Geldikleri yer harika bir yer değildi, süslü püslü, çok şık falan hiç değildi. Ama bütçelerinin yettiği kadarıyla iyi bir yerdi ve Ela için önemli olan yer değil, evliliklerini kutlamalarıydı. Üç yıl, üç yılı doldurmuşlardı işte. Öyle ya da böyle, kavgalarla, mutluluklarla, heyecanla, durgunluklarla, maceralarla, geçirmişlerdi üç yılı. Gerçi onu duyan kırk yıllık evli olduklarını düşünürdü ama şimdiki zamanda üç yıl evli kalmak bile bir başarıydı. Kaldı ki, Ela ile Sinan'ın evlilikten önce uzun bir geçmişleri olmuştu. Evlenmeden önce tam tamına bir yıl on aylık bir nişan devreleri olmuştu. Ondan önce, evlenmeye kesin olarak karar vermeden önce geçirdikleri tam üç yıllık bir flört devresi olmuştu. Ve ondan da önce ise birbirlerine duygularını açmadan geçmiş dokuz aylık bir tanışma devresi vardı. Aslında birbirlerini çok uzun yıllardır tanıyorlardı yani. Yaklaşık dokuz yıldır!
-Ne düşünüyorsun aşkım, diye sordu Sinan.
-Hiç, sadece birbirimizi ne kadar uzun zamandır tanıdığımızı düşünüyordum. Bu bizim üçüncü evlilik yıldönümümüz ama biz dokuz yıla yakın zamandır birbirimizi tanıyoruz zaten.
-Bu da nereden çıktı şimdi?
-Bilmem, birden aklıma geldi. Yani üç yıldır evliyiz ve bu işi yürütebiliyoruz diye düşünüyordum da, sonra aklıma aslında bunun birde geçmişi geldi.
-Evet, gerçekten yıllardır birbirimizi tanıyoruz. Vay be, dile kolay sekiz-dokuz yıl olmuş. Sen inat etmeseydin çok daha önce evlenmiş olacaktık ama...
-Birbirimizi iyice tanımamız gerektiğini düşündüm Sinan. Yani iyice tanımadan bir evlilik yapmak beni korkuttu. Düşünsene, çok ciddi bir şey bu. Bir anda bütün hayatını değiştiriyor. Bunun için gerçekten tanımalıydık birbirimizi, birbirimizden emin olmalıydık.
-Tamam, biz de emin olalım diye sabırla bekledik işte hanımefendi, dedi Sinan gülümseyerek.
-Hakikaten ama, ilk evlenme teklif ettiğin ve benim reddettiğim günü hatırlıyor musun?
-Hiç unutabilir miyim? O zaman kendimi hayatımda hiç olmadığım kadar kötü hissetmiştim. Biz sevgili olalı daha dört ay falan olmuştu.
-Ama sonra reddedilmeye alıştın.
-Sayende alıştık. Sanırım altıncı evlenme teklifimi kabul ettin.
-Evet, dedi Ela gülerek. O günü dün gibi hatırlıyordu. Sinan artık evlenme teklif etmekten o kadar bıkmış, bu iş o kadar gündelik bir olay haline gelmişti ki:
-Hadi evlenelim artık tatlım yaa, deyivermişti. Ela ise böylesine kötü bir evlenme teklifine, diğer mükemmel tekliflere vermediği bir cevap vermiş ve Sinan'ı şoka uğratmıştı.
-Tamam evlenelim!
-O salakça evlenme teklifini hatırladın sen de değil mi, dedi Sinan gülerek.
-Salakça değil, hayatımda aldığım en doğal evlenme teklifi, dedi Ela da gülerek. Sonra Sinan'ın yanağını okşadı.
-Biliyor musun aklıma ne geldi? Eğer benim ilk evlenme teklifimi kabul etmiş olsaydın, hem arkadaşlarına anlatacağın şahane bir evlenme teklifi anısı olacaktı, hem de şimdiye kesin bir çocuğumuz olmuş olacaktı.
-Yine çocuk muhabbetine getirdin olayı, dedi Ela hafifce pembeleşerek gülerek. Aslında artık bu düşünceye o kadar da soğuk değil gibiydi!
-Ben hayatımdan gayet memnunum. Dediğim gibi hayatımda aldığım en doğal evlilik teklifiydi, dedi sonra.
-O zaman nasıl olursa olsun, öyle ya da böyle, üçüncü evlilik yıldönümümüzün şerefine, dedi Sinan kadehini kaldırarak.
