Chapter 57

146 16 4
                                    

Küçükken çatı katındaki odamın küçük camının kenarındaki tahta döşemelere oturur ve yıldızlardan babamı dilerdim. Birkaç yaş daha büyüdüğümde yetimhanenin acı betonunda vücudumda morluklarla annem ve babam oldu dileğim. Annemsizliğe alışmaya çalışmam hiçbir şey ifade etmiyordu. Her şey onu hatırlatırdı. Bazen yemekhanede çıkan tatsız yemekleri yerken gözlerimi kapatır annemin yemeklerini hayal ederdim. Tadı olmayan yemekler birden anneme tutunabileceğim tek şey olurdu. Belki de inatla pencere kenarında oturmam bu yüzdendi. Annesizliğe alışılmıyordu. Gerçekten tutunabildiğim tek insandı. Güçlü olmamı sağlayan en büyük etkendi o. Hayatımda en büyük acım annemin öldüğünü öğrenmek ve bununla yaşamaktı. Hiçbir fiziksel acı bu acıyla yarışamazdı. Bu yüzden güçlüydüm.

Neredeyse öldüğüm o arafta annem cennetimdi. Onu görmek bana dünyanın yakıcı ateşlerini unutturmuştu. Ne acım kalmıştı ne kederim ne de aşkım. Olan tek şey annemdi. Ne isterse yapmaya hazırdım. O benden onsuz olmamı istedi. Beni yakan en güzel ateşe gitmemi istedi. Yeşil bir ateş. Tehlikeli ama güzel. Dünyada gördüğüm en güzel şey. Bakışları aşk olan adama dönmemi istedi. Bana sarılarak gitmemi fısıldadıktan sonra kalbime güvenmemi söyledi. O zaman mantığımı bir kenara bıraktım. Belki de şimdi gerçekten diğer kızlar gibi gelinlik hayali kurmam için gereken zamandı.

''Seninle evlenirim.'' Kalbim deli gibi atıyordu. Bunun neden olduğundan emin değildim ama acılar güzel anılarla uğurlanmayı hak ederdi. Çünkü bizi büyüten şeyler acılardı ve geçmişini birden çöpe atamazdın. En büyük acılarımı en mutlu günümle ört pas edebilirdim. Sevdiğim adam ile evlenerek mutlu olabilirdim. Bunu yapacaktım. Onunla evlenecektim ve bundan daha iyi bir karar olamazdı.

''Biraz ani olduğunu biliyorum insan. Ama... ama ne zaman ne olacağını bilemeyiz ve ben, ben bunu yapmadan bir saniye daha yaşamak istemiyorum. Senin sonsuza kadar benim olmanı istiyorum. Mutlu olmak istiyorum. Ve benim mutluluğum da sensin. Bu yüzden nerede ya da nasıl olursa seninle olmasını istiyorum. '' Ayağa kalkarak yanına yürüdüm ve ellerimi ellerine sardım. ''Seninle olduğum sürece nerede ya da kim tarafından nasıl evlendiğimiz önemli değil. Sadece yanımda ol ve beni asla bırakma yeter Harry. Senden tek istediğim sensin. Yanımda ol, benim ol, senin olayım.'' Ellerimizi ayırmadan beni öptü. Bunun öylesine bir öpücük olmadığını biliyordum. Saf aşk değildi. Acı da vardı. Gözlerimi kapattım ve kendimi mutluluğa bıraktım. Kısa bir süre sonra alnını alnıma dayadı ve gülümsedi. Ben çoktan gülümsüyordum.

''Seni seviyorum insan, çok seviyorum.'' Ellerini daha çok sıktım. ''Seni seviyorum uzaylı, çok seviyorum.'' Gülerek bana sarıldı ve günümü aydınlattı. Huzur ile tekrar gözlerimi kapatmadan hemen önce annemin bana gülümsediğini gördüm ve ona veda ettim. Onu artık sadece mutlu olduğu anlarda hatırlayacaktım.

''Seni seviyorum, anne.'' Dedim gözlerim dolu bir şekilde. ''Hoşçakal.''

