Esma ile Dağhan yeni görev için hazırlık yapıyorlardı. Tüfeklerini kontrol ediyorlar, aksayanlar olursa değiştiriyorlardı. Bugün uzun zamandır aranan bir çete liderinin konakladığı yeri bulmuşlardı ve iki ekip birlikte gideceklerdi bu göreve. Diğer ekip Esin, Ferit ve Gökhan'dı. Birazdan onlarda Esma gilin yanında bittiler. Hazırdılar. Hiç kimseden çıt çıkmıyordu. Görevin ciddiyetindeydiler. Çünkü cidden bu çete'yi bulmak için o kadar çok uğraşmışlardı ki, hata payları yoktu. Esma bile dalga geçme niyetinde değildi bugün.
-Hazırsanız çıkalım hadi, dedi Esin. Dün Dağhan'ın evinde ne kadar cıvıksa, bugün o kadar ciddiydi.
-Son bir kontrol yapıyorduk. Bir iki silah kaldı zaten, dedi Dağhan.
-Bu sefer çok dikkatli olmalıyız arkadaşlar. Hata payımız yok, dedi Gökhan da.
-Katılıyorum. Yardımcı başka ekipler olacak mı, bilginiz var mı, diye sordu Esma.
-Tam emin değilim ama zor durumda kaldığımızı anladıkları anda göndercekleri iki yardımcı ekip olacakmış, dedi Esin.
-Umarım onlara gerek kalmaz. Bunu kendi başımıza halletmemiz en iyi olur, dedi Dağhan. Esma eline aldığı son tüfeğin şarjörünü birkaç defa çekip bıraktı, tutukluk yapıyor mu diye. Sonra da içindeki mermi sayına baktı. Ve:
-Tamamız. Hadi gidelim, dedi.
Olay yerine kadar pek bir konuşma geçmedi kimsenin arasında. Herkes yapacaklarına odaklanmıştı. Son bir tekrar yapıyorlardı içlerinden. Olay yerine vardıklarında Esma arabayı durdurdu ve ekiptekilere döndü.
-Şimdi herkes ne yapacak son bir hatırlatalım, dedi.
-Esin, Gökhan ve ben arka taraftan dolaşıp arka tarafı kapatacağız, böylelikle kaçmalarını engelleyeceğiz, dedi Ferit.
-Bizse önden dalacağız ve adamın odasına varana kadar bütün engelleri yok edeceğiz, dedi Dağhan.
-Biz de sonradan oraya geleceğiz. O noktada buluşuruz, dedi Esin.
-Unutmayalım, adamı sadece ele geçireceğiz. Mümkün olduğu sürece öldürmeyeceğiz. Teşkilat sağlam istiyor, dedi Esma. Herkes tamam anlamında başını salladı.
-Dağılalım. Hadi herkes yerine, dedi Gökhan. Ve arabadan çıkıp dağıldılar. Esma ile Dağhan dedikleri gibi ön tarafa yöneldiler. Elleri tüfeklerindeydi ve tetikteydiler. Etrafı kolaçan ede ede içeriye yöneldiler. Daha tam kapıya varamadan:
-Esma dikkat et, diye bağırdı Dağhan. Esma son anda eğildi ve adamın kurşunundan sıyrıldı. Adama bir dirsek geçirdi ve sonra beynine kurşunu sıkıp etkisiz hale getirdi. İşi susturucuyla hallettiği için her iki tarafta, sese hiç kimse gelmedi. Zaten böylesi daha iyiydi. Tek tek etkisiz hale getirmek, topluca etkisiz hale getirmekten daha kolaydı. İçeriye girdiler. Hemen sağlarına sollarına baktılar. Görünürde kimseler yoktu ama burası çok geniş bir yerdi, yirmi tane tırı alabilecek kadar geniş ve büyük. Üstelik üst katta vardı, bu yüzden birilerini görmemeleri son derece doğaldı ve her an birisini göreceklerine hazırlıklı olmalılardı. Nitekim içeriye gireli çok olmamıştı ki, bir çıtırtı duydular kutuların o tarafta ve dikkatlice oraya yöneldiler. Adam onları görür görmez tabancasına davrandı ama Dağhan ondan önce davranıp tabancasına nişan aldı ve tabanca yere düştü. Esma hemen adamın suratına bir yumruk attı. Tabancayı ayağıyla uzağa itti ve adamın kafasını saç diplerinden tutup yere çarptı.
-Patronunuz nerede, diye sordu sertçe.
-Bilmiyorum, dedi adam. Ve Esma onun suratına bir yumruk daha attı. Adamın suratından aşağıya kan sızdı.
