Hoşgeldiniz..
Satır arası yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyor olacağım 🦋
İyi okumalar..
Bir yüzük sizi sonsuza kadar birine ait kılabilirdi. Bu aitlik, sahip olmak değil. Çok daha ötesi, çok daha özeli. Sevgi ve tutkunun ileri boyutu. Bazense hastalıklı...
Birinin her hareketi size özel olsun istemek, bencillik mi hastalıklı bir duygu mu ? İsteyen istediğini diyebilir herkese göre bu tanımlar değişir. Hem duyguları kalıplara sokmak niye.. Başlarda Karan'ın bana bu yaklaşımları ürkütücü ve hastalıklı gelirdi. Güzel bir gülümseme yüzümde peydah olduğunda bunu sadece kendisi görmek istiyordu. Beni kimsenin göremeyeceği yerlerde saklamak istiyordu. Şimdiyse benim onu anlamam ve her hareketinin bana özel olmasını istemem çok sevmekten mi ? Başladığımız ilişki zamanla birbirimize olan bağlılığımızı ilerletti. Ve şimdi parmağımızda ki yüzükler ile kalbimize uzanan bir damarla düğümledik kalplerimizi. Giderek birbirine benzeyen bir çift olup çıkmıştık. Bundan şikâyetçi olmayan ben son derece memnun olan Karandı. Alınlarımızda bir ürün belgesi barkodları olsaydı eğer onun barkodu okutulduğunda benim bilgilerim çıkardı. Benim barkodumda ise onun...
Şimdi parmağımda ki yüzükle oynarken, yüzüğün iç kısmında ki ismi tenime sürtüyordu. Bu düşünce dahi içimi ısıtıyordu. "Nişanlandığın gerçeği tuhaf hissettiriyor biraz buruk içim ama yanlış ama çok da mutluyum." dedi Elif içkisini yudumlarken.
Karan'ın nişandan sonra hep birlikte eğlenelim diye hazırlattığı evdeydik. "Bana bile tuhaf geliyorken sana gelmesi çok normal. Biraz hızlı oldu sana bahsetmiştim her şey okul bittikten sonra olsun istiyordum ama söz konusu ben olunca söz geçiremediğim bir adamım var." dedim bende.
"Mutlusun bunu görebiliyorum gözlerinin içi gülüyor." dedi yoğun bakışları üzerimdeydi Elifin ama ben ona bakmıyor ilerde toplanıp yuvarlak oluşturan beylerin ettiği sohbete dalmış Karan'a bakıyordum. Onu o farkında değilken izlemek çok hoşuma gidiyordu. Küçük bir kızın çok uğraşarak yaptığı resmi annesine gösterirken ki ifadesi, işten geç gelen babasının kendisini yatağına taşısın diye salonda bir koltukta uyuyor numarası yaparken gerçekçi olmaya çalışan ama yaptığı muzurluk içinde dudakları titreyen o kız çocuğu gibi duygular içine giriyordum. Hem onu izlerken o güzel gözlerini bana çevirsin istiyordum hem de izlerken yakalanmaktan çekiniyordum.
Çünkü sonrasında mutlaka beni utandıracak bir şeyler yapıyordu.
"Siz pek yan yana gelmediniz. Gözümden kaçtı sanma nerde anaokuluna keklerle gelen Arda nerede bu Arda." dedim Elife dönerek. Konu dağılsın istedim.
"Evet. Pek yan yana gelmedik. O yanıma gelerek bir atakta bulunana kadar da bu böyle devam edecek." dedi saçlarını omuzlarının arkasına atarak. "Bir şey mi oldu neden öyle söyledin ?" dedim kaşlarımı çatarak."Hayır bir şey olmadı ama anaokula geldiği günün üstünden kaç gün geçti. Sonuçta sürekli konuşan insanlar değiliz. Bu süreçte hayatına biri girmiş olabilir, biriyle konuşuyor olabilir.. Hiç kendimi öne atamam, önce o gelsin. Sonuçta böyle bir durum olursa kendimi rezil edemem." dedi. Ciddi miydi bu ? Biraz yüzüne baktıktan sonra ciddi olduğuna karar verdim. Bu kadar ayrıntılı düşünmesi, kendini düşünmesi... "Zorsun Elif zor." dedim uzatarak. O ise bunu pek umursamadı.
Yanımıza gelen Anılla, Arda konusunu kapattık zira kendisinin Ardayla pek güzel bir geçmişi yoktu ve çaktırmasada hem Karandan hem Ardadan korktuğunu biliyordum. "İş konuşuyor bunlar ne kadar banel." dedi yüzünü buruşturarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERCESTE
Teen FictionKaran Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey vardı. Onu alarak buz tutmuş kalbinin en güzel köşesine saklamak, gülümsemesiyle çıkan güneşte ısınm...