17-Onbir Yıl Öncesi

11 1 0
                                    

Esma dalgın dalgın bir sandalyede otururken Ahmet çıkageldi. Hemen yanına oturuverdi. Esma'nın yüzüne baktı uzun uzun. Esma'nın bugün onunla konuşma isteği yoktu içinde hiç. O yüzden yüzüne bakmadı bile. Belki ilgilenmeyince çeker giderdi. Zaten Esma'nın derdi başından aşkındı.

-Hey, senin neyin var, diye sordu Ahmet. Kahretsin!

-Yok bir şeyim, dedi Esma. Kısa cevap verirse belki giderdi.

-Neden bu kadar durgunsun o zaman?

-Farkında değilim. Durgun muyum, dedi Esma ilgisizce. Hemen gitmezse onu kovmak zorunda kalacaktı!

-Evet durgunsun. Bak sana ne anlatacağım. Bir fıkra. Eğer seni güldürmeyi başaramazsam, çok daha iyisini bulurum. Yeter ki sen gül, dedi Ahmet. Kahretsin, ne kadar da inatçı çıkmıştı!

-Dinle, pek de fıkra dinleyecek ya da gülecek havada değilim Ahmet kusura bakma, dedi Esma bezgince. Canı gerçekten sıkkındı. Çünkü Dağhan'la son zamanları hep ayrı geçiyordu ve bu hiç hoşuna gitmiyordu. Esma ne zaman ona bakınsa onu Aslı'nın yanında buluyordu. Bu ise hiç mi hiç hoşuna gitmiyordu. Aslında böyle olması daha iyiydi. Sonuçta onunla sadece ortak olmak, ondan uzak durmak ve duygusal anlamda bir şeyler hissetmemek isteyen Esma değil miydi? Onun ne aşağılık biri olduğunu, her kızı elde etmeye çalıştığını öğrenmemiş miydi daha yeni? Sorun neydi o zaman? Neden buna bu kadar canı sıkılıyordu? Sorun şuydu ki onu gerçekten ama gerçekten özlüyordu. Ve o onunla araya mesafe koymak istese bile Dağhan'ın ona uymaması ve Esma'ya yaklaşmaya, ona ilgi göstermeye çalışması gerekiyordu. Esma biraz uzaklaştı diye onunda hemen Aslı'ya yönelmesi haksızlıktı!

-İyi o zaman, neden gülmek istemediğini söyle bana, dedi Ahmet ısrarla. Esma sabırla içini çekti.

-Ahmet açıkçası..., diyordu ki bir ayak sesi duyup döndü. Dağhan'dı. İçinin kıpırdadığını hissetti. Hem sevinçten, hem heyecandan.

-Senin burada ne işin var, diye sordu yine de. Dağhan ona soğuk soğuk baktı.

-Burada olmamam için bir sebep mi var? Siz ikinizi rahatsız mı ettim?

-Rahatsız ettin demedim. Hemen alay eder gibi konuşmana gerek yok. Sadece Aslı'nın yanından nasıl ayrıldın merak ettim.

-Aslı'nın yanından yine ayrılmayacaktım ama maalesef şöyle bir engel vuku buldu ki, şef bize yeni bir görev verdi.

-Ne görevi, diye sordu Esma. Kendini daha kötü hissedebileceğini bilmiyordu ama hissediyordu işte. Dağhan'ın Aslı'nın yanından ayrılmak istemediğini ama görev icabı ayrılmak zorunda kaldığını itiraf etmesi onda deprem etkisi yapmıştı. Kıskançlığın bir yumruk gibi böğrüne oturduğunu hissetti. Hey ne oluyordu, daha iki haftadır bile tanımadığı bir herif için acı mı çekiyordu yani?!

-Ne bileyim. Çok ayrıntıya girmedi. Seni çağırmamı istedi. Odada söyleyecekmiş.

-Acil mi, Esma ile konuşuyorduk da, dedi Ahmet. Dağhan ona ters ters baktı. Görevdi bu, bunun acili mi olurdu, bu gerizekalı ne diyordu.

-Evet acil. Yürü, dedi Dağhan ve Esma'yı bileğinden tuttuğu gibi kaldırdı. Esma ona zorluk çıkarmadı, onu oradan çekiştirip götürmesine izin verdi çünkü bu hareketi hoşuna gitmişti! Ama yine de böyle kaba olduğu için yalandan da olsa onu azarlamalıydı. Tepkisiz kalması saçma olurdu. Kaşlarını çattı sürüklenirken.

-Bana böyle mağara kaçkını gibi davranamazsın, dedi sertçe.

-Öyle mi davranıyorum, ilginç! Hiç farkında değilim, dedi Dağhan alayla.

Geçmişin ArdındakilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin