Dağhan ile Esma balık sefasından sonraki gün teşkilatta buluştular. Patron yeni bir görev vermeden öncesini boş geçirmemek için atış yapmaya karar vermişlerdi. Ve atış yerine gelmiş, son hazırlıklarını yapıyorlardı şimdi. Dağhan tüfeğini son kez kontrol ederken:
-Dövüş yapmamızın daha iyi bir fikir olduğu kanısındayım hala, dedi.
-Neden, yine atışlarda seni geçeceğimden mi korktun çapulcu, dedi Esma alayla.
-Hayır, bu sefer kendimi süper hissediyorum. O bir kere olur Esma hanım, bu sefer seni hezimete uğratacağımdan korkuyorum. Dövüşte de yeneceğim kesin de belki hezimete uğramazdın hiç değilse, dedi Dağhan da alayla.
-Bana bak sünepe, işte şimdi beni kızdırdın. Bu işi de yarışa dökmeye var mısın? Sen sadece yenilerek buradan ayrılırsan içimde kalır, bir cezada almanı istiyorum ki, o havadan bir türlü inemeyen burnun yerlere sürtünsün biraz, dedi Esma. Dağhan sırıttı.
-Zevkle. Yalnız bir şartım var. Kazanan cezasını kendisi belirleyecek. Mesela sen başka bir şey isterken, ben başka bir şey isteyebileceğim, dedi. Esma onun aklından ne geçtiğini tahmin edemeden:
-Tamam. Neden olmasın, dedi.
-Önce sen ne istediğini söyle bakalım, dedi Dağhan. Esma biraz düşündü. Sonra:
-Eğer ben kazanırsam, sana şiddetli iki tokat atacağım ve bana karşı koymayacaksın, dedi. Dağhan hiç itiraz etmeden kabul edince acaba çok mu küçük bir ceza oldu diye kendisinden şüphelendi Esma.
-Peki sen söyle.
-Ben şiddete başvurma niyetinde değilim. Tabi senin şiddetten ne anladığına bağlı. Eğer öpücüğü şiddet olarak nitelendirirsen bilemeyeceğim, dedi Dağhan sırıtarak. Esma şokla biran öylece durdu.
-Ne? Ne öpücüğü? Kazanırsan öpecek misin beni? Yani yanağımdan tabi, diye sordu.
-Birincisi doğru, öpeceğim ama ikincisi yanlış, yanağından değil, dudağından, dedi Dağhan. Baştan beri amacı buydu zaten. Daha Esma bu işi yarış moduna getirmeden bunu planlamıştı ve bilerek Esma'yı yarışa sürüklemişti.
-Bu kabul edilemez, dedi Esma. Kıpkırmızı kesilmişti. Dağhan onun kızaran yüzünü keyifle izledi. İçinden o kırmızı yanakları okşamak geçti. Kendisini dizginledi. Ona ne oluyordu?
-Eğer korktuysan vazgeçebiliriz.
-Ben korkmam.
-Ne bileyim şiddetle itiraz ettiğine göre, bana yenileceğinden eminsin sanki.
-Güldürme beni. Ben sadece... Bu olmaz yani. Beni dudağımdan öpme olayı etiğe aykırı ve..., derken iyice sesi kısıldı, kızarıklığı daha da arttı sanki Esma'nın.
-Yarışmadan korkmadığını kabul edelim. Ama bir şeyden korktuğun açık. Benim öpücüklerime teslim olmaktan korkuyorsun.
-Saçmalık!
-O halde neden itiraz ediyorsun?
-Ortaklar birbirini öpmezler!
-Biran için beni ortağın değil de bir erkek gibi görürsün o halde. Çünkü ben seni öperken kadın olarak göreceğim, bundan emin olabilirsin.
-Kapa çeneni, diye azarladı onu Esma. Ama şimdiden o da Dağhan'ın öpücüklerinin tadını merak eder olmuştu! Acaba nasıl öpüşüyordu? Tanrım, dudakları o kadar seksiydi ki? "Öpücüklerime teslim olmaktan mı korkuyorsun?" diye sormuştu Dağhan, Allah yardımcı olsun, cidden korkuyordu!!! Bakışları istem dışı olarak dudaklarına kaydı. Tabi Dağhan'ın da onun dudaklarına kaydı. İkisini de anlam veremedikleri bir arzu kapladı. İkisi de yarışma olmadan o anda öpüşmeye razı gibiydiler ama bunu ikisi de şuanda itiraf etmeye hazır değildi. Esma kendine geldi ve bakışlarını dudaklarından çekti.
