Hoşgeldiniz. Oy verdiysek iyi okumalar ♕
"Selam yine ben geldim."
Soğuk toprağa çöktüm hiç üstümün başımın batacağını umursamadan. Ellerim toprağın üzerinde kaydı. Üşüyor mu acaba ? Çok soğuktu çünkü toprak. Gecenin bir yarısı anca gelebilmiştim. "Böyle... Nasıl desem kirli bir iş yaptıktan sonra yanına gelmek tuhaf hissettirdi. Genelde siz işinizi halleder eve dönerdiniz. Ben evde sizi beklerdim." dedim hala toprağını severken.
Onun toprağını sevmek saçını sevmek gibi olmuştu benim için artık.
"Sen hayatta olsaydın..." sertçe yutkundum. "Olsaydın belki yine aynısı olacaktı. Siz üçünüz bir şeyler karıştıracaktınız benden gizli. Geç saatte eve gelecektiniz bana yine hiçbir şey anlatmadan."
Gözlerim eski bir anıya daldın. Zihnim benden izinsiz tekrar gösterdi o anları bana.
Bekleye bekleye ağaç olduğum yüreğim de ince bir sızıyla pencereyle telefonum arasında mekik dokumuştum.
Saatler önce attığı mesajı okudum bir kez daha.
Karan: Söz uzun sürmeyecek uykun gelmeden ben geleceğim yavrum. Sonra seni kollarımın arasına alıp odamıza götüreceğim. Koynumda, dağılan saçlarınla en güzel uykularından birine yatıracağım seni yine.
Yalancı. Uykum geldi ama sen gelmedim. Hemde kaçıncı uykumun gelişi. Saat ikiyi biraz geçerken bahçenin ağır kapısını açtı Tahsin. İki arabanın ışığı bahçeyi aydınlatırken anca rahat bir nefes alabildim.
Pencereden çekilip kapıya gittim. Ama açmadan ellerim belimde dikildim. Normalden çok daha yavaş anahtar deliğe girdi. Aklınca ses çıkartmayacak sessizce eve girecek. Sonra odamıza girip üstünü değişecek, yatağa yanıma girdiğinde bana saatin daha erken olduğu yalanını söyleyecek.
"Çenen kopsun Yaman bir sus !" dediğini duydum kapının diğer tarafından.
"Ya yengem uyumamıştır ki o fırçayı yiyeceğiz. Kaçınılmaz yani." dedi Yaman.
"Işıklar kapalı." dedi Uygar bu sefer.
"Karda yürür izini belli etmez o." derken Yaman birden sertçe açtım kapıyı.
Ortada Karan, iki yanında Yaman ve Uygar saz arkadaşları gibi dikiliyorlardı. "Aha basıldık."
Karan kapıyı açmak için uzattığı eli havada kalınca yavaşça indirip doğruldu. "Güzeller güzelim." dedi beni baştan aşağıya süzerken "kes şovu." dedim.
"Reis kızmış."
"Saat kaç Karan ?" dedim bakışlarım tamamen ondayken. "Bakayım." dedi elini cebine atarken.
"Bak tabi bak. Hazır saate bakıyorken seni kaç kez aramışım onada bak." dedim. "Dur ben söyleyeyim saat ikiye geliyor ve ben seni tam 26 kez aradım." dedim.
"Güzelim işim uzadı..." elimi kaldırıp susturdum. Yamana dönerek "ya sana ne demeli senide defalarca aradım." dedim. O da hemen cebinden telefonunu çıkartıp baktı. "Benide 36 kez aramışsın yenge." dedi.
Karan tamamen konudan bağımsız "niye onu benden daha fazla aradın ?" diye yükseldi. Aynı anda Uygar da "çok merak ediyorum ya beni kaç kere aradın acaba." diye telefonunu çıkardı.
Hayal kırıklığı ile "2 mi ?!" dedi. "Sadece 2 kez mi ? Birde mesaj var." dedi. "Ha şey ya seni yanlışlıkla aradım Uygar." derken anlık yüzüme tripli bir ifadeyle baktı. Tekrar telefona dönerek "mesaj da ne yazdın acaba iyi misin Uygar falandır herhalde..." derken ikinci kez hayal kırıklığıyla mesaji sesli okudu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERCESTE
Genç KurguKaran Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey vardı. Onu alarak buz tutmuş kalbinin en güzel köşesine saklamak, gülümsemesiyle çıkan güneşte ısınm...