Hoşgeldiniz.
Oy verdiysek eğer satır arası yorumlarda buluşalım.
İyi okumalar.
Dakikaların saate döndüğü anda biz zaman durmuş gibi öylece karşılıklı koltuklarda oturuyor, birbirimizin yüzüne bile bakmıyorken kendi iç hesaplaşmamızı yapıyorduk sanırım. Zamanın durmasını istediğim çok an olmuştu, tamam bu anda kalalım dediğim... Ama hiçbirinde zaman durmamış biz o güzel anlarıda diğer anılarımız gibi kaybetmiştik. Şimdi hiç de zamanın durmasını istemediğim bir ana Karanla sıkışıp kalmış gibi hissediyordum. Dışarıda volta atan korumaların bile sesleri çıkmıyordu. Arada sırada kendi kendine türkü mırıldanan Celasunu bile duymuyordum.
Karan bu kadar gözümün döneceğine inanmamıştı.
Ve sırf bu yüzden ölebilirdi.
Bu düşünce mi göğsümü deliveriyordu yoksa Ahuyu oradan kurtarmayacağımı öğrendiğinde ki bakışları mı karar veremiyordum.
Zaten neden hala üzerimde böyle bir tesiri vardı onuda bilmiyorum. Dünyanın öteki ucuna da gitsem sanki Karanı derimin altında hissedecekmişim gibi geliyordu.
Ondan kaçamamak, her yerde olması, böylesine tenime işlemiş olması sinirlerimi bozuyor beni yıpratıyordu.Zil çalınca titredim. Beynim bana sunduğu düşüncelere darbe yiyince gözlerim karardı ama çabuk toparladım. Karan uzun bir süre sonra yüzüme baktı. Soru soran bir bakıştı bu. "Yemek söylemiştim o gelmiştir." dedim. Ayağa kalkarken midemde benimle beraber kalkmıştı resmen. Karnımın gurultusuyla kapıya ilerledim. Celasun elinde teslim aldığı yemeği atarlı giderli bir tavırla avcuma bıraktı. Karan'ın burada olmasını sevmiyordu.
"Celasun..." dedim göz devirerek. Kapıyı kapattığımda yemeği salonda ki orta masaya bıraktım. Karanla ikimizin önüne. Ve şu soruyu sormaktan kendimi alıkoyamadım. "Aç mısın ?"
Hayır de, hayır de... "Evet." dedi.
"Tamam ikimize koyup geliyorum şunları." dediğimde kafasını salladı sadece.
Yemek torbasını alıp mutfağa geçtim. Tezgaha koyduğum torbadan sipariş ettiğim menüyü çıkardım. Dumanı üstünde olan yemekleri ikiye bölüp Karanla ikimize tabak hazırladım. Dolapta havuç ve rus salatası vardı. Son anda onlar aklıma gelince tabakları kenara bırakıp iki tane salata tabağı indirirken Karan mutfağa geldi.
Zaten garip bir durumun içindeydik ve artık hep hamlelerimi, hareketlerimi düşünmekten bıkmış olduğum için hiç tepki vermedim. "Bende sana seslenecektim ne içmek istersin ?" dedim. Bakışlarımı üzerinde çok tutmayıp buz dolabına yöneldim salataları çıkarmak için. Göz ucuyla gördüğüm kadarıyla Karan kollarının düğmelerini açmış gömleğinin dirseklerine doğru katlıyordu. Yangından mal kaçırır gibi gözlerimi kaçırıp buzdolabına diktim.
"Sert bir şeyler." dedi Karan gömleğiyle uğraşmayı bıraktığında. Salataları tabaklara koyarken durup yüzüne baktım. "Sert bir şeyler ? Bu yemeğin yanında ?" dedim tabaklarımızı işaret ederek.
Karan bir tabaklara baktı bir bana. "Haklısın sanırım. Ama bugün çok gerildim sert bir şeyler iyi giderdi." dedi sonra elini savurup "tatlıya sert bir şeyler içerim o zaman." deyince ben bu sefer ona döndüm. "Ama ben tatlı söylememiştim." dedim.
Bizim evd.. yani onun evinde hep yemekten sonra tatlı yerdik yani genelde ben yerdim. Karan bu yüzden öyle söyledi muhtemelen ama tatlı söylememiştim ben.
"Tamam yemeği yedikten sonra yaparız hızlıca bir şeyler." dedi. Tam itiraz edecektim ama bu sefer de Karan hızla bakışlarını kaçırıp buzdolabına döndü. Sırıtarak bir cam sürahi çıkardı. "Bunları hala içiyor musun ?" dedi. Toz aromalı içecekler içiyordum çay içmediğim için kahvaltının yanında. Bu toz içecekleri soğukta, sıcakta içebiliyordum. Karan buna eskiden de gülerdi küçük çocuk gibisin diye şimdide sırıtarak sürahime bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERCESTE
Teen FictionKaran Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey vardı. Onu alarak buz tutmuş kalbinin en güzel köşesine saklamak, gülümsemesiyle çıkan güneşte ısınm...