Yazarın Ağzından; (Zamansız bir yazı. Bunu zamanı gelince öğreneceksiniz.)
O gece normalden daha karanlıktı. Kadın bunu görmese de damarlarında akan kanına kadar hissediyordu. Gözleri yoğun ışık içerisinde kısılmıştı. Adamı arıyordu. Yeşil gözleri görememek onu hayal kırıklığına uğratmaya devam ederken bir tuzağa doğru sürüklendiğinden habersizdi. Attığı her adım onu avcısına yaklaştırıyordu. Kaderini öğrenmeye biraz daha yaklaştığını bilseydi yine de adamı arar mıydı kadın? Peki ya adam? Yalanlarıyla boğduğu kadını bilerek mi getirmişti o salona? Gerçekten aşık olmuş muydu yoksa sadece bir oyun muydu? Bunu sadece birkaç kişi biliyordu. Keşke kadın da bilebilseydi.
Birinin acı içinde öleceğini bilseydi keşke. Ölmese de hayatı boyunca bu acıyı kalbimde hissedecek bir başka kişi olacağını bilseydi. Ne yazık ki artık keşkelere yer yoktu. Mürekkep ile kirlenmiş bu sayfa için her şey artık çok geçti. Yeni bir sayfaya geçmek sadece aynı cümlelerin üzerinden geçmek olurdu. Mürekkep silinemezdi. Defter lanetliydi ve herkes bu lanet içinde boğulacaktı.
Her şey olması gerektiği için olurdu. Buna kader denirdi. Ve hiçbir insan bunu değiştiremezdi. Adam bunu biliyordu. Bu yüzden kadın onu bulduğunda ona sadece gitmesini söyledi. Kadını kurtarmış mıydı peki? Kendini kandırıyor olabilir miydi? Bunu o an anladı. Bu yüzden kadın kendi rızası olmadan geniş ve insanla dolu güvensiz salondan çıkartılırken ağzından tek bir cümle döküldü.
''Çok geç kaldım.''
''Got me look in so crazy rig-. Agh!'' Fırından çıkarttığım patates cipsleri ile arkama döndüğümde karşımda Doruk'u görünce elimde bezle bile zor duran fırın tepsisi yere uçtu. Doruk evik refleksiyle tepsiyi yakalamayı başardı ve eli yanmadan tezgaha tepsiyi bıraktı. ''Ups! Seni korkutmak istememiştim.'' Diye gülerek konuştuğund gözlerimi devirdim ve beze rağmen yanmış olan elimi suya tuttum. ''Tam da korkutmak ister gibiydi.'' Soğuk su ile rahatlarken derin bir nefes almışsam da havada uçuşan bir toz taneceğinden daha az güvendiğim bir adamın benimle aynı ortamda olması hoş değildi. ''Her neyse. Hangi şarkıydı bu? Beyoncé'un crazy in love gibi duruyor ama melodi farklı.'' Kalçamı tezgaha dayayarak ona döndüm ve açıklamaya başladım. ''Aynı şarkı Grinin Elli Tonu için yavaşlatıldı. Şuan Kadabostany ve Beyoncé'dan bu versyonu dinleyebilirsiniz. Şahsen ben Beyo- bir dakika ben sana bunu niye anlatıyorum ki? Hem de beni korkutmuşken.'' Güldü. ''Sadece yanlış anlaşıldığımı düşünüyordum ve fazla psikopat erkek arkadaşın gelmeden bu konu hakkında konuşmak istedim.'' Kaşlarımı çattım. ''Harry hiç psikopat değildir.'' Tabi canım. Sivri sineği bile öldüremez. Daha mantıklı konuşmam gerek! Omuz silkti ve kafasıyla otuma odasını işaret etti. Eğer huyuna gitmesem beni öldürebime ihtimalinden korktuğumdan kafamla onayladım. Uzun zaman sonra yaşamak için bir sebebim vardı. Bunu kaybedemezdim.
