Esma ile Dağhan teşkilata geldiklerinde bahçede bir kalabalığın toplandığını fark ettiler. Birisinin başına yığılmışlardı sanki. Birbirlerine sorarcasına baktılar, ikisi de aynı anda omuzlarını silktiler. Ve kalabalığa doğru yöneldiler. Yaklaştıkça bir kadın sesi yükseliyordu, sanki birisi ağlıyor, bağırıyor, öfkesini kusuyordu. Kalabalığın merkezine geldiklerinde her şeyi anladılar. Esma gülmesini zor tutarak Dağhan'a baktı ve Dağhan da ona senin yüzünden der gibi baktı.
-Yemin ediyorum, yemin ediyorum bu adiliği yapanı bulacağım. Bu adiliği, şerefsizliği yapanı bulana kadar durmayacağım. Buna şerefsizlik denir, başka bir şey değil, diye bağırdı Aslı. Gözlerinden yaşlar boşalıyordu. Suratı öfkeden ve ağlamaktan kıpkırmızı olmuştu. Gözlerinin altı şiş şişti. Bu olayı biraz abartmamış mıydı? Sonuçta can yakanın mutlaka canı yanardı. Cezasını çekip sessizce oturması doğru olandı.
-Bu kelimeler, ki bunları telaffuz etmeye benim terbiyem müsait değil, kim tarafından yazıldıysa, ondan intikamıım cidden çok kötü olacak. Dünden beri uyku tutturamıyorum. Herkes beni soru ve yorum yağmuruna tuttu. Dünden beri hangi birine cevap yazacağımı şaşırdım. Hayatım bir gecede zindana döndü, diye bağırdı Aslı yine. Birileri onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Esma ise içinden: "Ünlü oldun sayemde işte., daha ne istiyorsun? Eminim çok hoşuna gitmiştir bu ilgi. Daha önce bu kadar ilgi sana nasip olmadığı için." Dedi alayla. Bir gıdım bile suçluluk duygusu hissetmiyordu. O kız bunları çoktan hak etmişti. Sürekli Dağhan'ın çevresindeydi, gölge gibiydi aralarında. Ne zaman ayrılırlar da ben devreye girerim diye hesaplar yapıyordu resmen. Hatta bazen direk kendisi aralarını bozan oluyordu. İlişkilerinin başından beri bir rahat vermemişti onlara resmen.
-Ben bunları hak etmedim, diye dramatik bir şekilde bağırdı Aslı bu sefer. Kalabalık yapanı ayıplar gibi mırıldanır ve nıçk nıçklarken Esma ise yine içinden: "Emin misin?" dedi. Aslı'nın gözleri kalabalık içinden birden onun gözleriyle buluştu ve o timsah gözyaşları döken, koftiden masum bakan gözler birden kinle doldu. Esma ona şaşkın ve alaycı gözlerle karşılık verdi. Ne yani, bu bakışlardan korkması falan mı gerekiyordu, hadi canım! Aslı Esma'nın gözlerinden gözlerini ayırmadan:
-Bunu buradan birisinin yaptığını biliyorum. Eminim ki teşkilatın içinden birisi bana zarar vermeye çalıştı ve cezasını çok ağır bir şekilde ödeyecek. Bedeli çok ağır olacak. Benimkinden çok daha büyük bir acı ve üzüntü yaşayacak. Bundan emin olun ki yaşatacağım, diye bağırdı. Sonra Esma'nın kavraması için Dağhan'a baktı manalı bir şekilde. Esma ilk defa bir tedirginlik hissetti. Aslı onu çok fazla üzmeye odaklanmadığında bile Dağhan'la aralarına girmeyi başarmıştı, şimdi de daha fazlasının olmasından korktu birden. Adam gibi direk Esma ile uğraşsa, ona bir zararda bulunacak olsa, sadece Esma'yı öfkelendirmek için uğraşacağını, bu yüzden Dağhan'ı ayartmaya çalışmayacağını bilse hiç ama hiç korkmaz, tedirgin olmazdı, ama Aslı ne yapacağını bir bakışıyla açıkça ortaya koymuştu. O da hızla Dağhan'a baktı. Dağhan hiçbir şey anlamamış gibi Aslı'yı izliyordu. Esma'nın kendisine baktığını hissedince yeniden ona baktı. Esma'nın nesi vardı, sanki bir şey onu tedirgin etmişti. Aslı bağırmaya devam ederken Dağhan endişeyle Esma'nın sağ yanağını kavradı tek eliyle, okşadı.
-Güzelim bir şey mi oldu, diye sordu. Esma gülümsedi.
-Hayır hiçbir şey olmadı, dedi.
-Eğer Aslı'nın söyledikleri seni rahatsız ettiyse boş tehditten başka bir şey değil. Kendi çapında gösteri yapıyor işte, dedi. Dağhan'ın Esma'nın yanında olması, Aslı'nın gözyaşlarına aldanmaması öyle hoşuna gitti ki Esma'nın, onu kolundan tutup kalabalıktan uzaklaştırdı hızlıca. Bir köşeye çekti.