Lütfen oy verip yorum yapın. :)
Kafama çarpan topun etkisiyle yere yapışmıştım. Basketboldan da basketbol topundan da basketbol oynayan çocuklardan da nefret ediyordum. Burnumdan aşağıya doğru süzülen sıcak sıvının kan olduğunu söylememe gerek yok herhalde.
Karşıma geçip elimi tutan küçük çocuğa baktım. Yüzüme basketbol topunu atan çocuktu bu. Ayağa kalktıktan sonra yerde gördüğüm basketbol topunu alıp çocuğun üstüne attım. Mavi gözleri şaşkınlık ve endişeyle büyürken elimle burnumdaki kanı siliyordum. ''Neden attın ki topu?'' Burnumdan kan akarken yüzüne baktım. ''Sen de bana atmıştın.'' Topu yere attı ve sinirle gözlerime baktı. ''Bilerek yapmamıştım ama sen bilerek yaptın.'' diye bağırdı. O da altı yaşında basketbol oynamasaydı. Annemin büyük zorluklarla aldığı beyaz elbisemin kirlenmesine neden olmuştu. ''Sen benim elbisemi kirlettin!'' diye bağırıken gözümden bir yaş süzülmüştü.
Üstüme doğru bir adım attı ve gözlerime baktı. Ellerini şortuna sildi ve gözyaşlarımı sildi. ''Özür dilerim.'' diye fısıldarken elbisemin pilesiyle oynuyordum. Bir de burnum hala kanıyordu galiba. ''Benim adım Niall.'' diyerek elini uzattı. Elimin üzerinde kan vardı. ''Ben de Clara.'' diye fısıldadım ve gülümsedim. Yere düşmenin etkisiyle biraz başım hopluyordu. Annem buna ne derdi? Ha evet zonkluyor. Kafamı kaldırıp karşımdaki sarı saçlı çocuğun gözlerine baktım. Çok fazla maviydiler. ''Gözlerin çok güzel tıpkı gökyüzü gibi.'' diye fısıldadım. Gülümsedi ve gökyüzüne baktı. ''Senin gözlerinde bana babamı hatırlatıyor.'' dediğinde düşündüm. Gözlerim yeşildi. Annem de bana hep babamın gözlerine benzediğini söylerdi.
Elimi tuttu ve beni koşturmaya başladı. Ne olduğunu anlamadan kendimi bir bankta bulmuştum. Elbisemi çok seviyordum. Onu bana annem almıştı. Kirlendiği için bana kızmayacaktı biliyordum ama çok üzülmüştüm işte. ''Benim babam ölmüş.'' dediğinde yüzüne baktım. Gökyüzüne bakıyordu. Elimi de hala bırakmamıştım. ''Benim de.'' diye fısıldadım. İlk başlarda geri geleceğini sanıyordum. Ama altı yaşıma geldiğimde izlediğim bir çizgifilmden anladığpım kadarıyla geri dönmeyecekti. ''Annem babamın bir yıldız olduğunu söylüyor.'' dedim gözlerim dolarken. Daha yıldızlara bakamzdım ki. Hava daha maviydi. Yani şey annem aydınlık diyordu. ''Onu hiç gördün mü?'' Düşündüm. Hiç bir şey hatırlamıyordum. Sadece yepyeşil gözleri olduğunu biliyordum. Bunu da hatırlıyor muyum yoksa annemin anlattığı şeylerden kurguluyorum bilmiyorum. Kafamı hayır ankamında salladım.
Güneş ışığı gözlerimi delerken kendimi koruma amaçlı elimi kaldırdım ama bir işe yaramadı. ''Basketbol oynamak ister misin?'' diye sorduğunda derin bir nefes aldım. O kocaman topu nasıl taşıyabilirdim ki? ''Ben beceremem ki.'' Güldü ve beni ayağa kaldırdı. ''Gel de sana öğretiyim.''
O gün annem çağırana kadar basketbol oynamaya çalıştım. Bir arkadaşım olduğu için çok mutluydum tabi. O da bana benziyordu. Elbisem biraz daha kirlenmişti. Ama umurumda değildi. Akşam eve gelip hemen yattım. Babama Niall'ı anlattım. Tam o sırada bir yıldız kaydı. Gözlerimi o yıldızdan alamadım. Ve bütün gece bir yıldızın daha kayacağını düşünerek orda oturdum.
Kafam zonkluyordu. Nerede olduğumu ya da bana ne olduğunu hatırlamaya çalışırken ayağa kalkmaya çalıştım. Kollarım ve ayaklarım metal zincirler tarafından yattığım yere sbitlenmişlerdi. İnanamıyorum. Burada neler oluyor böyle?
''Niye ben?!?'' Bu sinirli sesi bir yerlerden tanıyordum ama. Kollarımı çekmeye çalıştığım anda vücuduma bir şok verildi. Kendimi tutamadan bir çığlık atıp olduğum yere yığıldım. ''Çünkü ben öyle istiyorum Harry!'' Acının şiddeti geçene kadar gözlerimi kapatarak öylece yattım. ''Zaten onu buraya getirdim! Niye onunla ilgileneyim ki?!' Bahsettikleri kişinin ben olduğunu anladığımda gözlerimi açtım. Biraz daha uğraşırsam elim bu zincirin içinden çıkabilirdi. Çok azıcık daha acı çekmem gerekecekti.
Kolumu yavaşça çekmeye çalıştığımda zincir sıkılaştı ve vücuduma daha şidetli bir şok yayıldı. Bu sefer çığlığım çok daha fazla şiddeyliydi. Ah tanrım!
''Lanet olsun Mathew!'' Ve adım sesleri yaklaştı. Vücudum o kadar kötü hissediyordu ki bir daha aynı şeyi yapar mıydım emşn değildim. ''Git ve kıza bak galiba uyandı.'' Gözlerimi devirdim. Her neredeysem mükemmel işkence yerleri vardı. Buna emindim. Kafamı hafifçe oynatarak etrafa baktım. Her yer tuhaf bir şekilde griydi ve bu benim içimi sıkıyordu. Acaba topuklu ayakkabılarım neredeydi? Onları atmazlardı değil mi?
''İnsan.'' Çığlık atarak kıpırdadığımda bir kez daha şok yedim. Bir kez daha yersem bayılacktım herhalde. ''Bunu kim yapıyorsa söyle artık yapmasın yoksa işkence edecek bir insana sahip olamayacaksınız!'' Güldü. ''Sana daha işkence etmedik insan.'' Kafamı tekrar düz bakacak şekilde döndürdüm. ''Bana neden insan diyorsun? Sanki sen hayvansın. Ama o da bir ihtimal yani.'' Kalp atışlarımı yavaşlatmak adına belli bir süre nefesimi tuttum. ''Ne yapıyorsun?'' Gözlerimi açıp ona baktım. ''Sa-na ne?'' Kaktı ve tam dibime gelerek çenemi sıktı. ''Sana ne olacağı umurumda değil tamam mı? Eğer beni sinirlendirirsen sana yediğin o şokun on katını yediririm. Şimdi insan ilk kural; beni sakın sinirlendirme.'' dedi ve odadan çıkıp gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALİEN
FanfictionBüyüdüm. Büyüdükçe kabalaştım, soğuklaştım, umursamaz oldum. Büyüdükçe duygularımı gizlemeyi öğrendim. Büyüdükçe insan olmayı unuttum. Ben bir uzaylıyım. Gerçek bir uzaylı. Bir yaratık olmadığım zamanlarda insan olmam gerekirken bile uzaylıyım ben...