Chapter 28

539 37 8
                                    

                    Kalbimin düzensiz atışlarının onun kalbinin hemen yanında attığını biliyordum. Bu olayı birçok kez hissetmiştim. Ama onun kalbinin benimkinin hemen kalbimin sağında attığını bilmek bana yabancı bir histi. Sanki bedenlerimiz bir bütün olmuştu da kalplerimiz birleşerek çarpıyorlardı.

İki düzensiz, hastalıklı ve salak kalp.

                    İşin aslı dizlerim artık kendi bedenimi taşıyacak kadar güçlü hissettirmiyordu. Eğer bedenlerimizi birer kalkan misali birbirimize yaslamasaydık dik durabileceğimi zannetmiyordum. Canımın tüm acısına rağmen hapis olduğum odanın oldukça lüks tuvaletinde, etrafta bulunan tahta parçalarından çoğu canımı yakarken ona sarılıyor olmam ne kadar da ironikti.

''Harry, artık ayağa kalkman gerekiyor.'' Eğer birkaç saniye daha orada kalacak olsaydım bir daha ayağa kalkamayacağımdan korkuyordum. Bunun yanı sıra eğer kafamı geri çeken taraf ilk ben olursam üstüme yıkılabilirdi. Mükemmel bir mimari eserdik aslında hiç yapılmaması gereken.

''Harry, beni duyuyor musun? Ayağa kalkmalıyız.'' Ne olduğunu anlamadan kendimi emekleme pozisyonunda buldum. O kadar hızlı ayağa kalkmıştı ki kendimi toparlamak için bir salise bile bulamamıştım. Ayağa kalkarken bacaklarımda olan çiziklere bakıp yüzümü buruşturdum.

''Hiç dengede durmayan bir terazi gibisin.'' Dedim kendimi biraz önce olduğu gibi yataktaki yerime atmadan hemen önce. ''Biliyorum.'' Ellerimi hala ıslak olan saçlarımın arasından geçirirken gözlerimi tuvaletten uzak tutmaya çalıştım. ''Sen uyandığında her şey eski haline dönmüş olur.'' Dedi. ''Beni memnun etmeye çalışmak için biraz geç.'' Bana baktı. ''Senin de benden pek bir farkın yok.'' Diye söylenirken saçlarımdan süzülen suyla ıslanmış olan tişörtümün üzerime yapışmasını engellemeye çalışıyordum. ''Ne?'' Sordum.

''Biz bir terazinin tam ortasında duruyoruz. Dengede durmamız imkansız.'' Dudağımı ıssırarak yüzüne baktım. ''Nesin sen Harry? Bazen o kadar insan oluyorsun ki kendimden başka tek tanıdığım kişi senmişsin gibi hissediyorum.'' Gözlerini kaşımızda duran duvara dikti ve güldü.

''Ben.'' Dedi. ''Ben görünümü tam bir insana benzeyen bir uzaylıyım.'' Güldüm. ''Beni aydınlatıyorsun.'' Tepki vermeden devam etti. '' Sende olan tüm organlara sahibim. Bunun yanı sıra senden on kat belki daha da fazla koku alabilir, uzağı görebilir ve işitebilirim. Normal bir insana göre çok güçlüyüm. Senin gördüğünün yanı sıra birçok yeteneğe sahibim. Ha, bir de DNA denilen o tuhaf şeye sahip değilim.'' Şaşırmamış gibi davransam inanır mıydı? Büyük ihtimalle inanmazdı. Boiu boşuna rol yapıp kendimş yormama gerek yoktu.

''Ne, DNA denilen o tuhaf şeye sahip değil misin?'' Güldü. ''Dikkat ettiğin tek şey bu değil mi?'' Kaşlarımı çattım. ''Seni DNA'sız pislik!'' Bana baktı ve gülmeye devam etti. ''Bu hiç anlamlı gelmiyor.'' Dedim yüzümü buruşturarak. ''Gerçekten uzaylı olmam ya da diğer güçlerim hiç saçma değil de DNA'ya sahip olmamam saçma yani?'' Kafamla onayladım.

''Diğer özelliklerini hayvan olmana bağlıyorum.'' Kaşlarını çatarak yüzüme baktı. ''Hiçbir zaman benden korkmayacaksın değil mi?'' Kafama olumlu anlamda salladım. ''Bana hiçbir zaman birinci kuralı söylememen gerektiğini kavradığına sevindim.''

''Merakını giderebildim mi?'' Kafamla onayladım. ''Şimdi yemek yememi sağlamak zorundasın.'' Ellerini tokuşturdu. ''Bugün duyduğum en güzel şey.'' Dedi ayağa kalkarken. Hızlıca dolabına yürüdü ve üstündeki tişörtü çıkararak yere attı. Bunun yerine aynı renk bir tişört giydi. Dolabın kapağını örttüğünde yüzüne inen maskeyi fark edebiliyordum. Dışarı çıkmadan hemen önce seslendim.

''Harry?'' Durdu. ''Ben de seninle gelebilir miyim?'' Ve cevap vermesini bekledim.

ALİENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin