Chapter 7

971 45 6
                                    

                     Işıkların kapanmasının üzerinden on dakika kadar geçmişti. Saymıştım. Çünkü artık bir dakikanın 60 saniye olduğunu biliyordum. Benim gibi ailesi olmayan 30 kadar çocukla aynı odada kalıyordum. Yatağımın pencere kenarında olması hep dilediğim şeydi ama orada yatmama izin vermemişlerdi. Sadece annemi özlüyordum. Akşam uyuduğumu zannederken yanıma oturup beni izlemesini, yanağımı usulca öpmesini, havanın en sıcak olduğu zamanlarda bile üstümdeki örtüyü boğazıma kadar çekmesini, saçlarımı okşamasını, beraber yıldızları izleyişimizi, saklambaç oynamamızı, her şeyi özlüyordum. Yanıma oturup üstümü örtmesine ihtiyacım vardı. Uyuyamadağım zamanlarda bana yıldızlarla ilgili şarkılar söylemesine ihtiyacım vardı. Beni sevebilecek birine ihtiyacım vardı. Bu yüzden acı çekmeyi göze alarak her gece pencere kenarına gidiyordum. İlk gün oturduğum yere oturup en parlak yıldızlara bakıyordum. Benim ailem onlardı çünkü. Kimse inanmasa da her gece bir yıldız kayıyordu. O kadar parlaktı ki gözlerim yaşarıyordu. Hayatımda gördüğüm en mükemmel şeydi adeta. Sessizce konuşurdum o yıldızlarla her gün. Fazla sürmeden bir kadın gelirdi. İnmemi söylemiyordu bile artık. Her gün sinirini benden çıkarıyordu. Önce yere düşüyordum. Sonra ayağ kaldırıp duvara fırlatıyordu. Bunca zaman içerisinde bir kez bile hareket etmedim. Bu gece o kadar soğuktu ki hava. Pencerenin açık kısımlarından içeri giren acımasız rüzgar tenimi ikinci bir deri olarak sarmıştı adeta. Konuşmaya başladım yine. Bugün olanların yarısını anlatmadan geldi yine o kadın. Yere düşmeden önce gördüğüm kayan yıldıza baktım ve gülümsedim.

''Bir yıldız kayıyor. Tek bir dilek hakkım var. Ve ben herseferinde mutlu olmayı diliyorum. Olamayacağımı bile bile.'' Ve yerde uyuya kalıyorum.

                    Kapıdan çıkmadan önce söylediği cümleler kafama bir kurşun edasıyla saplandı. Hafızamda bir oda tutarak benden saklanan yaşanmışlıkların kapıları usul usul açılırken gözlerimi dik bir şekilde durmuş sırtına dikmiştim. Ben bi insan değilim demişti. Ve bunun benimle bir alakası vardı.

''Dur.'' Sesim kısık çıkmıştı ama o durdu. Bedeni yavaşça bana dönerken sırtındaki gözlerim, gözlerine ulaştı. Gözlerinin yeşil tonu hafızamdaki kapının açılması için bir tekme attı. Yutkundum. Bu kesinlikle insana özel bir renk ya da parlaklık değildi. Bunlar doğaüstüydü. ''Ne var?'' Kızgın ses tonunun deminkiyle alakası yoktu ama önemsemedim. ''Sen insan değilsin.'' Kaşlarını çattı ve dalga geçercesine bir gülümseme gönderdi. ''Bunu demin zaten söylemiştim.'' Kafamdaki ağrıyı ve bacaklarımın titremesini önemsemeden ayağa kalkarak yanına ilerledim. ''Seninle ilgili hatırlamadığım bir şey var.'' Gülümsemesi yerini ciddiyete bırakırken gözlerine bakıyordum. ''Gözlerin.'' Lafımı böldü. ''Aynı seninkilere benziyor.'' Bu kesinlikle imkansızdı. Benim gözlerimin yeşili kesinlikle bir insanınkine benziyordu. ''Hayır.'' Ses tonumu ciddi tutmaya çalışarak konuştum. ''Senin gözlerin parlıyor.'' Güldü. bu daha çok rahatlama belirtisi gibiydi ama aldırmadım. ''Diğer tüm kızlar gibi sen de benden etkilendin sadece. Uyu şimdi.'' Kapıdan çıkacakken kolunu yakaladım. Kaşlarını sinirle çatarak yüzüme baktı. ''Dalga geçmeyi bırak. Bana her şeyi anlatmadan buradan çıkmayacaksın.'' Cesaretimin tüm kırıntılarını kullanıyordum. Kolunu hızla küçük ellerimden kurtardı. Gözlerimin içine bakarken kafamın içinde yeşil ışıklar dönmeye başladı. Elimi kafama yerleştirerek görüntülerden kurtuldum. ''Sen bana emir mi veriyorsun?'' Omuz silktim. ''Nasıl anlıyorsan.'' Hızla kolumu tuttu ve beni yatağıma sürükledi. Mucizevi bir şekilde kolumu büyük ellerinden kurtardım. ''Öfke problemin var.'' Derin bir nefes aldı ve tam karşıma geldi. O kafasını eğmiş ben de kaldırmıştım. ''Öfke problemim yüzünden seni öldürsem sorun olmaz o zaman.'' Güldüm. ''Sana ölmekten korkmadığımı söyledim.'' Gözlerime bakarken vücudu parlamaya başlamıştı. ''Emin misin?'' Kafamı olumlu anlamda salladım. ''Ben ölebilmeyi isterdim.'' Vücudundan bir adım uzaklaşırken ititrafı kafamda birkaç kelimenin dönmesini sağladı. Vampir? Hayır zannetmiyorum. Zombi? Kesinlikle imkansız. Kurt adam? Bu çok saçma. ''Uzaylı.'' Gözümün önüne hafızamın aralık kapısından kaçan bir görüntü belirdi. Ona demiş olduğum kelime ile taş kesildi. ''Sen uzaylısın.'' O da birkaç adım geriye gitti. Bu kelimeden tiksinir gibiydi. ''Hayal gücün çok gelişmiş.'' İfadesiz yüzünde biran endişe yakaladım. ''Öyledir.'' Sade bir cevap sundum. Gözlerini kapadı ve derin bir nefes aldı. ''Seninle hiçbir şey konuşmak zorunda değilim! Şimdi o lanet olasıca kafanı saçma düşüncelerle doldurmak yerine yat zıbar!'' Yanımdan geçerken kaşlarımı çattım. Kafamı ona doğru çevirdim ve derin bir nefes aldım.

''Kendinden nefret ediyorsun değil mi Harry?'' Ve bugün ikinci kez olduğu yerde kaldı. Kafasını çevirip yeşil gözlerini, gözlerime dikti sonra ise hızla odadan çıktı.

ALİENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin