Esma bikinisini giymişti ve hazırdı. Dağhan da üstünü çıkartmıştı, altındaysa deniz şortu vardı bir tane. Esma onun üst kısmına bakınca kendini çok tuhaf hissetti. Ne kadar da çekiciydi. Neredeyse pürüzsüz denilebilecek bir tene sahipti Dağhan. Esmer olmasına rağmen göğsünde çok az kıl vardı. Nefes alıp verirken kalkıp inen göğüs kafesine ve adalelerine baktı Esma. Hafif kaslıydı ve bu ona çok yakışıyordu. Teni ise çikolata kıvamındaki tatlı rengiyle çok kışkırtıcıydı. Esma elinin onun vücudunda dolaştığını düşündü. Bir tuhaf oldu. Ama suç Dağhan'daydı, bu kadar seksi olmak zorunda mıydı?
-Beni baştan aşağıya doya doya süzmen bittiyse artık yarışa başlayalım mı, dedi Dağhan keyifli bir alayla. Esma birden kendine geldi. Ne kadar da ukalaydı.
-Senin nereni süzeyim, iğrenç vücudunu mu? İştahımı kapatmaya hiç niyetim yok doğrusu, dedi o da alayla.
-Eminim iştahın kapanır. O yüzden sabahtır beni kesiyorsun. Kese kese paramparça yaptın beni, dedi Dağhan aynı alayla. Esma ona esprin ne kadar iğrenç der gibi baktıktan sonra:
-Hadi başlayalım o zaman. Seni eze eze yenmenin tadına bakmak istiyorum, dedi.
-Bu lafını espri olarak telakki ediyorum. Ve benimkinden daha da iğrenç bir espri, dedi Dağhan. Sonra havuza atladı. Hemen ardından da Esma atladı. Dağhan ona şöyle bir baktı.
-Hazır mısın, diye sordu.
-Her zaman ortak, dedi Esma neşeyle. Ve başladılar. İkisinin de hakkını vermek lazımdı. Çok hızlı ve iyi yüzücülerdi. Ve başabaş yarışıyorlardı, yani ikisi de birbirine bir üstünlük sağlayamıyordu. Bazen Esma burun farkıyla öne geçiyordu, bazense Dağhan. Esma artık yorulduğunu hissediyordu ama pes etmeye niyeti yoktu. Dağhan'a bu sefer yenilmeyecekti. Kazandığı vakit Dağhan'dan ne isteyebileceğini düşünmek bile iştahını kabartıyordu. Onu nasıl bir işkenceden geçirmeliydi acaba? Yüzerken bile böyle şeyler düşünüp sırıtabiliyordu. Ama bu düşünceler yarışa daha sıkı sarılmasını sağlıyordu.
-Eğer yorulduysan pes edebilirsin yakışıklı. Anlayışla karşılarım, diye damarına bastı Dağhan'ın.
-Sanırım sen pes etmeyi düşünüyorsun, yoruldun ki, bana diyorsun, dedi Dağhan zekice. Ama Esma doğruyu inkar etti.
-Ben pes etmem aslanım. Senin yorulduğunu düşünüp acıdığım için dedim, dedi. Dağhan bir şey demedi, sadece alayla güldü. Ve konuşmadan yüzmeye devam ettiler. Ve sonunda yarışın sonuna geldiler. Havuzun sonuna geldiklerinde yine birisi burun farkıyla diğerini geçti, çok bir farkla değil. Bu kişi...
-ALLAH KAHRETSİN, diye bağırdı Esma öfkeyle. Dağhan ise keyifle uzanmıştı havuzdan çıkıp betona. Çok yorulmuştu ama değmişti. Yine yenmişti Esma'yı. Esma o kadar sinirliydi ki. O da çok yorulmuştu tabi, öfkeyle kendini betona attı.
-Bu kadar yıkılmana gerek yok kızım. Alt tarafı yarış, dedi Dağhan alayla. Esma kafasını kaldırma gereği bile duymadı.
-Kazanan, kaybedenden dilediğini isteyebilecekti ya, isteğimi söylüyorum, dedi Dağhan. Esma da yine kıpırtı yok.
-Şimdi, şuanda yüz şınav çekmeni istiyorum. Dinlenmeden, dedi Dağhan gaddarca. Esma birden kafasını kaldırdı hışımla.
-Ne!!
-Duydun.
-Bu dediğin olmaz. Çok yoruldum farkında değil misin?
-Bu beni ilgilendirmiyor. Şuanda istiyorum. Yoksa sözünde duracak kadar sözünün eri değil misin, dedi Dağhan. Esma bu salağa yalvarmak istemiyordu, bu onu daha da küçültürdü. Bu yüzden ne kadar yorgun olursa olsun, şimdi, şuanda çekecekti o lanet şınavları!
