Nilay inanamıyordu bu yaptığına. Bunun Acısını depreştirmekten başka bir işe yaramayacağını biliyordu ama kendine engel olamıyordu işte. Alper'le çekildikleri fotoğraflara bakıyordu. Onunla o kadar çok anısı olmuştu ki. Ne kadar atışsalar bile onlar daima süper bir ikili, uyumlu bir ekip olmuşlardı. Şu fotoğrafta Alper onun tişörtünden çekiştiriyordu. Şu fotoğrafta ise Nilay Alper'in kafasına vuruyordu. Diğer bir fotoğrafta kar altında kalmışlar, bata çıka ilerlerken gülümsüyorlardı. O gün çok önemli biriyle röportajları vardı ve Alper o kadar çok söylenmişti ki, bu havada çalışılır mı diye, onun şikâyetlerinden yakınan Nilay onu patrona söylemekle tehdit etmişti. Yapacağından değil.
Gözlerinden yaşlar akmaya başladı. Kaçınılmaz son. Böyle olacağını biliyordu. Bilerek kendisine acı çektiriyordu Nilay. Sanırım onda biraz mazoşistlik vardı. "Neden Alper, neden beni bıraktın ki. Seninle daha çok kavga edecektik. Benimle dalga geçmekten bu kadar mı çabuk sıkıldın?" dedi içinden, ağlarken. O sırada kapısı tıklatıldı. Gelen Elaydı. Nilay çabucak gözlerini sildi. Ela'nın onun ağladığını görmesini istemiyordu artık. Ela ne kadar acı çekerse çeksin, hiç ağlamayan, gözyaşlarını içine akıtan bir kızdı ve Nilay onun yanında ağlayınca kendisini oldukça zayıf hissediyordu.
-Selam güzellik. Ne yapıyorsun bakalım, diye sordu Ela gülümseyerek. Belli ki Nilay'ın ağladığını fark etmemişti.
-Hiiç, haber araştırıyorum boş boş, diye yalan söyledi Nilay. Sonra hemen google'yi açıp spor haberleri yazdı. Anında karşısına sporlarla ilgili haberler çıktı. Ela onun önündeki bilgisayara eğildi. Nilay onun bunu yapacağını bildiği için böyle google'den bu sayfayı açmıştı. Arkadaşını nasıl da iyi tanımıştı.
-Çok sıkıcı değil mi? Özellikle futboldan nefret eden birisi için, dedi Ela gülümseyerek.
-Hem de nasıl. Bazen kafayı yiyecek gibi oluyorum.
-Müdürle konuşmalısın. Seni daha eğlenceli bir yere almalı. Bu sanki ceza gibi.
-Denemedim mi sanıyorsun. Ama benim hala olayı atlatamadığım kanısında ve..., derken burnunu çekti Nilay. Sonra devam etti:
-Bir süre daha spor bölümünde kalmamı istiyor. Böylelikle kafam dağalırmış.
-Bence senin buraya alışmanı istiyor.
-Bence de.
-Neyse, bak ne diyeceğim, biraz hava almaya ihtiyacın yok mu sence de? Hem seninle konuşmak istediğim şeyler var.
-Ne gibi?
-Dün yine bir rüya gördüm. Şu korkunç olanlardan.
-Ciddi misin? Tanrım, neden bunlar senin yakanı bırakmıyor?
-Bir bilsem.
-Nasıldı bu seferki?
-Daha ilginçti. Ama bunu dışarıda gezerken anlatmak istiyorum, dedi Ela. Nilay ona buruk bir şekilde gülümsedi. Nilay'ın kafasının dağılmasını amaçladığı belliydi. Bu yüzden dışarıda konuşmak istiyordu. Yoksa burada da anlatabilirdi. Ela gibi dost az bulunurdu.
-Ben çok isterdim ama gelemem Ela.
-İtiraz kabul etmiyorum. Önemli bir işin olmadığını görebiliyorum ve...
-Birazdan röportaja gideceğim, diye yalan söyledi Nilay. Açıkçası dışarı çıkmak için hiç havasında değildi. Bunalım takılmak istiyordu. Alper öldüğünden beri olduğu gibi sadece bunalım takılmak. Gezmek en son istediği şeydi. Ela'nın gözleri hayal kırıklığıyla doldu.
-Yaa... Ben de biraz vakit geçirebiliriz diye düşünmüştüm, dedi. Nilay kendisini suçlu hissetti ama bir şey demedi.
-Peki, röportajın bittiğinde haber edersin belki, olur mu?
-Olur. Tabi başka bir işim çıkmazsa.
-İllaha yoğun olduğunu vurgulayacaksın uyuz, dedi Ela gülerek.
-Vurgularım tabi. Senin gibi boş gezmiyoruz.
-Bak şimdi. Gebertirim kızım seni, dedi Ela. Sonra vedalaşıp ayrıldı Nilay'ın yanından. Nilay tam google'yi kapatıp yeniden fotoğraflara bakmaya dönüyordu ki, kapısı yine tıklatıldı. Sinirle gelene baktı. Bir türlü yalnız bırakılmıyordu. Gelen müdürdü. Yanında da tanımadığı bir adam vardı.
-Naber Nilay, nasıl gidiyor, diye sordu müdür neşeyle.
-Her zamanki gibi patron. Çok monoton, dedi Nilay onun aksine durgun bir sesle.
-Alışırsın alışırsın. Yakında burası da sana çok zevkli gelir, dedi müdür. Nilay'ın itiraz etmek üzere olduğunu görünce konuşmasına izin vermeden konuştu:
-Neyse, bu Kadir. Yeni iş arkadaşın, dedi. Nilay ona soru işareti dolu gözlerle bakınca:
-Yeni iş arkadaşın diyorum. Kameramanın. Artık röportajları dinleme cihazıyla yapmanı istemiyorum. Yeniden kamera önünde görmek istiyorum seni, dedi müdür. Nilay müdüre dehşetle baktı. Bunu istemiyordu, hayır istemiyordu. Yeni kameraman istemiyordu, bu Alper'e ihanetle eş değerdi. Saçma ama böyle hissediyordu.
-Bunu istemiyorum. Yeni bir ortak istemiyorum, dedi sertçe. Kadir gülümseyerek ona bakıyordu ama bu sözleri duyunca gülümsemesi dondu.
-Nilay sen istemiyor olabilirsin ama ben istiyorum. İtiraz etme lüksün olduğunu da sanmıyorum, dedi müdür de sertçe. Nilay öfkelendiğini hissetti. Bu ne kadar anlayışsız, ne kadar kıt bir müdürdü. Nilay'ın ne kadar acı çektiğinin farkında değil miydi? Biraz anlayışlı olamaz mıydı?
-Neden, bunu bana neden yapıyorsunuz, diye sordu. Kadir ona dönüp şaşkın şaşkın baktı. Onun yanında çalışması bu kız için bu kadar mı kötü bir şeydi?
-Kendine gel Nilay. Sinirleniyorum artık. Benim yaptığım bir şey yok. Sadece olması gerekeni yapıyorum. Ama sen çok tuhaf davranıyorsun. Şu Alper depresyonundan sıyrıl artık.
-Çok kolaydı!
-Tamam bana cevap verme artık. Ve yeni arkadaşına merhaba de. Bu görgü kurallarındandır.
-Merhaba, dedi Kadir. Hala bir arkadaşlık kurulabileceğini umut ediyor gibiydi. Nilay ona buz gibi bir bakış attı ama hiçbir şey demedi.
-Madem bana sormadan böyle bir şey yaptınız. Nasıl davranacağıma da karışamazsınız ama, dedi müdüre soğuk bir sesle. Sonra göz ucuyla Kadir'e baktı. Artık onun surat ifadesi de hiç dostça değildi. Nilay'a sert sert bakıyordu. "Çok da umrumda sanki. Salak." Diye söylendi Nilay.
-Tamam. Sen bilirsin Nilay. Fazla üstüne gelmeyeceğim. İyi günler. Kolay gelsin size, dedi ve odadan çıktı müdür. Ve iki elamanını baş başa bıraktı. Birbirlerine soğuk soğuk bakıp şöyle birbirlerini süzdüler ikisi de. Sonra Nilay hiç konuşmadan masasına geçti. Kadir de içini çekti ve kendi masasına geçti.