———-<3<3<3<3<3<3<3<3<3<3<3———

Küçük bir köyde bulabildiğimiz tek elbise satan yere gelmiştik. Harry'ye gelinlik giymemin şart olmadığını söylesem de beni dinlememişti. Her şeyin özel olmasını istiyordu. Ben de kabul etmiştim ve işte buradaydık.

''Madam Butterfly ha?'' Dedim kaşlarımı kaldırarak. O da aynı pozisyondaydı. ''Bu köyde bir tane bile normal soyad görmedim Clara. Birinin soyadının Butter olduğunu gördüğüme yemen edebilirim.'' Omuz silkerek sallanan tabelanın üzerindeki renkli kelebek desenlerine baktım. ''Denemeye çalışsak iyi olur.'' Dediğimde onayladı ve elini uzattı. Elini tuttum ve içeri girdik.

''Merhaba çocuklar!'' Tombul kadın koşturarak yanımıza gelirken çok neşeli gözüküyordu. Kendimi gülümsemekten alıkoyamadım. ''Biz gelinliğimsi bir şey bakmaya geldik.'' Harry konuşurken gayet resmiydi ama ben kadına ısınmıştım. Elini sıkarak daha yumuşak olmasını anlatamaya çalıştım. Omuz silkti. ''Maalesef ben gelinlik satmıyorum gençler. Ama onun gibi bir şeyler bulabilirim sanırım. Evlenecek misiniz?'' Harry şaşkın bir şekilde kaşlarını kaldırdı. ''Hayır doğum için alıyoruz gelinliği.'' Ona sert bir bakış attığımda gözlerini devirdi. Yarım saat önce ki o aşk adamı yerine öküz bir uzaylıya bırakmıştı. Yine. ''Evet.'' Dedim Harry'nin aksine gülümseyerek. ''Müstakbel kocanın insanlığı en çok sana söküyor herhalde. Esprili bir çocuk.'' Gülmemek için kendimi zor tuttum. İnsanlık yapmak için en azından insan olmak gerekiyordu değil mi? ''Çok esprilidir. İnanamazsınız yani o kadar.'' Kadın gülerek bileğimden tutarak çekmeye çalıştı ama Harry öbür bileğimden tutarak bunu engelledi. ''Ne yapıyorsunuz hanımefendi?'' Kadın kaşlarını çattı ve güldü. ''Karını çalmayacağım delikanlı merak etme. Adet böyledir. Sen gelini düğün anına kadar gelinlikle görmeyeceksin.'' Güldüğümde Harry bileğimi sıktı. Ona göz devirerek elimi elinden kurtardım. ''Ne biçim gelenek bu be? Saçma sapan şeyler.'' Kadın elini Harry'nin gözüne sokarcasına salladı ve cıkladı. ''Yoksa sonsuza kadar lanetlenmek mi istiyorsun? Bu adeti son bozan çifti uzaylıların kaçırdığına dair bir efsane var. Bilmşyor musun?'' Harry birden kahkaha atmaya başladı. ''Uzaylıların bundan daha önemli işlerinin olduğuna eminim.'' Kadınn yüzünü buruşturdu. ''Ben o yeşil yaratıklara kesinlikle güvenmem. Çok iğrenç gözüküyorlar.'' Bu sefer ben güldüm Harry ise ellerini sıkıyordu. ''Bence uzaylılara karşı çok önyargıyla yaklaşıyorsunuz hanımefendi. Gayet mükemmel gözüyorlar.'' Kadının kahverengi gözleri şaşkınlıkla genişledi. ''Onları hiç gördün mü?'' Harry kibirli bir gülümsemeyle kadına bir adım attı. ''Aslında ben..''

''O, o dalga geçmeyi çok sever. Hadi biz gidip gelinliğe benzer bir şey bulalım!'' Harry'ye ters bir bakış atınca somurtarak gidip dükkanın girişindeki tahta taburaye oturdu. Pürüzsüz görüntüsünün tabure üstündeki görüntüsünü kafama unutmamak üzere kaydettikten sonra soyadının Butterfly olduğunu tahmin ettiğim kadının peşinden kırmızı perdenin arkasına girdik ve mutluluğuma doğru adım atacağım olayın en büyük parçalarından birini tamamlamak için harekete geçtim.

ALİENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin