Gözlerimi açmamı sağlayan şey kafamın yasladığım sert duvardan kaymasıydı. Bunun devamında gelen bel ağrısı ve sersemlik ise köşeye kıvrılıp yatma isteğimi iki katına çıkarmıştı. Açık olan saçlarımı sol omzunda toplayarak doğrulduğumda neredeyse uzatmakta olduğum ayaklarım önümde duran yemekle dolu tabağı deviriyordu. Son anda durmam sakinleşmemi sağlarken aynı anda da heyecanlanmıştım. Gururlu yanım onun verdiği hiçbir şeyi yememem gerektiğini söylerken midem adeta atlayıp hepsini aynı anda yiyecek gibiydi. Sonuç mu?
Tabi ki midemi dinledim.
Tabağı kucağıma çekip kaşığı içine daldırmam on saniyemi almamıştı. Mükemmel pişmiş kuzu yahnisi şüphesiz şuana kadar yediğim en iyi yemeklerdendi. Yine de hamburger ile yarışmazdı. En önemlisi annemin yemeklerini hatırlatıyordu. Daha beş yaşındayken yemiştim ilk kuzu yahnimi. Annem, babamın çok sevdiğini söylemişti. Gözlerim dolarken kendimi tutarak yemeği daha yavaş yemeye başladım. Tadını çıkarmak için yavaşça çiğnediğim bu yemeğin tadı beni yeniden masum hissettirmişti. Annemin tabağı önümde koyduğunda yediğim ilk zaman ki gibi.
Yemek bittiğinde tabağı sağ yanıma bıraktım ve gözlerimi camı parçalanmış kitaplığa diktim. İçinden gözüme batan birçok kitap vardı. Tutulmuş belimi zorladım ve bileklerimden destek alarak ayağa kalktım. Bileklerim biraz sızlamıştı ama umursamadım. Başım dönmeye başladığında endişelenmemiştim çünkü bu hep başıma gelen bir şeydi. Uyuşukluğun zararları işte. Üç adım sonra kitaplığın önündeydim. Geri çekilip dirseğimle yere düşmemiş camların da düşmesini sağladım. Sonra ise boşluktan yararlanarak kapağı açtım ve içerideki kitaplara göz gezdirdim. Turuncu kitaplı kapak dikkatimi çekmişti. Diğer kitaplara oranla oldukça eski duruyordu. Çok kullanılmaktan olsa gerek diye düşünerek kitabı aldım. Kitabın adı 'Hayat' tı.
Rastgele bir sayfa açtığımda karşıma üstü kalemle çizilmiş bir sözcük çıktı. 'Her şey güzel olsaydı hayat olmazdı.' yazıyordu. Hak verdim kitabı yazan kişiye. Sonra başka bir sayfa daha açtım. Bu sefer karşıma başka bir yazı çıktı. 'Senin aciz gücün hayatı yönetmeye yetmez. Lakin nefes aldığın tüm süre boyunca hayatın seni yönetir.' yazıyordu. Buna da hak verdikten sonra bir kez daha rastgele bir sayfa açtım. Karşıma çıkan fotoğraf dengemin bozulmasını sağlayacak kadar güzeldi. İki mükemmel gülümseme tenime işledi anında.
Şuan ki halinden daha küçğk vr farklı görünmesine karşın tanıyabilmiştim küçük çocuğu. Gözlerinde ki kaybomuş umudun eksikliğini hissetmiştim. Gerçekten gülümsüyordu. Mutlu olduğunu görebiliyordum. Yanında bulunan kadın da aynen onun gibi gülümsüyordu. Çok güzel bir kadındı. Annesi olmalıydı. Harry'yi hiç böyle görmemiştim. Hiç bu kadar da yakın hissetmemiştim. Annesinin de onun gibi değişmemiş olmasını umarken gözlerimi fotoğraftan alamıyordum. Tam o sırada kapı açıldı. Büyük bir teleşla fotoğrafı kitabın arasına koydum ve kitaplığın içinde bulunan yere geri yerleştirdim. Elimi çekerken aceleden kitapların kenarında bulunan bir cam elimi kesmişti ama bir şey fark etmemişti.
''Ne yapıyorsun sen orada?'' Gözlerine baktım ve omuz silktim. ''Ultra küçük bir odanın içerisinde ne yapılırsa onu. Kilometre koşuyorum.'' Elimdeki kesik sızlarken kanı görmemesi adına elimi sırtıma dayadım. ''Her neyse. Yemeğini yedin mi diye bakmaya gelmiştim. Gördüğüme göre yemişsin.'' Gzöelrimi devirdim ve kafamı yatağa çevirdim. ''Ben gidiyorum. Yerde falan da yatma. Sinirlemi bozuyorsun.'' Hemen çıkması için kafamla onayladım çünkü elim fazlasıyla sızlıyordu ve ona bir şey sarmam grektiğinin bilincindeydim. Arkasını döner dönmez elime baktım ve derin yaraya doğru üfledim.
''Bu arada kitaplığımdaki kitaplara sakın doku-.'' Gözlerim artık cansız görünen gözlerine kiltilendiğinde derin bir nefes aldım. Gözlerini elime, ardından da kırık camli kitaplığa dikti. Ona bir şey görmediğimle ilgili yalanlar sıralayacakken tam yerleştiremediğim turuncu kitap yere düştü. İçinden fırlayan fotoğraf ayağımın ucuna kadar uçtu ve durdu. Gözleri kızgınlık ve tanımlayamadığım bir duyguyla doldu. Sonra ise yere eğildi ve kitabı eline aldı. Fotoğrafı da içine koyduktan sonra yüzüme baktı. O an gözlerim karardı ve bayıldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALİEN
FanfictionBüyüdüm. Büyüdükçe kabalaştım, soğuklaştım, umursamaz oldum. Büyüdükçe duygularımı gizlemeyi öğrendim. Büyüdükçe insan olmayı unuttum. Ben bir uzaylıyım. Gerçek bir uzaylı. Bir yaratık olmadığım zamanlarda insan olmam gerekirken bile uzaylıyım ben...