Chapter 62

85 8 2
                                    

                              Aynadaki yansımamızdan gözlerimi ayıramıyordum. Dışarıdan bakan bir insan için yan yana durmuş bir çiftten fazlası değildik. Eğer dikkatli bakacak olursanız gülümsememizdeki acıyı ve birleşmiş ellerimizdeki bağı görebilirdiniz. Geceleri uyuyor gibi yaparak birbirimizi kandırmaya çalıştığımızın kanıtlarını gözlerimizin altında görebilirdiniz. 

                            Uyumak sadece vakit kaybı gibiydi ikimiz içinde. Birbirimizin gözlerini görmeden geçireceğimiz her saniyeyi düşündükçe gözlerimiz kapanmıyordu. Şımarık birer çocuk gibi birbirimizin peşinden ayrılmıyor her hattımızı kafamıza kazıyorduk. Anılarımız için açtığımız boş yerin beynimizden hiç eksilmemesini istediğimizden daha önceden fark etmeye tenezzül etmediğimiz şeyleri bile görür olmuştuk. Gözlerim sık sık doluyor, her gün yaptığım ve yapmaktan hoşlandığımız şeyler bile bana eskisi gibi zevk vermiyordu. Her davranışımı sanki son gibi yaşadığımdan ölüyordum. Günler geçiyor ve iznimizi sormuyorlardı. Hayallerimiz her gün biraz daha soluyordu ama belli etmiyorduk.

Gülümsemelerimizin altında iki ölü beden yatıyordu. Çürümeye yüz tutmuş bu bedenler sonu bilerek ağlıyorlardı sonsuz acılarıyla. 

Son yaklaşıyordu ve benim yapabileceğim hiçbir şey yoktu. 

O-O-O-O-O-O-O

                 Elimde çikolatalı keklerle dolu tabakla kendimi yeşil koltuğumuza bıraktığımda elinde bilgisayarıyla uğraşan kocam kaşlarını çatarak yüzümü inceledi. Bağdaş kurduğu bacaklarının üstüne koyduğu dizüstü bilgisayarının kapağını indirerek televizyon sehpasına bırakmasını izledim. Bana sinirli olduğu zamanlarda öyle ciddi bakıyordu ki kalbim sanki hiç durmayacakmış gibi atıyordu. Sinirli bile davranamıyordu bana. Normalde olsa kaşlarını çatmazdı sinirlendiğinde. Vücudu anlatırdı öfkesini hızlıca. Ama bana sinirlendiğinde ciddi olmak için çatardı kaşlarını hep. O kadar güzel gözükürdü ki gözüme böyle zamanlarda. Onun benim için en iyisi olduğuna bir kez daha emin olurdum. 

''Clara dikişlerin olduğunu hatırlamak için görmene gerek yok. Kendini bu şekilde zorlamamalısın.'' Benim için bana sinirlenmesi -endişelenmesi desek daha doğru olacak- gülümsememi genişletmişti. ''Ya ben dikkat ediyorum! Bu kadar üzerime düşme sonra şımarırım ha.'' Ayaklarımı bozup yere koyduğu bacaklarının üzerine uzatarak arkama yaslandım ve elimdeki kekten bir ısırık alarak gözlerimi kapattım ve güzel olduğunu vurguladım. ''Clara, ben senin kocanım. Seni şımartmak benim en büyük görevim.'' Gülerek kekimi yemeye devam ederken tabağa uzattığı eline vurdum. 

''Bekle ben yedireceğim.'' Tek kaşı muzipçe havaya kalkarken kendi kekimi tabağa bıraktım ve onunkini elime alarak ağzına götürdüm. Isırmasını beklerken kekin tamamını ağzına atarak beni şaşırttı. Parmağımdaki kırıntıları da hallettikten sonra ağzındakileri yutmadan gülümsedi. ''Tanrım! Bu kek bir harika!'' Basit bir kekti ama beni övmesi için mükemmel bir şey yapmama gerek olmadığından onu bozmayarak yutmasını bekledim. 

                       Oynatmadan duramadığım ayak parmaklarımı elinin altında sıkıştırarak hareketlerini engellemeye çalıştı. Büyük ellerinden kurtulmaya çalıştıkça daha çok sıktığından somurttum. 

''Ya neden sıkıştırıyorsun? Belki ben hareket etmeden yaşayamam?'' 

''Ben de sensiz yaşayamam.'' Ağzından çıkan sözcükler ile sessizliğe bürünmüş engellemeye çalıştığımız konuşmaları dışarı çıkarmıştık. Buna hazır olmadığımdan yutkundum ve bir ayağımı yere indirerek televizyon sehpahasından bilgisayarı alarak  kapağını kaldırdım. Karşımda gördüğüm photoshop  çalışması ile gözlerimiz kenetlendi. 

''Yaşlanınca böyle mi görüneceğiz?'' Sesim titremişti. Normal davranmaya çalışmıştım. ''Beyaz saçlı olmayız. Ben saçlarımızı boyarım.'' Cevap vermeden gözlerime bakarken burnum sızlıyordu. Gülümseyerek yüzlerimize baktım. 

''Clara yapm-,'' Elimi dudağına koyarak gülümsedim ve susmasını sağladığımdan emin olduktan sonra arkama tekrar yaslanarak fotoğrafa baktım. Böyle bir fotoğraf çekinmeyi ne kadar çok isteyeceğimi düşündüğümde burnumun sızısı artmıştı. ''Hayır Harry. Düşünmek için daha çok erken. Lütfen, biraz daha mutlu olmaya ihtiyacım var.'' 

                   Kafasıyla yavaşça onaylarken bana bakmaktan kaçındı. Duygusal olduğunu hiç düşünmediğim tek erkek o kadar duygusal davranıyordu ki gözlerim sulanıyordu. Güçlü görünmek bizi o kadar yormuştu ki artık ağlamaktan kaçamıyorduk. 

                  Güçlü görünmek için ördüğümüz duvarlar acılar ile aşınmıştı. İçinde çırılçıplak kaldığımız demirler bile eskimiş bizim gerçekte ne olduğumuzu ortaya çıkarmıştı. Aslında güçlü değildik biz, sadece iyi birer oyuncuyduk. Gururları güçlerinden bin kat daha ağır olan iki kişiden fazlası değildik. Ama hayat adil değildi. Ne olduğumuz ortaya çıktığında saklanacağımız bir şey bulamaz olmuştuk. Bizde birbirmize saklanmış, içimizi göstermiştik. Şimdi birbirimizi de kaybediyorduk. Bu ruhumuzun sonuydu. Nefes alan bir bedenden fazlası olmuştuk birlikteyken. Şimdi ise tek başımıza bir olmak zorundaydık. Kalbimizdeki aşka güvenmekten başka şansımız yoktu. 

''Seni çok seviyorum.'' Sonunda gözlerime baktığında karşılık verdi. 

''Ben de seni çok seviyorum.'' 

                   Mutfağa giderken gözümden düşen yaşı engelleyememiştim. Ama o bunu bilmesin istediğimden mutfak tezgahına yaslanarak sessiz sessiz hıçkırdım ve yüzümü hızla yıkadım ve sırtını göreceğimi düşünerek arkama baktım. 

Gözlerimiz çakıştığında kalbim un ufak oldu. 

Gülümsedim. Gülümsedi. 

ALİENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin