Yazarın Ağzından;
Gerçeklerin bıraktığı ateş etrafı küle çevireli üç gün oluyordu. Kiminin kalbinden vurmuştu bu ateş, kiminin soluğundan, kimininde her ikisinden de. Acı vücutlarını sarıyordu her gün biraz daha. Tüm uğraşlar, aşklar ve yeminler gerçeklerin yanında hiçbir şey ifade etmiyordu.
Genç adam yıkılmıştı adeta. Kalbi eskisi gibi perde arkalarına saklanmış ve gerçek sahibini unutmuştu. Acısı onu kötüden de kötü yapmıştı. Yürüyen bir ateş olmuştu. He adımı bir yangındı. Her bakışı hatta nefes alışı.
Galiba acı çekenlerin ortak hissiydi bencillik. Canı acıyan herkes acıtmak istemez miydi? Harry çok acıtmak istiyordu. Gülen hatta nefes alan birini ne zaman görse içinde iki zıt duygu savaşıyordu. Bir gün kaybetmekten korktuğu için eski odasına kapatmıştı kendini. Vicdanının son kırıntılarını bir kişi için saklıyordu. Onu hiç görmemişti Harry. Görmek istiyordu. Affetmek, affedilmek istiyordu. Kızın onu affetmeyeceğine emindi. O yüzden önünde kızı görmek için çok engeli olan kapıya dokunamadı bile. Bacaklarına serbest kalmaları için izin verdi ve kendini bir zamanlar tüm mutluluğu olan odanın önüne bıraktı.
Kız hayatında en son ne zaman böyle hissettiğini hatırlamıyordu. Sanırım annesinin öldüğünü anladığı o ilk anda her şey bu kadar boş gözükmüştü gözüne. Yaşamanın 100 puanlık bir sınav olduğunu anlamıştı. Gerçekler her zaman seni yeniden başlamaya zorlardı. Kız bunun acısını çekiyordu. 0 noktasına geri gelmişti üzerinde kalan eksikliği geri doldurmak için tırnaklarını kopana kadar uğraşıyordu. Kız üç gün içerisinde oldukça çökmüştü. Uyku onun için önemini her gün biraz daha yitiriyordu. Hiçbir şey yapamıyordu.
Duyguları felç olmuştu kızın. Hissedemiyordu. Acısını kelimelere dökemiyor, içini boşaltacak tek bir kelime bile bulamıyordu. Ne zaman konuşmak için ağzını açsa aklına bir kişinin adı geliyordu. Bunu durduramıyordu. Gururunu bir kenara atalı çok olmuştu. Kalbi sahibini istercesine hızlı atıyordu kızın. Aşk bu yüzden ölümcül diye düşündü kız. Kalbin bile senin için değil onun için atıyor. Daha ne kadar savaşabilirsn? Gözlerini görmeye, ellerini tutmaya, elini beline sarmaya bu kadar alışmışken ondan nasıl uzak kalmaya alışabilirsin? Tüm bu dayanılmaz duygulara karşı kızı oğlanın kollarına bırakmayan tek bir şey vardı. Oğlan kızı çoktan unutmuştu. Ya da kız böyle düşünüyordu. Kızı en çok bitiren şey ise buydu. Onu yanında isterken o orada değildi. Kız yalnızdı.
Kızın yorgun adımları bu düşücüyle onu sevdiği adamın kollarına götürecek olan kapının tam önünde durdu. Affetmek, affedilmek istiyordu kız. Kendi suçları olmayan bir şey için sürünmek istemiyordu. Gözünde yaşlarla kapının önüne çöktü ve sırtını kapıya yaslayarak içli içli ağladı.
Oğlan ve kızın bedenleri arasında bir kapı olsa da sırt sırta vermişlerdi. Onlar ne kadar birbirlerinden kaçmak isteseler de olacak olan buydu. Kader onları çoktan birleştirmişti. Arada kapı da olsa, gerçekler de. Acı da olsa bir insan da. Onlar için değişen hiçbir şey olmayacaktı. Aralarındaki tüm engeller teker teker ortadan kalkacaktı. Şimdi olduğu gibi.
''Clara?''
''Harry?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALİEN
FanfictionBüyüdüm. Büyüdükçe kabalaştım, soğuklaştım, umursamaz oldum. Büyüdükçe duygularımı gizlemeyi öğrendim. Büyüdükçe insan olmayı unuttum. Ben bir uzaylıyım. Gerçek bir uzaylı. Bir yaratık olmadığım zamanlarda insan olmam gerekirken bile uzaylıyım ben...