''Bak ben tuhaf türlerin en başında gelen melezliğin ilk ürünlerindenim. Çocukluğum boyunca mikrop gibi incelenerek büyüdüm. Kendimi geliştimek zorunda kaldım. İyi yanımı içime gömmem gerekiyordu. Güçlü olmalıydım. Kolay değildi. Çok fazla pes ettim. Ama bu bugünlere gelmemi engellemedi. Ben seni korkttuğumu biliyorum ama buraya geldiğim için çok mutluyum çünkü ilk defa bu kadar rahat yaşayabiliyorum. Beni yeniden küçüklüğümdeki gibi hissettirmemeleri için korkusuz gözükmem lazım. Lütfen benim buradan gitmeme izin verme. Lütfen.'' İçimde merhamete dair ne varsa ona bakarken orataya çıkmıştı. Ou anlıyordum. Benim saçma sapan paranoyalarım yüzünden onun eski bok hayatına geri dönmesine izin veremezdim. ''Seni anlıyorum.'' Dedim ona gülümseyerek. ''Ama bunları söylemeseydin seni buradan göndermek için her şeyi yapacak kadar fazla şüpheleniyordum. Geç kalmadığına sevindim. '' Doruk gülümseyince ayağa kalktım ve sonunda içimdeki büyük şüphelerden kurtulduğum için sevinerek mutfağa gittim.
''Patates kızartması ister misin?'' Ağzıma en güzel gözükenlerinden birkaç tanesini tıkarak seslendim. ''Neden olmasın!'' 2 tabak çıkararak patates kızartmalarının bir kısmını içlerine koydum. Harry için yarısını bırakmıştım. Mükemmel bir vücudu olmasına rağmen ayı gibi yiyordu. Ne kadar uyumlu bir çifttik!
Tabaklardan birini ona vererek kotuğa oturdum elimle patates kızatmalarına savaş açarak hepsini yemeye başladım. Ellerim yağ ve tuz karışımına bulanıp boğazım su için kavrulmaya başladığında mutfak gözüme çok uzak görünüyordu. Elimdeki boş tabağa baktım. Biraz çabuk yemiştim herhalde. ''Sana su getirmemi ister misin?'' Doruk'a öyle bir gülümsedim ki çocuk ürkmüş olabilir. ''Çok sevinirim.'' Gülümseyerek mutfağa gitti. Su getimeye giden bir insan için tuhaf bir durumdu. Harry bana su getirmem için sorduğunda nadiren giderdim. Bu zamanlarda da yüzüm oldukça somurtkan olurdu. Omuz silkerek parmaklarıma baktım. Kıtlıktan çıkmış gibi onları da yememek için kendimi zor tutuyordum.
''Doruk nerede kaldın? Susuzluktan öleceğim!'' Belki de çok uzun bir süre değildi onu beklediğim süre. Sadece ben çok sabırsızdım. Evet büyük ihtimalle öyleydi. ''Geldim.'' Dedi bardağı elime bırakırken. Ona gülümseyerek yağlı elimle bardağı kavradım ve suyu içtim. Diktim daha doğru bir kelime olabilir. ''Bu suyun tadı amma da tuhaf.'' Dedim bardağı sehpaya boş tabağın hemen yanına fırlatırcasına bırakırken. ''E-evet. Sucumuzu değiştirdik. Belki bu yüzdendir.'' Somurttum ve televizyonu açmadan hemen önce elimi yıkamak için ayağa kalktım. Tuvalete girip elimi lavantalı sabunla yıkarken aynadaki görüntümü incelyordum. Esneyerek koltuğa geri gittim ve televizyondaki tatlı yapan kadını izlemeye başladım. Doruk da yanımdaydı. Esnedim ve arkama iyice yaslanarak ayaklarımı L koltuğun uzun kısmına uzattım. Televizyondaki kadın tarifi vermiş yumurtaları kırmaya başlamıştı ama benim gözlerim uykusuzluktan kapanıyordu. Bir kez daha esnediğimde Doruk yüzüme baktı. ''Ne oldu?'' Zorla sordum. ''Uykun mu geldi?'' Dedi tuhaf bir şekilde. Kafamla onayladım. Artık gözlerimi açık tutamıyordum.
''Uyu.'' Dye fısıldadı Doruk. Ben de uyudum.
![](https://img.wattpad.com/cover/16826100-288-k433389.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALİEN
FanfictionBüyüdüm. Büyüdükçe kabalaştım, soğuklaştım, umursamaz oldum. Büyüdükçe duygularımı gizlemeyi öğrendim. Büyüdükçe insan olmayı unuttum. Ben bir uzaylıyım. Gerçek bir uzaylı. Bir yaratık olmadığım zamanlarda insan olmam gerekirken bile uzaylıyım ben...