Gözleri gözlerimi delip geçecek kadar sert bakıyordu. Ama o an ondan hiç korkmamıştım. Bunun nedeni sıkılan bileklerimin acısı ve beni nefessiz bırakması değildi. Sadece içindeki korkak çocuğu görmüştüm. Ve ondan korkmak yerine ona acımıştım. Ağzımdan çıkan sözler de onu daha fazla sinirlendirme amaçlıydı.
Birden kollarımı bıraktı. İstemsiz bir şekilde dizlerimin üstüne düştüm. Ellerimi kaldırarak görüş alanıma soktum. Bileklerim morarmanın birkaç adım ötesinde kırılmanın birkaç adım gerisindeydi. Ama damarlarıma olan baskısı nefesimi kesmeye yetecek kadar güçlüydü. Ona korkmadığımı göstermek amacıyla kafamı kaldırdım ve akciğerimi nefes alışverişimi düzenlemesi için zorladım. Aradan birkaç saniye geçtikten sonra gözlerime baktı ve ''Bana acıyı hissettir.'' dedi. Olduğum yerde kaldım. Birden bileklerimin acısı önemsiz kaldı.
''Sen hayatımda gördüğüm en iğrenç ve beyinsiz şeysin! Gerizekalı!'' Bir cevap vermek yerine yerinde durdu. Gözlerime diktiği gözleri yine eski yeşil halini aldı. Bu halini görünce zorla ayağa kalktım. ''Evet o dediğin her şeyim. Hatta daha fazlasıyım ama o acıya ihtiyacım var. Ve bunu senden başka isteyebileceğim kime yok.'' Ellerimle bileklerimi ovalayarak yanından geçip gittim. ''Sen gerçekten mazoşistin tekisin! Zorba' Psikolojik fakir! Git kendini bir yerden aşağı at ya da silahla vur! Ne bok yersen ye? Umurumda değilsin!'' Güldü. ''Kimsenin umurunda olmadığım doğru ama senin umurunda olduğumu biliyorum.'' Gözlerine şaşırmışcasına baktım. Hızlı adımlarla yanına yürüdüm ve bileklerimi gözüne sokacak kadar yakın bir şekilde kaldırdım. ''Hangi insan kendisine bunu yapan bir insanı takar?'' Dİye bağırdığımda güldü ve bileğimi gözünün önünden çekti.
''Sen.'' dedi. ''Sen takarsın.'' Sinirlerim tavan yaptı. Tam ona bir zarar vermek için düşünmeye başlamıştım ki ne yaptığını anladım. Beni tetiklemeye çalışıyordu. Ona acı çektirmemi istiyordu. Ama bu acının fiziksel olduğundan emin değildim. Şimdi anlamıştım. ''Dur.'' dedim. ''Benim sana fiziksel olarak acı çektiremeyeceğimi biliyorsun. Sen benden ne yapmamı bekliyorsun?'' Gözlerime baktı ve gülümsedi. ''Bir insanı en iyi konuşarak acıtırsın.'' Güldüm. ''Sana ne dememi bekliyorsun ki? Senin ne olduğunu bile bilmiyorum.'' Sanırım sakinleşiyordum. Ama bunu yaptığım için kendime kızgındım. O beni öldürmeye çalışmıştı. Birkaç kez. Birkaç kezden daha fazla. Neyse.
''Bilmiyorum. Yap bir şeyler. '' Yüzüne donuk bir şekilde baktığımı fark edince ofladı. ''Sadece dene tamam mı?'' Kafamı olumsuz anlamda salladım. ''Tamam değil.'' Gidip yatağa oturdum. Sinirle kitaplıpına bir yumruk attı. ''Ne demek tamam değil?!? Neden?'' Bileklerime tekrar göz atıp sinirle gözlerine baktım. ''Çünkü bu acıyı yaşayacak kadar insan değilsin!'' Gözlerime baktı. ''Tanrı aşkına acı çekmekten bahsediyoruz. Kimse acı çekmek istemez. O yüzden yap şunu!'' Kaşlarımı çattım. ''Sen acı çekmeyi istiyorsun Harry. Ama ben istediğin şeyi yapmayacağım. Git birine kendini dövdürttür!'' Gözlerime baktı.
''Bir insan gibi hissetmek için yapamayacağim bir şey yok insan. Beni zorlama.'' Sakin ama otoriter konuşması beni daha da çok sinirlendirmişti. ''Kusura bakma Harry. Seni zorlayacağım.''

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALİEN
FanfictionBüyüdüm. Büyüdükçe kabalaştım, soğuklaştım, umursamaz oldum. Büyüdükçe duygularımı gizlemeyi öğrendim. Büyüdükçe insan olmayı unuttum. Ben bir uzaylıyım. Gerçek bir uzaylı. Bir yaratık olmadığım zamanlarda insan olmam gerekirken bile uzaylıyım ben...