Araba bahçede biraz daha ilerledikten
sonra tam kapının önünde ki merdivenlerde durdu. O kadar büyük bir evi vardı ki ev demek doğru olmazdı sanırım.Burdan gördüğüm kadarıyla çok geniş bir bahçesi, dış kapıdan evin kapısına kadar taşlı bir yol ve ortadaki büyük süs havuzu evi dışarıdan oldukça lüks gösteriyordu.
Biraz ileride bir garaj ve yan yana iki tane müştemilat olduğunu düşündüğüm kalma yerleri vardı. Sol tarafta biraz daha uzakta ise bir basketbol sahası vardı.
Burası resmen HAZNEDAROĞLU Krallığıydı.
Arabadan indikten hemen sonra Karan yanıma geldi ve elini belime yerleştirdi. Karan yanıma gelince evin ön kısmını inceleyemeyi bırakmıştım ama dikkatimi çeken bir şey daha vardı ki bahçede takım elbiseli bir çok adam vardı ve hepsi özenle etrafa yerleştirilmiş gibi dağılmışlardı.
"Sen tek mi yaşıyorsun?" bu soruyu sormaktan kendimi alıkoyamadım çünkü bu ev fazla büyüktü mutlaka birileri daha vardır diye düşünüyorum.
"Evet sadece ben. Nigar sultan sabah gelir gece gider bazen kalır onun dışında kimse kalmıyor."
"Anladım." kapıya yaklaşmamızla birden açılmıştı. Yaşlı, nur yüzlü, gülen bir kadın belirmişti.
"Karan bey oğlum hoşgeldin, sende hoşgeldin kızım." kadın çok sıcak içten davranıyordu.
"Merhaba hoşbulduk." samimi olduğuna inandığım bir gülümsemeyle karşılık verdim ve içeriye girdik.
Karan yüzüme bakıyor tepkilerimi inceliyordu sanki. Ona bakıp tebessüm ederek kadına döndüm.
"Siz buyrun içeriye geçin sofra birazdan hazır olur. İstediğin bir şey var mı güzel kızım hemen yaparım ben." Ama ben böyle mahçup oluyorum.
"Hayır hayır lütfen zahmet etmeyin mis gibi kokular geliyor zaten. Siz ne hazırladıysanız ben onu yerim."
"Maşallah sana." demesi üzerine tebessüm etmiştim kadının tatlı telaşı belli oluyordu.
"Karan oğlumun böyle misafiri gelmez pek sen ilksin banada geç haber verdi siz oturun,birazdan hazır yemekler."Yaşlı kadın yanımızdan ayrılıp mutfak olduğunu düşündüğüm yere girdi.
"Kadın telaşlanmış zahmete girmeseydi keşke söyleseydin."
"Hale ben ne dersem diyeyim o yine böyle telaşlanıcaktı çünkü sen bu eve yemeğe gelen ilk insansın."
"Hadi gel bahçede oturabiliriz istersen."
"Olur." onun yönlendirmesiyle yürümeye başladık.
İlk misafiri ben miydim gerçekten. Karan HAZNEDAROĞLU'nun çalışma stilini örnek alırken halkında çok haber okudum sevgilileriyle ilgili bir çok haber vardı ama ben onları hep geçmiştim sadece yazılarını okumuştum. Bu yüzden adamı başta tanımadım bile. Evini yeni mi aldı acaba o yüzden mi ilk misafiri bendim.
Salona girdiğimizde siyah tonları hakimdi ama asla boğucu bir ortam yoktu. Her şey oldukça lüks ve muntazam bir şekilde yerleştirilmişti.
Orta sehpada bir kaç obje ve büyük bir küllük, siyah deri ve kadife koltuklar,büyük bir televizyon duvarlarda birkaç tablo ve daha birkaç detayla güzel bir salondu. Salondan geçerek bahçeye çıktık. Bahçe mobilyalarıyla dizayn edilmiş çiçek ve ağaçlarla çevrili güzel bir alandı. Hasır ikili koltuğa oturduğumda oda yanıma geçti.
"Bu taraftaki bahçe biraz daha küçük birazdan masaya geçecez diye buraya oturttum seni. Yemekten sonra sende istersen etrafı dolaşırız."
"Olur, gerçekten büyük bir evin varmış. Neden kimse gelmiyor"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERCESTE
Teen FictionKaran Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey vardı. Onu alarak buz tutmuş kalbinin en güzel köşesine saklamak, gülümsemesiyle çıkan güneşte ısınm...