1- Günümüz Ela

64 1 1
                                    

Ela son hikayesini de yazdı ve şöyle bir okudu. Güzel olmuştu.  Yaklaşık 3 saattir uğraşıyordu. Güzel olmak zorundaydı yani. İçini çekti.  Aslında kendini kandırıyordu. Günlük yazılan hikâyelerin hiçbiri güzel olmazdı.  Baştan savma, sıkıcı, ilgi çekiciliginden yoksun... Gerçi Ela'nınkiler pek de yabana atılacak cinsten değildi.  Diğer günlük hikaye yazanlara göre bu işi daha iyi kıvırmıştı ve Hikayeleri diğerlerininkine göre daha çok okunuyordu.  Gelen olumlu eleştirilerden bunu biliyordu. Ama bu yetmiyordu ona. Çok daha fazlasını istiyordu. Kendi romanını basmak, hatta romanlarını. Ve ünlü olmak, cok ünlü olmak... Belki de o romanları sayesinde ününün ülke dışına taşmasını istiyordu. Hırslıydı ama hırslı olması ona batmıyordu. Onu tanıyanlara da. Çünkü bu hırsına rağmen birgün çok ünlü olsa bile çevresini unutmayacak kadar vefalıydı. Tanıyanlar da bunu biliyordu. Romanlar yazıyordu.  İçlerinden beğendikleri de oluyordu, beğenmedikleri de. Ama yine de yazıyordu.  Birgün onları bastıracağı umudunu hala taşıyordu. Hiç kaybetmemişti. Şimdi çok parası yoktu belki onları bastıracak kadar ama birgün neden olmasındı? Belki para biriktirir ve yapardı bunu. Ama şimdilik bu kısa hikayelerle yetiniyordu bastırmakta. O da gazetelerde. Gözlerini ovdu. Gözleri çok yorulmuştu. Son zamanlarda haddinden çok yoruyordu onları.  Hem kısa hikaye yazmak hem romanlarıyla ugrasmak kolay iş değildi tabi. Bazen sırf bu yüzden kocasına bile pek vakit ayıramıyordu. Bu durum Sinan'ın pek hoşuna gitmiyordu. Ama sesini çıkarmıyordu. Ela kırılmasın diye. Ela biliyordu ve anlıyordu onu. Ama elinden birşey gelmiyordu onun da. Çalışmayı seviyordu ve sürekli yazıyordu bu yüzden de ne yapsın.    -Hala mı yazıyorsun, diye sordu Sinan. Ela irkildi. Onun odaya girdiğini farketmemişti.      -Hayır bıraktım da son bir kontrol yaptım.  Sonra da dalmışım işte, dedi Ela. Gözlerini ovdu. Sinan onun omzunu sıktı sevgiyle.    -Çok yoruyorsun kendini. Değer mi o kadar yıpratmaya? Verdikleri de para olsa, dedi. Ela öfkelenir gibi oldu.    -Ben para için yazmıyorum Sinan, dedi.    -Romanlarını bastırmak için paraya ihtiyacın olduğunu sanıyordum.            -Tamam onun için de yazıyorum ama tek amacım o degil diyelim. Okunmak da istiyorum. Hikayelerim beğenilsin istiyorum.     -Bir gün içinde yazdığın hikayelere ne kadar verim verebilirsin? Bence bu saçma işe hiç bulaşmamalıydın.                                                              -Sen anlayamazsın. Evet çok iyi hikayeler olmuyor yazdıklarım ama yine de okunuyor. Bir gün belki de bu hikayelerim sayesinde meşhur olacağım, dedi Ela. Sinan onun alnına bir öpücük kondurdu.   -Beni yanlış anlamanı istemiyorum canımın içi. Sadece bu kadar yorulman ama emeğinin karşılığını alamaman beni üzüyor, dedi. Ela birden yumusadi.                                                                              -Haklısın ama elimden birşey gelmez. İçlerinde bulduğum en iyi iş bu. Ve amacıma ulaşmak için bu zor yollardan geçmek zorundayım, dedi. Sinan ona gülümsedi sonra:                                                      -Ben yatıyorum.  Daha çok işin var mı? Işık yanık kalsın mı,  diye sordu.  -Hayır ben de yatacagım. Ben söndürürüm şimdi.  İyi geceler, dedi Ela. Masadan kalktı. Üzerindekileri çıkardı ve geceligini giydi. Işığı kapatıp Sinan'ın yanına uzandı.  Sinan'ın sırtı ona dönüktū. Onu incelerken: "Birşeylerde yanlışlık mı yaptım? " diye düşündü kaçıncı kez. Sinan'la yaklaşık 3 yıllık evliydi. Evlenmeden önce sevgiye dayalı mutlu bir beraberlikleri olmuştu 3 buçuk yıllık.  Severek de evlenmişlerdi. Hala da seviyorlardı birbirlerini ama aralarında Ela'nın tam adını koyamadığı bir eksiklik vardı. Bu tutku muydu? Yoksa heyecanlarını mı kaybetmişlerdi erkenden? Ya da Sinan eskiden beri böyle resmi, biraz da soğuktu da Ela mı yeni farkediyordu? Yanlış yaptığına dair ilk hissi evlendikten hemen sonra ortaya çıkmıştı.  İlk gecelerinde Sinan ona kırmaktan korktuğu bir porselen bebek gibi davranmış pek de bir zevk almadan sevişmişlerdi. Ve sanki ilk gece diye yapmışlardı bu işi sadece! Ondan sonraki zamanlarda Sinan sevişme olayından hep kaçınan taraf olmuştu.  Arada yapmışlardı yine. Ama tutku yoktu olayda. Ve sanki Ela'nın zorlamalarıyla oluyordu. Ela hiç istemese hiç olmayacaktı sanki! Sadece yatakta değildi tabi sorun. Normal zamanlarda da Sinan ilgi bekler bir koca gibi dursa da Ela ilgi gösterdiği anda isteksiz karşılık veriyordu ilgisine. Ne zaman Ela onu öpecek olsa ya da sarılacak olsa Sinan da sevgiyle karşılık veriyordu ona. Ama Ela'nın aradığı tutku yoktu işin içinde.  Zevk yoktu, haz yoktu duyulan. "Acaba ben miyim yanlış olan? Sinan bende birşeyleri bulamıyor mu acaba?" Diye düşünmüştü bazı zamanlarda da. Onda mıydı eksik olan? Neydi peki bu eksiklik?  Bu konuyu birkeresinde utana sıkıla en samimi dostu Nilay'a açmıştı.  Dert yanmıştı bir bir. Aradığı çok mu fazlaydı,  tutku istiyordu fazladan sadece. Sade sevgi yetmiyordu işte! Nilay onu anlayışla dinlemişti. Bunları istemesinin çok doğal olduğunu söylediğinde Ela epey rahatlamıştı. "İşin garip yani şu.  Ben Sinan'dan önce hickimseyle birlikte olmadım.  Hiçkimse olmadı hayatımda.  Ama sanki eskiden bana bu tutkuları yaşatan birisi vardı gibi hissediyorum.  Sanki bir zamanlar birisiyle çok aşk dolu, ateşli bir ilişki yaşamışım gibi. Böyle anlar canlanıyor bazen kafamda. Bu bazen gece yattığımda oluyor bana. Ve Sinan olmadığından eminim çünkü Sinanla gayet seviyeli bir ilişki içinde olduk hep Nilay." Demişti de sonra, Nilay buna çok şaşmıştı işte.    Ela gözlerini kapattı.  Bunları düşünmemeliydi. Artık uyumalıydı. Gözlerini yeterince yormuştu zaten. Çözemeyeceği şeyleri düşünüp de daha çok ağrıtmaya değmezdi.  Yarın erkenden hikayeyi vermek için gazeteye gitmesi gerekiyordu zaten. Sonra da dönüp yeni hikayeye başlayacak,  geri kalan zamanında da romanını yazmaya devam edecekti. Şimdi uyumaliydi. Yarın dinç kalkmaliydi  böylelikle.                                                                              Sabah erkenden kalktı gerçekten de. Uykusunu tam almamıştı ama olsun. Çabucak üstünü değiştirip gazetenin yolunu tuttu. Kahvaltıyı dönünce rahat rahat yapardı artık. Hemen bir taksiye atladı.  Her zamanki gideceği yeri söyledi. Ve vardığında da parayi verip indi. Merdivenleri koşa koşa çıkarken az daha bir adama çarpıyordu.    -Affedersiniz, dedi. Adama baktı.  Ürperir gibi oldu. Adam hiç de yabancı değildi.  Ela ona "Sapığım" diyordu. Çünkü adam son günlerde (Son 15 gündür. ) onu sürekli takip eden birisiydi. Tıpkı bir sapık gibi. Nereye gitse karşısına çıkıyordu.  Aslında Ela Nilay sayesinde fark etmisti.   -Panik yapma ama seni son iki gündür şu adam takip ediyor, demişti. Ela onun gösterdiği yere çaktırmadan bakmıştı. Ve adamı görmüştü. Gazete binasının köşesinden onu inceliyordu. Ela'nın kendine baktığını görünce huzursuz olmuştu.  Ve Ela dönüp bir daha baktığında yok olmuştu. Ondan sonraki günlerde Ela da artık adamı fark eder olmuştu.  Gerçekten de resmen takip ediyordu adam. Ela ilk başta bu durumdan rahatsız olsa da sonradan alışmışti. Gizli bir hayranı olarak kabul etmişti onu ve hoşuna bile gitmeye başlamıştı hatta bu durum. Tabi adam uzaktan izlemeye devam ettikçe hoşuna gitmişti!    -Önemli değil, dedi adam. Ela'yı inceledi dikkatlice. Sanki onun yüzünde,  gözlerinde birseyler arıyordu. Ela huzursuz oldu, bakışlarını kaçırdı.     - İyi günler,deyip adamın yanından kacarcasina uzaklaştı. Hala ürpertici içersindeydi. Bu sapık bu kadar yakınına gelmişken ve onunla konuşma cesareti göstermişken başka bir şekilde olamayacağını hissediyordu. Aslında adamda sapık havası da yoktu. Asil bir duruşu vardı.  Konuştuğunda da sesinin de gayet iyi olduğunu fark etti Ela. Ama asıl rahatsız edici de bu değil miydi? Bu efendi görünüşlü, açık açık sulanmayan sapıklardan korkmak daha mantıklıydi. Binaya girdi.  Genel müdürün odasına hala aklinda sapığın görüntüsü kazılıyken geçti. Adam ona gülümseyerek baktı.  Bu kadının hikayelerini seviyordu. Aslında öykü yazmakta yetenekliydi. Özellikle de cinayet, mafya türü hikayeler yazmakta sanki Allah vergisi bir yeteneği vardı.  Seviliyordu öyküleri ve genel müdür de bu yüzden onu kaybetmek istemiyordu.   -Basmak için yeni bir hikaye daha ha, dedi gülümseyerek.                                                                   -Evet, umarım bu da diğerleri gibi sevilerek okunur, dedi Ela da gülümseyerek. Müdür başını salladı.   - Sendeki bu ukala tavra bayılıyorum.  Öykülerinin sevildiğini defalarca söylemekten yorulmuyorsun.      -Neden yorulayim? Yeteneğimin  bilincindeyim ve ileride meşhur olunca bu sozlerimi hatırlarsınız,  dedi Ela. Müdür açık açık sırıttı  bu sefer. -Ukalalık,  özgüven. ... Bir yazara daha ne aranır,  dedi.               -Biraz daha zengin olması tabiki, dedi Ela dobraca.   -Ha bak bu özelliğini unutmuştum.  Bir de dobrayiz. Cesarwtliyiz.  Söyleyeceklerimizi hiç çekinmeden söyleriz.                 -Soyleriz ama hiçbir işe de yaramaz. Yine aynı parayla surunuruz.            -Aklımdan Ela, senin için iyi düşüncelerim var, dedi müdür birden ciddileserek. Ela ona nazikce gülümseyerek teşekkür etti ve odadan çıktı. Gazetede başka bir işi yoktu. Öykülerini evde yazıyordu.  Ve her gün gelip buraya bırakıyordu.  Öykülerini yazmak için ayrı bir oda istememiş ti gazeteden. Çünkü ev çok daha rahat ve sessizdi yazmak için. Yine de biraz oyalanmak istedi. Burada pekçok arkadaşı vardı.  Onları  yanına uğrayıp biraz vakit geçirebilirdi. İlk olarak has arkadaşı Nilay'a odasına girdi.                                         -Yine erkenden dayandım odama,  dedi gülümseyerek. Nilay onu iki yangından öptü hemen.                   - Keşke hep burada olsan. Ben bundan çok memnun olurdum, dedi. Sonra ekledi;  -Senin de gazetenin içinde neden bir odan yok anlamıyorum. İse birlikte gidip gelsek fena mı olurdu?                                    -Eee kızım bırak da bizim de bir ayrıcalığımiz  bir farkindaligimiz olsun, dedi Ela gülümseyerek. Sonra Nilay'ın önündeki kağıda eğildi.                 -Bugün ne haberler var bakalım, diye sordu.                                 -Sana bahsettigim gerizekalı bir mafya bozuntusu adam vardı ya. Hatırlıyor musun, diye sordu Nilay. -Evet, hatta sana bir-iki defa tehdit telefonları gelmişti.

Geçmişin ArdındakilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin