Hoşgeldiniz.
Uzun bir bölüm oldu oy ve yorumlarınızı bekliyorum. Unutmayın yorumlarınızı okudukça yeni bölüm yazmaya daha da çok hevesleniyorum ✨
İyi okumalar.
Ellerimde kan vardı. Dizlerimde yaralar vardı. Ama ellerimde ki kan dizlerimde ki yaralardan değildi.
Benim miydi bu kan yoksa ablamın mı bilmediğim bir zaman dilimindeydim. Ellerime odaklandıkça gaza daha çok bastım. Spor araba altımda kükredi ve ileri atıldı.
Siren seslerinin bize yakınlaştığı sırada ablam bir parça nefes için çırpınırken ona ilk kez abla diye seslenmemle gözlerini daha çok açtı, kollarımı daha sıkı tuttu. Benim ablam benim kollarımda gitmemek için çırpındı.
Yanağımdan akan yaşları ellerimin tersiyle silip sertçe burnumu çektim. "Kendine gel Hale, toparlan." dedim direksiyonu elimin altında daha iyi kavrarken "hedefin tam önünde."
Ablam kollarımın arasında savaş verirken yükselen siren sesleriyle Panter ve yeni oyuncağının karşı çatıdan çekildiklerini görmüştüm. O kadar rahat, o kadar yavaş terk ediyorlardı ki orayı... Yerde Karanın bana uzattığı silaha baktığımı ve sonra ablamı alnından öptüğümü hatırlıyorum. "Hastanede görüşürüz."
Onu yavaşça yere bırakırken alt kattan birilerinin içeriye girdiğini duyuyordum. Hızla toparlanıp başından beri oradan aşağıya inmeyi düşündüğümüz merdivenlere yöneldim. Cam kırıkları ayaklarımın altında çatırdadı. Aşağıya indiğimde Handenin buraya geldiği spor arabaya atladım. Yanında olması gereken adamında nerede olduğu kayıptı.
Diğer bir eksik ise Alpaslandı.
Ne yukarı çıkmış ne sonradan gelmişti. Sesini dahi bir daha duymamıştım. Beni orada bırakıp gitmeyeceğini biliyordum fakat bu da demek oluyordu ki Alpaslan aşağıda bir yerde kaldı ya vuruldu ya da... yangının içinde... sinirle direksiyona yumruk attım.
Kendimi bugünkü kadar köşeye sıkışmış hissettiğim başka bir gün olmamıştı sanırım.
Şimdi önümde ki arabada bana izlerini kaybettirmeye çalışan Panterin arabasına kilitlenmiş durumdaydım. Kimseyi beklememiştim. Ne Karanı ne Yamanı ne de Uygarı. Kasıtlı bir şey değildi bu aslında. Kendimi avına kilitleyen bir avcı gibi hissediyordum. Tek düşündüğüm kalan mermilerimi ikisinin beynine boşaltmaktı. Hepsi bu.
Yazardan
"Eee nereye gitti ?"diye etrafına bakınan Uygar her bir noktayı dikkatle süzüyordu. Binanın içinden Karan çıktığında etrafa bakmadı bile. "Panterin peşinden gitti." dedi sadece ve arabasına yöneldi.
O sırada Halenin konumuna yani eski konumuna masa üyeleri birer birer akın etti. En önde Ateş arkasında Barkın Giray ve paralı askeri, diğer üyeler...
Hepsinin bakışlarında bir korku geçti. Önce yanan, bazı yerleri yıkılan binaya baktıklarında ne düşüneceklerini bilemediler. Mekanın Karan tarafından yıkılan noktalarında, bazı yerlerde hala duman tütüyordu.
Ateş, Karana doğru bir adım attığında Barkın etrafı inceliyor, gözleriyle Haleyi arıyordu. Burada neler döndüğünü anlamak onlar için epey zordu.
"Nerede ?" dedi Ateş panikle. Gözleri bir an Karanın arabasının içine kaydı ama Hale orada da değildi. Daha Karan cevap veremeden mekandan sedye üzerinde Hande çıkarıldı. Ateş bu sefer panikle birkaç adım ona attı ama gördüğü kanla devam edemedi, olduğu yere çakıldı kaldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERCESTE
Teen FictionKaran Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey vardı. Onu alarak buz tutmuş kalbinin en güzel köşesine saklamak, gülümsemesiyle çıkan güneşte ısınm...