Chapter 48

338 23 14
                                    

''Uyumadığını biliyorum Clara.'' Gözlerimi kapalı tutmaya devam ederken ona inandırıcı olmak için elimden geleni yapıyordum. Korku tüm bedenimi ele geçirmiş pençesinde tutarken sol koluma giren iğnenin keskin acısıyla inledim. Gözlerim açılırken uyku bedenimi çağırıyordu. Yok olmaya adım atıyordum ama kendimi uykudan alıkoyamıyordum. ''Uyumadığını bilmediğimi söylemiştim.'' Karşımda gülen kahverengi gözlere sinirli bir bakış atarken iğne hala tüm varlığıyla tenimin içindeydi. Kendimi uykudan kaçmak için zorlayıp onunla savaşsam bile kolumdaki iğneden kurtulmam gerekecekti. ''N-ne yapıyorsun?'' İğnenin ince ucunun içimde kırılmasına izin vermek saçmalık olurdu. ''Kan alıyorum salak şey.'' Bu kadar uzun sürmemeliydi. Canımın acısını unutmak için çabalamama gerek yoktu. ''Şimdi de yeni bir uyku ilacı enjekte ediyorum.'' Kolumun üst kısmında da metalin soğuk hissini hissetmeden hemen önce ayağa kalkmaya çalışmıştım ama bana engel olmuştu. ''Y-yalan söyledin.'' Güldü. ''Benden en başında kurtulmanız gerekiyordu.'' Tişörtümün kolunu geri indirdi ve adeta felç olmuş bedenimi tekrar koltuğa bıraktı. ''Çok geç değil. Harry her şeyi öğrenecek.'' Göz kapaklarım kapanmadan hemen önce yanağıma bir öpücük kondurdu ve kulağıma yaklaştı.

''Artık çok geç.''

                  Soluksuz uyuduğum uykunun kollarından ruhum bedenimden ayrılırmışcasına korkarak çıktım. Saçlarım ter içinde kalıp yüzüme yapışmışlardı. Kalbim ise yerinde durmamak konusunda kararlıydı. Kabusun etkileri soluğumu kesmişti. Ürkek bir şekilde ayağa kalktım ve temkinli adımlarla mutfağa gittim. Saçlarımı yüzümden çekip görüş alanımı rahatlattığımda elime bir bardak alıp damacanadan suyu doldurabilmiştim. Su boğazımdan akıp adeta çöle dönmüş boğazımı bu durumdan kurtarırken kabusum aklımdan çıkmıyordu.

                  Duş almaya karar vererek tuvalete girip tişörtümü çıkartarak aynanın karşısında geçtiğimde anladım. Sol kolumdaki kurumuş kanın kırıntılarını fark ederken aklıma dün oturma odasında uyuya kalmam geldi. Hafızamdaki eksik yapboz barçaları tek tek yerine otururken endişeyle tişörtümü üzerime geçirdim.  Koşturarak odadan çıktım ve beyaz koridorlara adım atarak koşmaya başladığımda Harry'yi nerede bulabileceğimi düşünüyordum. Birine çarpınca irkildim ve olduğum yerde kaldım.

''Clara neler oluyor?'' Aşina olduğum yeşil gözlere baktım. Kollarımı beline sardım ve tüm şüpheli durumlardan uzaklaşırcasına kafamı boynuna gömdüm. Kameraların ve ses cihazlarının duyamayacağı şekilde kulağına fısıldadım. ''Kan aldılar.'' Geri çekilmek yerine kulağıma fısıldadı. ''Ne!'' Sakinleşmek adına derin bir nefes daha aldım. ''Ben uyuyakalmadım Harry. Uyutuldum. Doruk tarafından.'' Belimdeki tutuşu sıkılaşırken geri çekilerek elini tuttum.

             Odaya geldiğimizde bütün odalara teker teker baktı ve yüzümü inceledi. ''Neler oluyor?'' Hızla tişörtümü çıkardığımda gözleri irileşti. ''N-ne yapıyorsun?'' Diye şaşkınca kekelediğinde yanına yaklaşarak sol kolumu ona yaklaştırdım. ''Kurumuş kanı görüyor musun? Tam kan alınan damarın üzerinde. Üstelik temizlenildiği çok belli.'' Sonra daha yukarıda olan iğne izini gösterdim. ''Burada olan morluğu da görebilirsin.'' Sonra hızlıca atletimi şortumun içine sokarak tişörtümü geri giydim. O ise düşünüyordu. Parçaları birleştimesine yardım ettim. ''Dün Doruk gelmişti. Şimdi hatırlıyorum. Patates kızartmasınını yaparken beni korkuttu ve konuşmamız gerektiğini söyledi. Kabul ettiğimde bana benden şüphelenmesi konusunda haklı olduğumu bunun büyütülüşüyle alakalı olduğunu ve beni korkuttuysa üzgün olduğunu söyledi. Samimiyetine inanıp onun için kötü düşündüğüm için kendime kızdım ve ona patates kızarması yemek isteyip istemediğini sordum. Kabul ettiğinde yarısını paylaşarak yedik. Sonra ise susamıştım ve ayağa kalkmak çok zordu. Bana su isteyip istemediğimi sorunca istediğimi söyleyerek teşekkür ettim. Suyu getirmesi biraz uzun sürünce şüphelendim ama üstelemedim.'' Derin bir nefes alarak gözlerimi, gözlerine diktim. ''Devam et.'' Diye fısıldadı. ''Suyun tadı çok tuhaftı ama hepsini içtim. Bunu ona söylediğimde su markamızı değiştirdiğimizi söyledi. Sonra ne olduğunu anlamadan uyudum. Uyandığımda kan alıyordu.'' Sinirle koltuğa tekme attı.

           Hızla yanıma gelerek kollarını belime sardı ve kafasını boynuma gömdü. Derin bir nefes aldı ve orada öylece kaldı. Birkaç dakika sonra normale dönmüş bir halde bana bakıyordu. ''Sana bir şey olmasına izin vermeyeceğim. Babamla konuşacağım.'' İşin ciddiyetini fark ettiğimden onu onaylamıştım ki bir kahkaka sesi duyuldu.

''Buradaki hiç kimse sizin tarafınızda olmayacağı için üzgünüm.'' Doruk karşımızdaydı. Harry beni arkasına alarak dikleşti ve usta bir savaşçı gibi Doruk'a baktı. ''Bu da ne demek?''

''Oyun bitti demek.'' Dedi gülerek. ''Baban tarafını seçti ve siz savaşmadan kaybettiniz.''  

 

ALİENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin