Hayat herkesten bir şey alıyordu. Kiminden canını, kiminden ailesini, kiminden oyuncak bebeği gibi basit şeyleri. Alınan her şeyin özel bir yeri vardı kalbimizin derin koridorlarında. Ama hepsinin alınması gerekiyordu zamanı geldiğinde. Benim ailem alınmıştı, çok farklı olduğumuzu düşündüğüm kişiden de annesi. Aslında farklı değildik, farklı olduğumuzu düşünecek kadar kördük sadece. Gözlerimizi kendi istediklerini görmesi için zorlayan varlıklardık. Acınası bir şekilde muhtaçtık bu hayatta her şeye. Birbirimize muhtaçtık önce. Ne olursa olsun.
Gözlerim bilinçsiz bir iç güdü ile gözlerine, ellerim ise ellerine ulaştı gizli bir perdeyle. Sımsıkı sarmaladım ellerini. Gözlerine yalnız olmadığını haykırdım sanki. O resimde gördüğüm küçük çocuğa sarıldım ve her şeyin daha iyi olacağını fısıldadım. Gözlerinden süzülen yaşların her tanesi için tanrıya yalvardım. Sonra her şey normale döndü. Yumruk yaptığını gördüğüm elleri kasıldı. Gözleri ifadesiz bir sinirle gerilirken boynunda bulunan ince kılcar damar tekledi. Sonra konuştu.
''Bana acıma.'' Sadece bunu söyledi. Gururunu çok önemseyen fakir bir çocuk gibi. Farklı olduğumuzu düşünen bir aptal gibi. ''Sana acımıyorum.'' Konuştum. Yavaşça ellerini gevşetti ve soludu. Sanki aldığı oksijeni hayata nefret olarak geri veriyor gibiydi. Tüylerim benden izinsiz kalkışa geçerken bembeyaz dişlerinin dolgun pembe dudağını hakimiyeti altına almasını izledim. ''Gözlerin insansı bir duyguyla bana acıdığını haykırırken gözlerime, nasıl acımadığını söylersin?'' O an dudağının özgür kaldığını fark etmiştim. Ruhunu teslim eden bir insan kadar gerilmişti ruhum. Ağzından çıkan cümle gerçek olmasa da inanmıştım sanki. ''Kes şunu.'' Dedim sert bir tonla. ''Sana acımıyorum.''
Biran gelen cesaretle çevirdiği başını tutarak kendime çevirdim. Kafası bana itaat ederek gözlerime odaklandı. Yeşil irisleri duygusuzca parladı. Elimi çenesinde tutmaya devam ettim çünkü benden kaçmasından korkuyordum. ''Demin dediklerinde haklıydın tamam mı? Farklı değiliz. Hepimiz aynıyız. Senin annen alınmış elinden, benim ailem. İkimiz de yalnızız. Bu acınacak bir durum değil. Bu yüzden sana acıdığımı düşünmekten vazgeç artık.'' Yüzünde buruk bir gülümeme oluştu. Kalbim neden olmadığını bilmediğim bir nedenden dolayı tekledi. Bu görüntü resmini çekip saklama isteği doğurmuştu vücudumda. Hemen kendime gelmem gerektiğini hatırlayarak elimi çenesinden çektim ve gözlerimi, gözlerinden başka nereye dikebileceğimi düşünmeye başladım.
''Benden korkuyor musun insan?'' Kafamı alıp duvarlarda sürtmemi istememi sağlayacak cümleyi söylediğinde bağırdım. ''Her lanet olasıca durumu buna bağlamak zorundasın değil mi? Üzgünüm egonu tatmin edemeyeceğim.'' Sinirlenip duvarlara yumruklarının görüntüsünü tanıtacağını düşündüğüm sırada kıkırdadı. İnsansı tepkisi karşısında kaşlarım çatılırken gülmeye devam etti. ''148 insan.'' Gözlerimi yeniden gözlerine diktim. ''Ne?'' Cevabını beklerken meraklanmıştım. ''92 tanesi intihar etti.'' Yüzündeki gülüş yerini düşünceli bir ifadeye bırakırken devam etti. ''Geriye kalan 52'sinden 20 tanesi baş kurul tarafından öldürüldü.'' Soluğum tıkanırken derin bir nefes aldım. ''32'sinin 22'si geri bırakıldı'' Sonra sustu. ''Geriye kalan 10 kişiye ne oldu?'' Diye sordum merakla. Neden bahsettiğini bile bilmiyordum. ''Sana yaptığım şeylerin aynılarınının etkisi sonucu öldüler.''
''Sen bir sadistsin.'' Dedim içime dolan sinirle. 148 tane insanın başına gelenleri düşündükçe soluk almam zorlaşıyordu. Elimi alnıma koyarak sakin kalmaya çalıştım. ''Sen 149. kişisin.'' Ne demek istiyordu anlamıyordum. ''Kafanda nasıl öleceğimi mi kurguluyorsun şimdi de?'' Kafasını geriye doğru yasladı ve tavana baktı. ''Sen ölmeyeceksin Clara. Sen benden korkmayan tek kişisin. Kendi öz kardeşim benden korkuyor. Babamın beni burada tutma nedeni onu öldürmemden korkması. Ama sen farklısın ve bu seni çok çekici kılıyor.'' Ağzım açık bir şekilde ona bakakalmıştım. Dediklerinin etksini sindirmem bir dakikamı almış olmalıydı. En sonunda yüzüne baktım. 'Senden korktuklarına göre oldukça salak olmalılar.'' Kahkaha atarken kendimi yatağa bıraktım ve kahkahasını dinledim.
''Çok çekicisin Clara. Ve bu oran her geçen saniye daha da artıyor.'' Gözümü açtığımda odadan çıkmıştı. Ben de içeride düşüncelerimle başbaşa kalmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALİEN
Fiksi PenggemarBüyüdüm. Büyüdükçe kabalaştım, soğuklaştım, umursamaz oldum. Büyüdükçe duygularımı gizlemeyi öğrendim. Büyüdükçe insan olmayı unuttum. Ben bir uzaylıyım. Gerçek bir uzaylı. Bir yaratık olmadığım zamanlarda insan olmam gerekirken bile uzaylıyım ben...