8-Günümüz Ela

5 1 0
                                    

Ela bu yaptığına inanamıyordu ama resmen bebek giyim mağazasının vitrinine yapışmış haldeydi. O kadar çekici, o kadar tatlıydı ki bu kıyafetler, bir bebeğin üstünde yerim seni cinsinden dururdu ve Ela bunu düşününce bile kendinden geçti. Ona neler oluyordu? Nereden çıkmıştı şimdi bu bebek elbiselerine olan hayranlık? Acaba Sinan'ın bebek isteğinin çok mu etkisinde kalmıştı? Ama, Allah'ım bunları minicik bir bebeğin üstünde düşünmek içini kıpır kıpır ettiriyordu.

-Buyrun, yardımcı olalım, diyen güler yüzlü bir satış temsilcisi çıktı o sırada dışarıya.

-Ben şeyy...

-Düşünürseniz çeşitlerimiz içeride. Fiyatlarımızda çok uygun. Çocuğunuz kaç yaşında?

-Hımm, ben şey, sadece bakıyordum. Şuanda düşünmüyorum.

-Olsun, ben size yine de göstereyim, bir fikir edinmiş olursunuz, diye ısrar etti kadın.

-Sanmıyorum. Sağolun iyi günler, dedi ve kaçarcasına oradan uzaklaştı Esma. Onun nesi vardı? Hani anne olmaya hazır olmadığını düşünüyordu. Hani anne olma düşüncesi onu korkutuyordu? Şimdi neden bebek dükkanlarına yapışıyor, oradaki elbiseleri minik bir bebeğe giydirirken hayal ediyordu kendisini?!? Kafası karışıktı, hem de çok. Sinan kafasını karıştırmayı başarmıştı. Bunu birisiyle konuşması lazımdı. İlk olarak aklına Nilay geldi. Nilay'a napıyorsun diye sordu. Gelecek cevaba göre ona şu anki ruh halini anlatacaktı. Nilay'dan birazdan cevap geldi. Lanet olası bir futbolcuyla röportaj yapmıştı yine ve onu temize çekiyordu. Ela onun yoğun olduğunu görünce rehperinde dolaşmaya başladı. Acaba kimle konuşabilirdi? Tanrım neden çok samimi olduğu arkadaşları yoktu? Üniversiteden kimseyle görüşmüyordu şuanda. Üniversitedeki arkadaşlıklar yalan olmuştu. Gazetede ise en samimi olduğu arkadaşı Nilaydı. Birden aklına Engin geldi. Engine mi söyleseydi acaba, hem şu Esma olayını da sorabilirdi. Ah ne saçmalık! Ne soracaktı, Engin Sinan bebek istiyor, ben kararsızım, sence biz bebek yapalım mı, diye mi soracaktı!?! Engin'i es geçti. Belki de ablasıyla konuşmalıydı. Evet bu iyi bir fikir olabilirdi. Rehperinde e harfine doğru ilerledi. Bu sırada d harfinde Dağhan ismini görünce biran durdu öylece. Gülümsedi. Aslında onu arayıp, onunla görüşmeyi isterdi. Onunla vakit geçirmeyi çok seviyordu. Tamam, ona bebek olayını soramazdı ama en azından Dağhan kafasını dağıtmasına yardımcı olurdu. Belki de yine futbol için sahaya giderlerdi. Bu gerçekten kafasını dağıtırdı. "Karar verilmiştir." Dedi içinden gülerek ve numarayı aradı. Dağhan üçüncü çalışta açtı.

-Efendim Ela, diye soran Dağhan'ın sesi trafik gürültüsüne karışıyordu?

-Dağhan dışarıda mısın?

-Evet, abim gile yine ev baktık.

-Hımmm...

-Bu hımm ne şimdi?

-Hımm, anladım hımm demek işte.

-Hayır, bence bir şey diyecektin ama vazgeçtin hımmm'ı bu.

-Sen bu kadar zeki olmak zorunda mısın, dedi Ela gülerek.

-Sana çekmediğim kesin, dedi Dağhan. Sonra:

-Her neyse, sen ne söyleyeceksin, söyle bakalım?

-Yaa aslında ben, işin yoksa görüşelim diyecektim. Canım sıkılıyor da biraz, iyi olur görüşmemiz diye. Ama işin varmış. Neyse önemli değil.

-Ama işim bitti ki. Evi tuttuk sonunda. Şimdi de eve dönüyorduk. Yani boşum, dedi Dağhan hemen. Ela gülümsedi. Sanırım Dağhan'ı aramakla iyi etmişti. O da onunla vakit geçirmeyi seviyordu. Ya da sadece kardeşine benzediği için mi görmek istiyordu? Ya da benzediği değil, direk o olduğu için! Belki kardeşi bile değil, sevgilisi!!! Allah'ım, bu bilmeceyi çözmeliydi. Nilay nasıl da kafasını karıştırmıştı.

Geçmişin ArdındakilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin