Bugün hava olması gerektiğinden on kat daha fazla sıcaktı ve nedense ben bunu bebek bir uzaylının doğumuna bağlayıp duruyordum. Sıcağın kafa yapması deyiminin nasıl ortaya çıktığını yeni anlıyordum. Bu saçma düşüncelerimden kurtulmak için gözlerimi evin içerisinde tek değişmeyen şey olan odama diktim.
Odamla ilgili hiçbir şey değişmesin istiyordum çünkü oraya bakınca nasıl değiştiğimi, değiştiğini, değiştiğimizi fark ediyor ve sebepsiz yere mutlu oluyordum. Annemin öldüğünü öğrendiğim günden sonra ilk defa bu kadar mutlu hissediyordum ve bu içimde büyük bir sıkıntı yaratmaya başlamıştı. Bu güne kadar yaşadığım bütün kötü şeylerin sonucunda hep mutlu olmayı dilerdim. Şimdi ise mutluydum ama düşüncelerim değişmişti. Hersn mutluluğumuzun üstüne gölge düşecekmiş gibi hissediyordum. Bu da beni geriyordu.
"Benimle konuşmadığın için sana bir günlük almam gerektiğini düşünmeye başlıyorum ve bu beni bok gibi hissettiriyor." Kapının pervazından doğrularak arkama döndüm ve mutfağın kapısına yaslanan sevgilime baktım. Gerçekten endişeli gözüküyordu. Onu böyle hissettirdiğim içim ben de bok gibi hissediyordum. "Sadece dalmışım. Kendini kötü hissetmeni sağlayacak bir durum yok. Sen ne zaman geldin?" Dedim ve yanına doğru yürümeye başladım. " Sensizliğe daha fazla dayanamadım." Diye mırıldandı beni belimden çekip kafasını boynuma dayayarak bana sarılmadan önce. "Yalaka seni." Güldü ve yanağıma bir öpücük kondurdu. "Beni böyle seviyorsun." Dedi omuz silkerek. Gözlerimi devirdim ve elinden tutarak onu koltuğa oturtup yanına da ben oturdum.
"Galiba bu konu hakkında biraz düşünmeliyim." Beni ittirerek dizlerimin üstüne yattıktan sonra üzerindeki ceketi vücudunu gererek çıkardı ve kaşlarını çatarak yüzüme baktı. Tanrı aşkına hangi ara bu kadar mükemmel bir sevgili olmuştu? "Hangi konudan bahsediyorsun sen?" Dedi yüzünün önündeki saçlarını okşarken. " Bu seni sevme meselesi." Dediğimde birden dizlerimin üstünden fırladı ve gergin bir şekilde yüzüme baktı. Gözlerinin titrediğini ve kendini ağlamamak için tuttuğunu fark ettiğimde kalbim sızladı ve elimi yanağına koydum. Gözlerinin içine baktım.
"Seni sevmiyorum." Dedim kendimden emin bir şekilde. "Sana tüm kalbimle aşığım." Aramızdaki mesafeyi kapatarak dudaklarıma bir öpücük kondurdu. Gözlerimi kırpıştırdığımda burnuma bir öpücük kondurdu ve tekrar dizlerimin üzerine yattı. "Neredeyse senin için atsn kalbim duracaktı." Diye fısıldadı gülerek. "Hmm." Diye mırıldanarak saçlarını yüzünün önünden çektim. Sonra gamzelerinden öptüm.
"Hey!" Kafamı hızlıca kaldırdığımda Harry çoktan kapının önünde dikilen Doruk'un yanına gitmişti. "Seni öldürmemek için her gün içimde bir şeyleri öldürüyorum." Diye tısladığında güldüm. Bu arada içeri nasıl girmişti?
"İçeri girebilmem için Harry'nin çok sevdiği babası parmak ve göz izimi kaydetti." Aklımı mı okuyordu! bu iş gitgide Lux serisine bağlıyordu. "Yani sen istediğin heran bu odaya girebileceksin?" Diye sordu Harry gergin bir şekilde. DOruk omuz silkti. O an aklım bastı ve kaşlarımı çattım. "Hayatta olmaz," Dedim şaşkın bir şekilde.
"O adamla konuşmam gerekecek." Dedi gözlerime bakarak. bunu yapmak istemediğini biliyordum çünkü gözleri umutsuzlukla parlıyordu. Yanına gidip elimi beine sardım ve kulağına yaklaştım. "Önemli değil Harry. Sen de burada kalırsın." Diye fısıldadım. "Teşekkür ederim." Diye fısıldadı kulağıma.
Geri çekildiğimizde Doruk ile göz göze geldim. Duyduğunu anlamıştım çünkü gülümsüyordu ve bu beni çok korkutmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALİEN
FanfictionBüyüdüm. Büyüdükçe kabalaştım, soğuklaştım, umursamaz oldum. Büyüdükçe duygularımı gizlemeyi öğrendim. Büyüdükçe insan olmayı unuttum. Ben bir uzaylıyım. Gerçek bir uzaylı. Bir yaratık olmadığım zamanlarda insan olmam gerekirken bile uzaylıyım ben...