19-Onbir Yıl Öncesi

5 1 0
                                    

Akşam yemeğinden sonra odalarında aldılar soluğu. Hemen eşyalarını çantaya tıkıp, otelin lobisine geçtiler. Kaldıkları zaman kadar masraflarını ödeyip hesabı kapattılar. Ve yeni bir macera için başka bir otele geçtiler. Burada da aynı işlemler yapıldı, oda numaralarını aldıktan sonra yeni odalarına geçtiler. Dağhan yine yayıldı yatağa. Yaylandı şöyle bir-iki defa, rahatlığını ölçercesine. Bu Esma'nın gözünden kaçmadı.

-Nasıl, rahat mı bari? Senin gece o yatakta yatamaman ve yerde yatmak zorunda kalman ne yazık. Yüreğim kanıyor, seni o halde görünce, dedi alayla. Tabi Dağhan bunun altında kalmadı.

-O kadar çok yüreğinin kanamasına içim elvermez. Çok istiyorsan, gece birlikte, o yatakta yatabiliriz, dedi o da alayla. Esma'nın gülümsemesi daha da genişledi.

-Kusura bakma, yatağıma odunları almıyorum.

-Benim odun olduğumu denemeden nasıl bilebilirsin. İstersen hemen gösterebilirim, dedi Dağhan ve hemen Esma'nın dudağına doğru eğildi. Esma telaşla geri çekildi. Kızarmıştı.

-İstemem, kalsın, dedi. Sonra yatağa oturdu o da.

-Fikir mi değiştirdin, dedi Dağhan eğlenerek.

-Cıvıklık yapmayı kes de ne yapacağız onu konuşalım sünepe, dedi Esma. Dağhan birden ciddileşti. Biran düşündü. Sonra:

-Aynı taktiği uygulayacağız. Gece müşteri kayıtlarını inceleyeceğiz yine.

-Ya yakalanırsak bu sefer?

-Yakalanırsak, ortalık velveleye verileceğinden kötü olur ve adamı kaçırabiliriz ama bize bir şey olmaz. Çünkü durumu açıklarız. Ama yine de çok dikkatli olmalıyız.

-Haklısın. Geçenkinden çok ama çok daha dikkatli olmalıyız, dedi Esma.

Zamanlarının çocuğunu plajda el ele dolaşarak geçirdiler sonra. Bu o kadar acayipti ki. Bir o kadar da güzel. İkisinin de hoşuna gidiyordu. Ama ikisi de bunu söylememek de kararlıydı. Dondurma yediler el ele dolaşırken. Esma dondurmasını yerken, elinin Dağhan'ın elinin içinde eridiğini hissediyordu. Alev gibi yanıyordu eli. Bu duygusal taşkınlık, üstelik bu kadar kısa zamanda böyle olması, onu korkutuyordu.

-Buralarda aslında kimse bizim karı-koca olduğumuza dikkat etmez. Böyle el ele dolaşmak zorunda değiliz ki, dedi. Dağhan gülümseyerek baktı ona. Yine o rahatsız edici gülümsemelerinden birini takınmıştı.

-Rahatsız mı oldun? En sonunda benim kucağıma düşeceğinden mi korkuyorsun, dedi keyifle. Esma yüreğinin bu lafla küt ettiğini hissetti. Yine de:

-Ne münasebet, dedi.

-Seni uyarmıştım küçüğüm, bana aşık oluyorsun, dikkat et diye, dedi Dağhan aynı keyifle. Esma bir kahkaha attı.

-Sünepe bazen o kadar saçmalıyorsun ki, kendini bile geçiyorsun saçmalamak da. Bence ikide birde beni böyle uyarmandaki maksat, kendini uyarmak. Asıl sen bana âşık oluyorsun, dikkat et, dedi.

-Sevgili karıcığım, ben sana zaten aşığım, dedi Dağhan sırıtarak ve Esma'nın yanağını somurarak öptü. Bu öpücük Esma'nın öylesine hoşuna gitti ki, devamını isterken ve kendisi de onu öpme içgüdüsüyle savaşırken buldu kendisini.

-Bu sözünün gerçek olduğunu düşünmeye başlıyorum zaten, dedi Esma gülümseyerek ve Dağhan'ı ittirdi.

Gece işleri geçenkinden yaver gitti. Defteri bulmak da geçen günkünden daha da zorlandılar ancak, bu sefer hiç kimseye yakalanmadılar. Defteri didik edene kadar incelediler. Ve gözlerine inanamadılar. Adamın ismi yazılıydı. Üstelik daha hesabı kapatmamıştı, yani buradaydı! İkisi de o kadar heyecanlanmıştı ki, birbirlerine sarıldılar. Sonra birden ikisi de aynı anda ayrıldı.

Geçmişin ArdındakilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin