliydim ben. Baş başa kalmışlardı. Hailie ne anlatıyordun sen? Ve bu çocuk neye gülüyordu böyle!?

Bir ara sokağa girerek yürümeye devam ettiler. Her fırsatta Hailie'ye yanaşmaya çalışıyordu bu orospu çocuğu. Omzuna dokunuyor, zoraki gülüyor ve çeşitli bahanelerle belini sarıyordu onun. Belki de tam fırsatımdı. Arabadan inip ağzını yüzünü birbirine katmalıydım onun.

Ama bunu yaptığımda, Hailie'nin bana tekrar dönmesi yüzde birden de düşük bir ihtimal olurdu.

Nihayet vedalaştı Hailie'yle. Sarılıp öptü yanağından. Hayır, sakin olmak zorundaydım. Yapacağım en küçük hata, beni bir defa daha görmek istememesine sebep olacaktı.

Belki de kendimi kandırıyordum, beni zaten görmek istemiyordu.

Dayanamıyordum artık. Son kez konuşmak istiyordum onunla. Boş bulduğum ilk yere park edip, indim arabadan. Koşar adımlarla yanına gittim Hailie'nin. Kolunu çektiğim gibi panikle döndü arkasını.

- Nick!?

Beni görmeyi beklemiyordu. Kolunu kurtarmaya çalışıyordu elimden.

- Bırak kolumu! Bırakmazsan birilerini toplayacağım başımıza!

Ben ne yapıyordum? Yaşadığım duygunun sözlükte karşılığı neydi? Sevdiğim kadını takip ediyor, benimle kalması için zorluyordum onu. Kendimi tanıyamıyordum ben artık!

Aniden bıraktım kolunu. Ondan kaçmasını, çeşitli hakaretler etmesini beklesem de gitmedi yanımdan.

- Beni takip edebilmek için okuldan çıkmamı mı bekledin?

Düşünceliydim, bu hareketler Hailie'den önceki Nick'ten çok uzaktı. Ben böyle bir adam değildim eskiden.

- Arabanı nereye park ettin? Konuşmak istiyorum biraz.

Şaşkınlığımı gizleyemedim suratımdan. Konuşmak istiyordu benimle. Kaşlarımla arabayı işaret ettim.

Kapıyı kendine çekerek atladı arabaya. Ben ise direksiyonu sallamaya başladım. Şehirden ve gürültüden uzak, rahatça konuşabileceğimiz bir yere...

Başını cama yaslamıştı Hailie. Yolu izliyordu, yüzündeki düşünceli ifade son bulmuyordu bir türlü. Arada dönüp benim yüzüme bakıyor, bir şey söylemeden tekrar dönüyordu önüne. Normalin aksine, onu çözmek o anda çok zordu.

Telefonunun çalmasıyla irkildi. Benim ise gözümde ilk tanıştığımız gün canlanıyordu istemeden. O ana tekrar dönebilmek için çoğu şeyden vazgeçebilirdim ben.

Telefonu açtı. "Efendim Teyze?" Dedi soğuk bir sesle. Teyzesinin söylediklerini duyamasam da, Hailie'nin cevaplarından tahmin edebiliyordum bunu.

- Eve geç döneceğim, merak etme beni.

Yüzünde buruk bir gülümseme oluştu. Aynadan görebiliyordum o gülümsemeyi.

- Sen de dikkat et kendine. Benimle vedalaşmadan da sakın dönme evine.

Telefonu kapatıp çantasına sokuşturdu. Camı araladı, rüzgarla uçuşan saçlarının kokusunu burnumda hissediyordum. Çok özlemiştim bu kokuyu.

Yirmi yada yirmibeş dakika sonra varmıştım hedefe. Tüm şehrin ayağımızın altında olduğu, yüksekte ve herkesten uzak bir yerdi burası. Hailie ise indi arabadan. Kaputa yaslanıp, manzarayı izlemeye başladı. Yanına ilerledim.

Hava yavaşça kararmaya başlıyor, rüzgar artıyordu. Üşüdüğünü fark ettiğimde, arabadanın arka koltuğundaki kapüşonlumu kaptım hemen. Sırtına bıraktım.

Gözünü manzaradan ayırıp, benimle buluşturmuştu sonunda. Gözlerinin güzelliği içimi titretiyordu. Konuşmaya hazırlandığını fark ediyordum, sonra da ağzından kelimeler dökülmeye başladı. "Nick bunu neden yapıyorsun?"

Anlamsızca baktım yüzüne. Devam etmesini bekledim. Neyi neden yapıyordum ben!?

- Yanımda olman, bir anda her yerden çıkabileceğini hissetmem seni unutmamı zorlaştırıyor Nick.

"O zaman unutma" dedim. Daha da yaklaştım ona. Havanın şiddetli estiği her an, kapüşonluma daha da sarılıyordu.

- Neden birbirimizden bu kadar hoşlanırken, durumu zorlaştırmak için her şeyi yapıyorsun Hailie? Neden sadece denemiyoruz? Neden iyi şeyler olması için çabalamak yerine kaçıyorsun sen?

Tişörtümden çekti beni. Dudağımı öpüyor, her saniye daha da şiddetlendiriyordu öpüşmeyi. Saçlarından kavradım onu. Diğer elimle kucaklayarak kaputa oturttum. Bacaklarını belime sarıyor, elini ensemde gezdiriyordu.

Yeniden dudaklarını hissedebiliyor, kokusunu yakından duyuyor ve dokunabiliyordum ona.

KilitleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin