Hoşgeldiniz.
Yorum yapmayı ve yıldıza basmayı unutmayın. İyi okumalar
"Geldim güzelim." Karan'ın telefonun diğer ucundan gelen sesten sonra dışarıda kıyamet kopmaya başladı ama üzerimize yağan kurşunlar azalmıştı. Muhtemelen silahların yönleri ikiye ayrıldı bir kısmı bize bir kısmı Karanlara sıkıyordu.
Kafamı arkamda ki masaya atıp rahat bir nefes aldım. Karan geldi diye bu kadar rahatladığımada kızdım sonra.
Ateş kolumdan çekip "devam hadi burada kalamayız." dedi. Şimdi kendimizi çaprazımızda ki koridora atmak daha kolaydı.
Masanın diğer tarafında dizlerimin üzerinde giderken duraksadım. "Uygar geldi." dedim sesi dinleyerek. "Nerden anladın ?" dedi Ateş kafasını tam bana çevirmesede dinlediğini belirterek eğdi başını. "Ağır silah sesini duymuyor musun ? Bu kadar ağır silahla böyle seri kurşun yağdıracak başka birini tanımıyorum." dedim. Ki daha sonra Uygar beni destekler gibi sesini duyurdu "ha amına koyduğum ne oldu ? Oraya geçtin de ne oldu ? Saklandın mı sen şimdi ?"
Yine biri Uygardan nasibini alıyordu.
Ateş sırıtarak başını iki yana sallarken ilerlemeye devam etti bende arkasından. Gülsündü tabi şimdi ben birazdan içinden geçeceğim onun haberi yok.
Koridora kendimizi atacağımız sırada Alpaslan geldi. Beni önüne alıp koridora soktu. "İyi misin ?" dedim ona dönerek. O da beni baştan aşağı süzüyor, herhangi bir sıkıntı olup olmadığına bakıyordu. "Ben iyiyim." dedi beni ensemden tutup göğsüne bastı. "Sende iyisin." dedi bunu daha çok kendine söyler gibiydi.
"Sivasspor da sıkıntı var mı ?" dedi Ateş, Celasunu kastederek. Silahını ileriye doğrultmuş arada sıkıyordu. "Yok.." dedi Alpaslan tuhaf bir ifadeyle. "İkimizde de hiçbir şey yok." dedi. Bu durumdan mutlu gibi değildi.
"Alpaslan ?" dedim kolundan tutarak.
"Bunlar bizi öldürmek için sıkmıyor." dedi. Ateş de bakışlarını bize çevirdi "Celasunla ben direkt açık hedef halindeydik. Yakın koruma olduğumuz belli. Bizi direkt öldürebilirlerdi." dedi.
Ateşle kısaca bakıştıktan sonra sesler kesildi.Hemen ardından Karan'ın gür sesi inletti mekanı "Hale !"
Alpaslanın yanında geçip koridordan çıkana kadar tekrar bağırdı. "Hale !"
Patlama anasını satayım buradayım.Koridordan çıkıp kendimi gösterdiğimde sert bir soluk bıraktı. Kısa bir an gözlerini yumdu. "İyi misin ?" dedi bana doğru gelerek. Aramızda ki mesafeyi aşıp tam karşıma geldiğinde sarılmak için kollarını açmıştı ki geri çekildim.
Bakışları kısaca üstümü süzdükten sonra iyi olduğumu görmüş isyanını dile getirmişti "başa mı döndük tekrar ?" dedi.
"Başa ?" dedim kaşlarımı havalandırıp başımı eğerek. "En başa mı döndük tekrar." dedi aramızda ki kapatmasına izin vermediğim mesafeyi kast ederek. "En başa dönmüş olsaydık parmaklarımızda yüzük..." dedim bakışlarım artık orada olmayan alyansın yerine kaydı. "Bizde karı koca olurduk Karan." dedim.Karan'ın da bakışları benim gibi parmaklarıma kaydı. Üç yüzüğüm vardı onun tarafından bana bir yemin ve bağla bahşedilen, şimdi yerlerinde yeller esiyordu.
İnsan yüzük takmayı özler miydi ? Ben o altı ay boyunca boş parmaklarımı gördükçe ağlamamı ömrüm boyunca unutmam mesela.
"Senin yüzüklerin nerede ?" diye sordu Karan. Bunu çok normal bir zamandaymışız gibi sanki az önce içinde olduğum mekan taranmamış, biz hiç ayrılmamışız da ben yüzüklerimi takmayı unutmuşum gibi bir dargınlıkla sordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERCESTE
Teen FictionKaran Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey vardı. Onu alarak buz tutmuş kalbinin en güzel köşesine saklamak, gülümsemesiyle çıkan güneşte ısınm...