''Sıkılacağını düşünerek sana bir oyuncak aldım, kızım.'' Tek elimi boynumdaki kolyenin ucunda gezdirdim ve gözyaşlarımı gizlemek adına derin bir nefes aldım. ''Beni yalnız bırakman dışında hiçbir şey istemediğimi sana daha önce söyledim!'' Yüzümü yeşil gözlere çevirirken kolyenin ucundan güç aldım. ''Bence son hediyemi görmeden karar vermemelisin.'' Titreyen ellerimi ve çenemi güçsüz görünmemek adına dikleştirdim ve hızlıca babam olan adamın üzerine yürüdüm. ''Neden beni sadece bırakmıyorsun! Seninle hiçbir şeyi görmeyi, duymayı istemiyorum! Rahat bıra-''
Kapı açılmadan hemen önce ayakkabı topuklarının sert sesi odada yankılandı ve beni kapıya bakmaya zorladı. İçeriye giren kumaş ayakkabının üstündeki kurumuş kan damlaları göründü önce. Odaya yayılan kanla karışık mentol kokusunu duymadan hemen önce ellerim titremeye, burnum da ağlayacağımı anlatan o tanıdık sızıyı hissetirmeye başlamıştı. Nefesimi tutarken adım atmak aklıma bile gelmiyordu. Tanıdık kokusu burnuma dolmuş ve beni uzun süre sonra ilk defa bu kadar yaşıyor gibi hissettirmişti. Zorlu alınan nefes sesi odadaki derin sessizliğe şimşek gibi düşerken yere damlayan birkaç damla kan kendime gelmemi sağlamıştı. Hızla yanına gittiğimde ellerine bağlı halatlar yanında duran iki irim tarafından çekilerek inlemesine neden oldu. Acısını kendi bedenimde hissederken buluşan gözlerimiz ile ayaklarım konrtolünü kaybetti ve kendimi onunl aynı hizada yüzüne bakarken buldum. Hıçkırıklarım iznimi istemeden gözlerimden direk yere damlarken huzurla gülümsedim.
''Onun hayatı senin elinde. Yaşamasını istiyorsan istediklerimi yapacaksın.'' Gözlerine tekrar bakmama gerek kalmadan kararımı vermiştim. Onun yaşaması için elimden geleni yapardım.
Kilitlenen gözlerimiz ile gözümde yaşlarla boynuna atladım. Kokusunu günler sonra ilk defa içime çekerken mutlulukla kollarrını belime sardı. Biran sinirle ondan ayrıldım ve göğsüne yumruk attım.
''Seni gerizekalı beni nasıl bırakıp gidersin! Sensiz nasıl olduğum konusunda bir fikrin var mı ha? Pislik! Mankafa!'' Vurmaya devam ettiğim ellerimi tutarak indirdi ve bana geri sarıldı. ''Özür dilerim. Özür dilerim, özür dilerim ve özür dilerim.'' Ona daha fazla direnmeden içeri çektim ve kapıyı kapattım. ''Bir daha beni bırakıp gitmeyeceksin ama tamam mı? Sensiz nefes alamıyorum.''
''Söz. Sen de gitmeme izin vermeyeksin tamam mı? Ben de sensiz ölüyorum.'' Kafamla onayladım.
''Söz.'' Koltuğa oturduğumuzda aramızda bir cm bile yoktu. Ondan bir daha ayrı kalmayacağıma yemin ederken ellerimi belime sarmış kafamı omzuna yaslamıştım. O da eğilerek saçlarımı kokladı ve bana yaşadığımız her şeyi unutturdu. Hiç kimse yanımızda değildi. Burda olduğumuz hiçbir zaman güvende değildik. Sadece iki kişiydik. Bu da oyunun sonunun pek iyi olmayacağının bir kanıtıydı. Yapacak bir şeyimiz yoktu. Sonunda ölecek olsak da mücadele etmek zorundaydık.
''Şimdi ne yapacağız?'' Diye sordum doğrulduğumda. Elini kaldırarak saçlarımı ve yüzümü okşadı. ''Ne yapacağımızı bilmiyorum. Büyük ihtimalle kazanamayacağız. Ama hiçbiri umrumda değil. Ne olacaksa senin yanında olsun yeter. Ölsem bile senin yanında öleceğim. Tek bildiğim bu.'' Gülümsedim ve kafamı yeniden omzuna yasladım. ''Peki korkuyor musun?'' Derin bir nefes alırken büyük elleri saçlarımı masaj yaparcasına okşuyor ve günlerdir uykusuz olan bedenimi uyuması için eğitiyordu. ''Evet.'' Dedi kuşkusuzca . Tek dayanağım korkarken ben nasıl korkmazdım ki?
''Ölmekten ya da kazanamaktan değil.'' Saatin düzenli ve sinir bozucu sesi odaya yayılırken ikimizde sustuk. Zaman konuştu ve biz sadece onu dinledik. ''Ben sadece sensizlikten korkuyorum.'' Gözümden hiçbir haber vermeden damlayan yaş ile duvarlarım yıkıldı. O an en çok korktuğum şeyin onsuzluk olduğunu fark ettim ve gelecek ile ilgili tüm kötü senaryoların kafama dolmasına izin verdim.
Kan, acı, hissizlik ve ölüm... Beynim bu düşünecelerle dolup taşarken yeşil gözlerinde gördüğüm gelecek ile tüm umutlarım çekilmişti. Bir şey olacağını biliyordum. Acı çekeceğimi belki de öleceğimi, hepsini biliyordum. Ama korkum benimle ilgili değildi. Her şeyim o olmuştu. Biran için bencil oldum. Biri ölecekse o ben olmalıydım. Hayatım olan birinin daha ölmesine dayanamazdım.
Olmazdı. Savaş yeni başlıyordu ve biz çoktan tutuşmuştuk. Yapabileceğimiz tek şey yangının yayılma süresini geciktirmekti. Ölüm kaçınılmazdı. Yine de pes etmeyecektik. Ellerimiz birbirne kilitli kaldığı sürece hayat devam edecekti.
Hadi bakalım baba, savaş başlasın!

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALİEN
FanficBüyüdüm. Büyüdükçe kabalaştım, soğuklaştım, umursamaz oldum. Büyüdükçe duygularımı gizlemeyi öğrendim. Büyüdükçe insan olmayı unuttum. Ben bir uzaylıyım. Gerçek bir uzaylı. Bir yaratık olmadığım zamanlarda insan olmam gerekirken bile uzaylıyım ben...