Ela gerildiğini hissediyordu. Sinan onu arabayla iş yerine kadar bırakmakta kararlıydı. Ve o sapığı görmekte. Şimdi, gazete binasına çok yaklaşmışlardı ve Ela'nın heyecanı da, gerginliği de artıyordu. Sinan'la sapığın kavga etmesini ve bir olay çıkmasını istemiyordu.
-Sinan istersen gelme. Vazgeçmek için hala geç değil, dedi.
-Saçmalama. Gelip o sapığı görmeden içim rahat etmez benim. Derdi neymiş öğrenmem lazım. Hem geldik olduk, ne vazgeçmesi, dedi Sinan.
-Olay çıkmasını istemiyorum. Senin kavga etmeni istemiyorum.
-Kavga etmeyeceğim.
-Dün söz veremem diyordun.
-Hala söz veremem diyorum. Ama senin için kavga etmemeye çalışacağım. O fazla ileriye gitmediği müddetçe.
-Tamam, dedi Ela. Biraz rahatlamıştı. Sapığın fazla ileriye gitmeyeceğinden emindi. Çünkü Ela ona bağırıp çağırdığı halde, o hep alttan almış, sesini hiç yükseltmemişti. Yine de buna güvenemezdi. Sonunda gazete binasının önüne vardılar. Ela arabadan inip tedirgince etrafına bakındı. Hemen ardından Sinan da indi. Hızla her yere baktı. Şüpheli birini arıyordu gözleri. Göremeyince Ela'ya döndü.
-Nerede, diye sordu.
-Burada yok, dedi Ela. Çok rahatlamıştı. Ama şaşırmıştı da. Sapık neredeydi cidden? Ela onu hayal ediyor olamazdı çünkü Nilay da görmüştü. Hatta Nilay göstermişti onu ona ilk.
-Bekleyelim o zaman. Her gün geliyorsa, bugün de mutlaka gelir.
-Her gün gelmiyor. Ya da en azından ben görmüyorum.
-Umarım beni görür. Senin bir eşin olduğunu bilirse belki kendinden utanır da, bu yaptığından vazgeçer, dedi Sinan. Ama Ela vazgeçeceğini sanmıyordu. Bunu düşünmek bile keyiflendirdi. Neden hoşuna gitmişti bu? Birisi tarafından sürekli izlenmek, beğenilmek güzeldi sanırım. Egosu tavan yapıyordu bu yüzden.
Yaklaşık on dakika beklediler. Ama sapık ortalıkta yoktu. Ela Sinan'ın sabırsızlanmaya başladığının farkındaydı. Bu iyiydi. Biran önce sıkılıp gitse iyi olacaktı. Çünkü gerçekten gerilim çıksın istemiyordu. Kavga olsun istemiyordu. Saatine baktı. Hem işine geç kalmıyor muydu bu?
-Canım yok işte. Sen işine geç kalmıyor musun hem?
-Off, kalıyorum. Tamam madem ben gideyim. Ya gelmedi bugün, ya da iyi gizlendi şerefsiz, dedi Sinan sinirli bir sesle. Ela onun ağzından hiç küfür duymazdı. Şimdi şaşırmıştı ama çaktırmadı.
-Seni de boşuna yordum aşkım yaa, kusura bakma.
-Saçmalama. Kocanım, boşuna olur mu? Ama ben bu işin peşini bırakmam. Kimmiş bu sapık, niyeti neymiş, öğrenmeden bana rahat uyku yok.
-Sinan yaa, abartma diyorum sana. Zararı yok.
-Ya nereden biliyorsun Ela? Delirtme sen de beni. Adı üstünde sapık! Sağı solu belli mi olur?
-Sen niye bu kadar gerildin? Neden bu sapığın üstüne bu kadar düştün?
-Ne yapsak suç. Karımızı sapıklardan kollamaya çalışıyoruz, bir idam etmediği kaldı bizi!
-Tamam sustum Sinan.
-Ya bir de tirp yapma Ela. Senin için buradayım.
-Olmasaydın burada. İstemedim ki. Sadece bir sapık var dedim. Öyle bir muhabbet olsun diye. Sıradan bir sapık ya! Ne kadar abarttın.
