''Sen gece uyumuyorsun da bu adamı nasıl sinir ederim diye düşünüyorsun galiba. Başka bi açıklama yapamıyorum!'' Derin bir nefes alarak sinirlerime hakim olmaya çalıştım. ''Sadece Vini'nin ne kadar yakışıklı olduğunu söyledim Harry!'' Dedim yakınırcasına. Kaşlarını çattı ve eline bir yastık alarak kucağına koydu sonra ise sıkmaya başladı. Tamam, o yastıkları oraya bunun için koymuştum. İleri görüşlülüğüm sağolsun.
''Neden kendi kendine gülüyorsun?'' Bana baktığını fark edip yüzüne baktım. Deli gibi sırıttığımı o zaman fark ettim. ''Aklıma komik bir şey geldi.'' Omuz silkerken konuştum. Sonra yüzüne baktım ve kaşlarını çatarak duvara baktığını fark ettim. Hemen L koltuğun en uç kısmına kayarak ellerimi beline sardım. Tepkisiz kaldı. ''Ne kadar da kıskançmışsın sen öyle.'' Dedim yanağına bir öpücük kondurmadan hemen önce. ''Bu kıskançlık değil!'' Kaşlarımı çattım. ''Hadi ya! Ne peki?'' Yüzünü buruşturdu. ''Sahiplenme duygusu.'' Diye kestirip atınca gülmemek için birkaç testere sahnesi düşünmek zorunda kaldım. ''İkisi çok farklı şeyler tabi. Haklısın.'' Ciddi görünmeye çalıştım.
''İnsan'' Deyince gözlerini devirdim. ''İnsan demekten ne zaman vazgeçeceksin?'' Dedim kafamı göğsüne yaslamadan hemen önce. Elindeki yastığı elinden bıraktı ve kafamın bacaklarının üstüne düşmesini sağladı. ''Sinirine mi gidiyor?'' Dedi ciddi bir şekilde. Düz dönerek bana bakan yeşil gözlerine baktım. ''Tanrım. evet!'' Güldü. ''O zaman sonsuza kadar bunu duyacaksın, insan.'' Elimle karnına yumruk atınca güldü ve saçlarımı okşamaya başladı. ''En son ne zaman yıkandın sen?'' Telaşla yüzüne baktım. Sabah hızlıca duş almıştım. Ter mi kokuyordum? Tanrım! ''Bu sabah, neden?'' Kafasını eğerek saçlarımı koklayınca nefesimi tuttum. ''Saçların mükemmel derecede ipeksi ve bir bahar bahçesinden daha güzel kokuyor.'' Deyince nefesimi bıraktım ve gülümsemeye başladım.
''Bunu bana sen mi söylüyorsun? Sevgilimin saçlarını kıskanmaktan uyuyamıyorum bile!'' Gülerek burnuma bir öpücük kondurdu. ''Saçlarımda kendimde olan her parçam gibi mükemmel tabi.'' Dedi kibirli bir şekilde. ''Ben kalkayım da egonun canı acımasın.'' Doğrulurken karnımdan bastırarak yatmamı sağladı. ''Ne yaparsam yapayım senden mükemmel olamam ama.'' Dedi göz kırparak.
Galiba eriyorum.
Buharlaşıyorum.
Havaya karıştım.
İmdat!
''O adam sana yeni bir koruma getirdi.'' O adamdan kastının kim olduğunu düşünmeye başlamışken yüzüme baktı. ''Doğmamda payı olan adam.'' Açıklama yaptığında tepki vermedim ve yüzüne baktım. Kafamla onayladım. ''Peki kimmiş bu adam? Ve ne koruması?'' Dudaklarını büzdü. ''Neden geldiğini bilmiyorum ama adı Doruk ve kendisi bir Türk.'' Şaşırmıştım. İsminin ne olduğunu tam anlayamamıştım çünkü Harry çok yavaş konuşuyor ve harfleri yutuyordu. ''Türk mü? En son lisede bir Türk görmüştüm.'' Dedim heyecanla. ''Ben hiç görmedim.'' Deyince bilmişce sırıttım. ''Görünce çok seveceğine eminim. Türk'lerin tarihini hiç duymadın mı sen? Eğer kaçırılmasaydım biraz para biriktirip Türkiye'ye kaçardım.'' Islık çaldı. ''Seni şimdiden bu kadar etkilediyse gelmemesini sağlamam çok da yanlış olmaz.'' Göğsüne vurdum. ''Eğer bunu yaparsan seni-'' Güldü. ''Beni?'' Dedi gülerek. ''Seninle konuşmam.'' Tamam çok çocukçaydı ama ne yapabilirdim ki? Yeni bir insanla tanışmak için can atıyordum. ''Ah! Kalbim buna dayanmaz! Gelsin bari.''
Evet!
''Çok sevinme. Seninle tanışmadan hemen önce onunla güzel güzel konuşacağız.'' Gözlerimi devirdim. ''Eminim tatlı dilinle onu etkileyeceksindir.'' Dedim bıkkın bir şekilde. ''Şüphen olmasın sevgilim.'' Dudağıma minik bir öpücük kondurdu ve saçlarımla oynamaya devam etti. Ben de gözlerimi kapatarak bu korumanın gelmesinin büyük bir nedeni olmadığına inamaya çalışarak uyudum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALİEN
FanfictionBüyüdüm. Büyüdükçe kabalaştım, soğuklaştım, umursamaz oldum. Büyüdükçe duygularımı gizlemeyi öğrendim. Büyüdükçe insan olmayı unuttum. Ben bir uzaylıyım. Gerçek bir uzaylı. Bir yaratık olmadığım zamanlarda insan olmam gerekirken bile uzaylıyım ben...