Son attığım adım çamurun tam ortasına doğruydu ve kararımdan pişman değildim. Ayakkabımın beyazı çamurdan belli olmuyordu ama bu benim kararımın sonucuydu. Kararlarımı kendim verebildiğim için şanslı olmalıydım. Hayat kısaydı. Çok kısa. Bu kısa sürenin büyük bir kısmı acıdan ibaretti. Saflığından yararlanan korkuların ve yalnızlık ömrünü kısaltırdı. Bizim aşkımızın ne kadar günü vardı peki? Birbirime yetmek için ne kadar günümüz vardı?
Soğuk hava dikişlerimle temas edince inledim. Ayağa kalkmam bir mucizeydi. Çektiğim acıya değmesini umuyordum.
''Özleyecek misin?'' Sorduğum soruyla beni fark edebilmişti. Yeşil gözleri gözlerime dönerken yüzünde buruk bir gülümseme oluştu. Sol eli, sağ elimi kavrayarak sıktı. Güçlü görünmeye çalışsada boktan farklı hissetmediğini biliyordum. Dengemi bulmak için ağırlığımı vücuduna verdim. Ellerini nazik bir biçimde belime sardı kafasını boynuma gömdü. ''Masumluğumu özleyedeğim.'' Nefesimi boynumu ısıtırken ben de ellerimi beline sardım. ''Masumluğun hala seninle birlikte.'' Gülümsediğini hissettim. ''Evet, hemen yanıbaşımda duruyor.'' Boynuma soğuğun içinde bile hissedebilinecek kadar sıcak bir öpücük kondurdu ve geri çekildi. ''Gitme vakti geldi sanırım.'' Onu onayladım.
Güneş daha yeni doğarken adımlarımız yavaş ve huzurluydu. Her şeye rağmen. Yaşıyordum. Acı çeksem de nefes alabiliyordum. Ama en çok sevindiğim şey onu yalnız bırakmamamdı. Benim ona onun da bana her şeyden çok ihtiyacı vardı. Eğer onun durumunda ben olsaydım diye düşündüğüm her an bir kez daha bıçaklanıyor gibi hissediyordum. Onsuz olmazdım.
''Hey!'' Bu ses. Dikişlerim sesiyle sızladı. Sahibi buradaydı. Kalbim sıkışmıştı. Yoluma devam etmek için harekete geçtiğimde Harry beni şaşırtarak arkasına döndü. Sinirle arkama döndüm. Abim karşımda bana sırıtıyordu. Gözlerimi gözlerine beni bıçaklamadan önce olandan daha büyük bir nefretle baktım fakat umrunda değilmişim gibi gözlerini benden kaçırdı ve Harry'ye dikti.
''Gerçekten de aşıksınız ha?'' Sonra komik bir şey söylemiş gibi güldü ve Harry'e bir kart uzattı. ''Bu kart senin hayatın. En küçük hatanda kıçında patlar. Ama bunu benden daha iyi biliyorsun değil mi?'' Harry gözlerini sıkıca kapattığında karta elimi uzattım ama Doruk hızla kartı geri çekti. ''Sen artık oyunda değilsin Clara.'' Harry bana bakmadan kartı aldı ve cebine soktu. ''Söz verdin.'' Doruk'a fısıldadı ama duydum. ''Bana güvenebilirsin.'' Sinirle soludum. ''Sana güvenmek mi? Sen götün tekisin. Bok beyinli! Sen kendi kardeşini öldürmek isteyen bir camışsın! Senden nefret bile etmiyorum!'' Ciddi bir hale gelip yüzüme baktı. ''Umrumda değil.'' Sonra bir şey demeden geldiği yolu geri döndü.
''Bana kartı ver.'' Harry gözlerime baktı ve sustu. ''Sana, bana kartı vermeni söyledim!'' Dikişlerimin acısıyla yüzümü buruşturdum ve yere oturdum. ''Clara şimdi bunun sırası değil.'' Sinirle üzerimdeki ceketi sıktım. ''Sırası değil mi? Beni bıçaklayan kişiyle benden gizli ne konuşabilirsin ki!'' Dikişlerimin acısı ile gözlerimi kapattım ve dişlerimi sıktım. ''Dikişlerin çok yeni Clara lütfen bağırma.'' Elleriyle sırtıma masaj yapmaya başladığında susmuştum ama bu tartışmanın burada bittiği anlamına gelmiyordu.
''Şimdi ne yapacağız?'' Sorduğumda güldü ve ileride duran eski bir arabayı gösterdi. ''İstediğimiz yere gideceğiz.'' Onca şeye rağmen gülümsedim ve Harry'e baktım. ''Ve sonsuza kadar mutlu olacağız.'' Yüzündeki gülümsemeyi yüzünde tutmakta zorlandığını görmeliydim. Ama görmedim. Sadece gülümsedim ve kendi sonsuzluğumuzun birkaç günden uzun sürmesini diledim.
![](https://img.wattpad.com/cover/16826100-288-k433389.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALİEN
FanfictionBüyüdüm. Büyüdükçe kabalaştım, soğuklaştım, umursamaz oldum. Büyüdükçe duygularımı gizlemeyi öğrendim. Büyüdükçe insan olmayı unuttum. Ben bir uzaylıyım. Gerçek bir uzaylı. Bir yaratık olmadığım zamanlarda insan olmam gerekirken bile uzaylıyım ben...